Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Molla Fenârî
  30 Mart 2018 Cuma , 23:27
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; Türkiye evliyaları, Bursa evliyaları, Molla Fenârî

osmanlı Devletinin İlk Şeyhülislâmı Ve Büyük Velî. İsmi Muhammed Olup, Babasınınki Hamza'dır. Nisbeleri Rûmî Ve Fenârî, Lakabı Şemsüddîn'dir. 1350 (h.751) Senesinde Fener Köyünde Doğdu. Bu Köyde Doğması Veya Babasının Fenercilik Sanatıyla Meşgûliyetinden Dolayı "fenârî" Nisbetiyle Meşhur Oldu.

babası Muhammed Hamza, Zamânının Büyük Velîlerindendi. Molla Fenârî Küçük Yaşta Babasından Tasavvuf Yolunu Öğrenmeye Başladı. Mevlânâ Alâüddîn Esved, Şeyh Cemâleddîn Aksarâyî, Şeyh Hamîdüddîn-i Kayserî'den Ve Zamânında Bulunan Diğer Birçok Büyük Âlimden Ders Okudu. İlim Tahsîli İçin Mısır'a Gidip, Orada Bulunan Meşhûr Hanefî Fıkıh Âlimi Kemâleddîn-i Bâbertî'den İlim Öğrendi.

molla Fenârî iskender Târihi'ni Nazm Eden Meşhur Şâir Ahmedî Ve Tıpta şifâ kitabının Sâhibi Tabîb Hacı Paşa İle Birlikte, Mısır'da Ekmeleddîn-i Bâbertî'nin Huzûrunda Ders Arkadaşı İdiler. Bir Gün Bir Velîyi Ziyârete Gitmişlerdi. Bu Zât, Onlara Bakıp, Mevlânâ Ahmedî'ye; "sen, Vaktini Şiirde Harcarsın." Hacı Paşaya; "sen Ömrünü Tıpta Harcarsın.", Molla Fenârî'ye İse; "sen De, Din Ve Dünyâ Reisliğini, İlim Ve Takvâyı Birlikte Bulundurursun." Buyurdu. Gerçekten De, Bu Zâtın Buyurduğu Gibi Oldu. Din İlimleri Yanında Fizik, Matematik Ve Astronomi De Öğrenenmolla Fenârî, Tasavvufta Yüksek Derecelere Kavuştu. İlim Tahsîlini Tamamladıktan Sonra Anadolu'ya Dönerek Bursa'ya Yerleşti Ve Talebe Yetiştirmeye Başladı.

molla Fenârî, Bir Ara Bursa'daki Hizmetlerini Bırakıp Konya'ya Gitmişti. Karaman Beyi Ona Çok İltifat Ve İhsânlarda Bulundu. Ders Okutması İçin Ricâda Bulundu. Orada Da Ders Verip Talebe Yetiştirdi. Burada, Yâkub-i Asfâr Ve Yâkûb-i Esved Gibi Zâtlar Ondan İstifâde Edip, İlimde Yüksek Dereceye Ulaştılar. Molla Fenârî, Bu İki Talebesiyle Dâimâ İftihâr Ederdi. Karaman Beyinin Kızı Gül Hâtun İle Evlenerek, İki Oğlu, İki Kızı Oldu. Sonraosmanlı Sultânının Dâveti Üzerine Tekrar Bursa'ya Geldi. Eski Hizmetlerine Devâm Etti. İki Oğlu Da, Kendisi Gibi Âlim Olarak Yetişti. Onlar Da Bursa'da Kâdılık Yapmışlardır.

molla Fenârî, Uzun Zaman Bursa'da Kalan Ve Somuncu Baba Diye Tanınan Hâmid-i Aksarâyî'den De İlim Ve Feyz Aldı. Büyük Bir Velî Ve Yüksek Âlimlerden Olan Somuncu Baba, Önceleri Bursa'da Yaptırdığı Fırında Pişirdiği Ekmekleri Satarak Geçinirdi. O Sırada Molla Fenârî De Bursa'da Kadılık Yapıyordu.somuncu Baba'nın İlimdeki Ve Velîlikteki Üstünlüğünü Bilenlerdendi. Sultan Yıldırım Bâyezîd, Niğbolu Zaferinden Sonra Bursa'da Ulu Câmiyi İnşâ Ettirmeye Başlamıştı. İnşâat Sırasında, Câmide Çalışan İşçilerin Ekmek İhtiyâcını Somuncu Baba Karşılamıştı. Câminin İnşâsı Bittiğinde, Açılış Günü Cumâ Hutbesini Okumak Üzere Pâdişâhın Dâmâdı Büyük Âlim Ve Velî Seyyid Emîr Sultan Hazretlerine Vazife Verilmişti. O Gün Orada, Molla Fenârî İle Berâber Büyük Bir Âlim Topluluğu Da Vardı. Tam Cumâ Vakti Gelince, Emîr Sultan Hazretleri; "sultânım, Zamânımızın Büyüğü Burada Bulunurken, Bizim Hutbe Okumamız Edebe Uygun Değildir. Bu Câmii Şerîfin Açılış Hutbesini Okumaya Lâyık Zât, Şu Kimsedir!" Diyereksomuncu Baba'yı İşâret Etti. Şöhretten Son Derece Sakınan Bu Büyük Velî, Pâdişâhın Emri Üzerine Mimbere Doğru Yürüdü. Emîr Sultân'ın Yanına Gelince; "ey Emîr'im! Niçin Böyle Yapıp, Benim Hâlimi Ele Verdiniz?" Dedi. Emîr Sultan Da: "sizden Daha Üstün Bir Kimse Göremediğim İçin Böyle Yaptım" Cevâbını Verdi. Cemâat Hayret İçinde Kalmıştı. Somuncu Baba'nın Okuyacağı Hutbeyi Merakla Beklemeye Başladılar. Mimbere Çıkan Somuncu Baba, Öyle Güzel Bir Hutbe Îrâd Buyurdu Ki, O Zamana Kadar Cemâat Böyle Bir Hutbeyi Hiç Kimseden Dinlememişti. Hutbede; "ulemâdan Bâzısının, Fâtiha-i Şerîfenin Tefsîrinde Müşkilâtı Bulunmaktadır. Onun İçin, Bugünkü Hutbemizde Bu Sûrenin Tefsîrini Yapalım." Buyurdu. Fâtiha Sûresinin Yedi Türlü Tefsîrini Yaptı. Bu Konuda Nice Hikmetli Sözler Beyân Eyledi. Herkes Hayret İçinde Kaldı. Bursa'da Onun Büyüklüğünü Anlamayan Kalmamıştı. Başta Kâdı Molla Fenârî; "somuncu Baba, Önce Bizim Bu Sûrenin Tefsîrindeki Müşkilimizi Halletti. O, Bunun Büyük Bir Kerâmetiydi. Çünkü, Fâtiha'nın Birinci Tefsîrini Bütün Cemâat Anlamıştı. İkinci Tefsîrini, Cemâatin Bir Kısmı Anladı. Üçüncüsünü Anlayanlar Çok Azdı. Dördüncü Ve Sonraki Tefsîrlerini, İçimizde Anlıyan Yok Gibiydi." Demekten Kendini Alamamıştı.

namazdan Sonra Hemen Evine Giden Somuncu Baba'yı İlk Ziyâret Eden Molla Fenârî Oldu. Bu Ziyâret Sırasında Ona; "efendim, Bu Günlerde Fâtiha Sûresinin Tefsîrini Yapmak İstiyordum. Fakat Anlıyamadığım Bâzı Yerleri Vardı.bu Hutbeniz İle, Anlıyamadığım Yerleri Açıklamış Oldunuz. Medresede, Hizmetlerimizin Karşılığında Kazandığımız Beş Bin Akçe Paramız Vardır. Helâl Olmasında Hiç Şüpheniz Olmasın. Kabûl Buyurursanız, Bunu Size Hediye Etmek Ve Ayrıca Sizin Talebeniz Olmakla Şereflenmek İstiyorum." Deyince, Somuncu Baba Ona Teveccüh Edip Duâ Eyledi. Molla Fenârî, Çok Feyz Ve Mârifetlere Kavuştu. Yazdığı Tefsîrlerinde Bu İnce Mârifetleri Beyân Eyledi. Bir Cild Büyüklüğündekifâtiha Tefsîri, bu İnce Bilgilerle Doludur.

bu Hâdiseden Sonra Büyüklüğü Herkes Tarafından Anlaşılan Somuncu Baba; "sırrımız İfşâ Oldu. Herkes Bizi Tanıdı." Diyerek Bursa'dan Ayrılmak İstedi. Bir Sabah Erkenden, Gaves Paşamedresesinden Birkaç Talebeyi Yanına Alarak Yola Çıktı.somuncu Baba'nın Bursa'yı Terk Etmekte Olduğunu Haber Alan Molla Fenârî, Koşarak Bir Çınarın Yanında Arkasından Yetişti. Gitmeyip, Bursa'da Kalması İçin Çok Yalvardı, Ricâlarda Bulundu. Fakat, Kabûl Ettiremedi.sonunda Bursalılara Duâ Etmesini Taleb Etti. Bu Çınarın Yanında Bursa'ya Dönerek, Feyizli Ve Bereketli Bir Şehir Olması Ve Yeşil Olarak Kalması İçin Duâ Etti. Birbirine Vedâ Ederek Ayrıldılar. "duâ Çınarı" Denilen Bu Ağaç, Bursa'nın Ankara Yolu Çıkışındadır.

1419 (h.822) Yılında, İlk Defâ Hicaz'a Gidip Hac Yaptı. Hacdan Dönerken, Mısır Sultânı Melik Müeyyid, Mısır'da Kalarak Ders Vermesini Ricâ Etti. Bir Müddet Kalıp, Ders Okuttu. Birçok Ulemâ Ve Evliyâ İle Sohbet Etmiş Ve Çeşitli Meseleleri Muhâsebe Ve Müzâkere Etmişlerdir. Bu Yolculuğu Esnâsında Kudüs-i Şerîfi De Ziyâret Etmişti. Çelebi Sultan Mehmed Hân Dâvet Edince, Bursa'ya Geldi. Bu Haccında Medîne-i Münevverede İken, Orada Vefât Eden Büyük Velî Şâh-ı Nakşibend'in Halîfesi Muhammed Pârisâ'nın Cenâze Namazında Bulundu.

1424 (h.828) Yılında Sultan İkinci Murâd Hân, Onu İlk Şeyhülislâm Olarak Tâyin Etti. Bu Vazifeyi, Adâlet Ve Hak Üzere Altı Sene Yaptı. Devletin Mühim İşlerinde, Sultanlar Ve Devlet Adamları Kendisiyle İstişâre Ederek, İlminden Ve İsâbetli Görüşlerinden İstifâde Etmişlerdi. Ders Okutması Yanında, Fetvâ İşlerini Ve Bursa Kadılığını Da Yürüten Molla Fenârî, Bir Mahkeme Esnâsında, Sultan Yıldırım Bâyezîd Hânın Şâhidliğini Dahî Kabûl Etmemiştir. Şöyle Ki: Mahkemede Dâvâ Konusu Olan Bir Hâdisenin Şâhidi Olarak Pâdişâhın Da Dinlenmesi Îcâbetmişti. Kâdı Molla Fenârî, Huzûrunda Duruşmaya Çıkan Pâdişâhın Şehâdetini, İslâmiyetin Aradığı Şâhidlik Şartlarından Biri Kendisinde Bulunmadığı İçin Red Etmişti. O Da, Namazlarda Pâdişâhın Cemâatte Görülmemesiydi. Çünkü Dînimizde, Cemâat İle Namaz Kılmayı Terk Edenin Mahkemedeki Şâhidliği Makbûl Değildir. Bunun Üzerine Yıldırım Bâyezîd Han Hemen Oturduğu Sarayın Yanına Bir Câmi İnşâ Ettirerek, Beş Vakit Namazı, Cemâati Hiç Terk Etmeden Kılmağa Başladı.

bursa'da Müderrislik Ve Kâdılık Yapan Molla Fenârî Kazzazlık (ipekçilik) Yaparak Da Nafakasını Temin Etmeye Çalıştı Ve Kazandığı Paralar İle Çok Hayrât Ve Hasenâtta Bulundu. Kale'de, Manastır Mahallesinde Ve Debbâglar Semtinde Olan Mescidler İle, Pınarbaşı'ndaki Dâr-ül-hadîs, Onun Yaptırdığı Eserlerdendir. Kudüs'te De Bir Medreseyi Satın Alıp, Masraflarını, Anadolu'da Yaptığı Vakıfların Gelirinden Karşılamıştır. Vefâtında, Çok Para Ve On Binden Çok Kitap Bıraktı.

1431 (h.834) Senesi Receb Ayında Bursa'da Vefât Etti. Kabri, Bursa'da Keşîş Dağı Eteğinde, Maksem Adı Verilen Semtte Yaptırdığı Mescidin Yanındadır Ve Ziyâret Edilmektedir. Kabri, Bursa'nın En Yüksek Semtinde Bulunmaktadır. Câminin Yanında Bir De Medresesi Vardır. Ayrıca Birçok Hayır İşleri De Gerçekleştirmişti.

molla Fenârî, Tasavvufta Zeyniyye Tarîkatına Mensûb İdi. İpekçilikten Çok İyi Anladığından, Kendisine Yetecek Kadar Parayı Sağlamak İçin Bu İşle Uğraşır Ve Yiyeceği, Giyeceği İçin Lâzım Olan Parayı Kendi Emeği İle Kazanırdı. Süslü Elbiselerle Dolaşmaktan Hiç Hoşlanmazdı. Gâyet Mütevâzî Giyinir, Başında Bir Dolama İle Dolaşırdı. Böyle Giyinmesinin Sebebini Soranlara; "elimin Kazancı, Daha Fazlasına Yetmiyor." Cevâbını Verirdi.

şeyh Zeynüddîn-i Hâfî Hazretlerinin En Büyük Halîfesi Şeyh Abdüllatîf-i Makdisî, Anadolu'yu Şereflendirdiğinde, Molla Fenârî Onun Gelişini Parlak Bir Manzûme Ve Güzel Bir Şiirle Kutlamıştı. Zeynüddîn-i Hâfî De, Aynı Bahr Ve Vezinde Bir Karşılık Söyleyerek, Pekçok Övücü Sözler Yazmış Vemolla Fenârî'ye Göndermişti.

eserleri Çok Kıymetlidir. Başlıcaları Şunlardır: 1) Ayn-ül-a'yân: fâtiha Sûresinin Tefsîridir. 2) Füsûl-ül-bedâyi' Fî Usûl-iş-şerâyi', 3) Îsâgûcî Şerhi: mantık İlmine Dâir, Bir Günde Yazdığı Çok Kıymetli Şerhtir. îsâgûcî'ye Yaptığı Bu Şerhi, Mantık İlmini Çok Güzel Açıklamaktadır. Buna, Bir Gün Sabahleyin Başlamış, Güneş Batarken Bitirmiştir. Bu Mantık Kitabı, Medreselerde Uzun Zaman Ders Kitabı Olarak Okutulmuştur. 1886 (h.1304) Yılında İstanbul'da Basılmıştır. 4) Enmûzecü'l-ulûm: yüze Yakın İlme Âit Meseleyi İhtivâ Eden Ansiklopedik Bir Eserdir. Bu Eser, Oğlu Muhammed Şâh Tarafından Şerh Olunmuştur. 5) Ferâiz-i Sirâciyye Şerhi, 6) Şerh-i Mevâkıb Üzerine Ta'likât, 7) Esâs-üt-tasrîf, 8) Esmâ'il-fünûn, 9) Es'ile, 10) Risâletü Ricâl-il-gayb, 11) Risâletün Fî Menâkıb-iş-şeyh Behâüddîn-i Nakşibendî, 12) Şerhu Usûl-il-pezdevî, 13) Şerhu Telhîs-il-câmi' El-kebîr:fıkıh İlmine Dâirdir. 14) Şerhu Telhîs-il-miftâh: me'ânî İlmine Dâirdir. 15) Şerh-ur-risâlet-il-esîriyye Fil-mîzân, 16) Şerhu Fevâid-il-gıyâsiyye: me'ânî Ve Beyân İlimlerine Dâirdir. 17) Şerhu Mukatta'ât. 18) Şerh-ul-mevâkıb: kelâm İlmine Dâir Bir Eserdir. 19) Hâşiyetün Alâ Şerh-ış-şemsiyye: seyyîd Şerîf Cürcânî'nin Eserine Yaptığı Kıymetli Bir Hâşiyedir. 20) Hâşiyetün Alâ Dav'ıl-miftâh, 21) Şerh-ul-misbâh: nahiv İlmine Dâirdir. 22) Hâşiyetün Alâ Şerhây-is-seyyid Ves-sa'd Lil-miftâh, 23) Uveysât-ül-efkâr Fî İhtiyâri Ülil-ebsâr: aklî İlimlere Dâir Yazdığı Bir Eser Olup, Fen İlimlerinde Zor Problemlerin Çözüm Şekillerine Karşı Îtirâzları İnceler. 24) Misbâh-ul-uns, Beyn-el-ma'kûl Vel-meşhûd Fî Şerh-i Miftâh-i Gayb-il-cem'i Vel-vücûd: sadruddîn-i Konevî'nin miftâh-ul-gayb adındaki Eserinin Şerhidir. 25) Mukaddimet-üs-salât.

bunlardan Başka Birçok Metinlere, Şerh Ve Hâşiyeleri Ve Tâlikâtı Var İse De, Tedrîs, Kâdılık Ve Müftîlik İşleriyle Meşgûliyeti, Eserlerinin Çoğunu Temize Çekmeye Müsâade Etmeyip, Müsvedde Hâlinde Kalmıştır.

 

kerâmet Ve Menkîbeleri

namazını Ben Kıldırayım

büyük İslâm Âlimi Mevlânâ Şemseddîn Fenârî'nin Ömrünün Sonlarına Doğru Gözlerine Perde Geldi. Göremez Oldu. Sultanın Vezîri Olan Hacı İvâz Paşa Bir Konuda Molla Fenârî'ye Kızmıştı. Gözleri Görmez Olunca, Laf Olsun Diye; "dilerim Ki, O Âmâ İhtiyârın Namazını Ben Kıldırayım." Demişti. Bu Söz Molla Fenârî'nin Kulağına Ulaşınca; "ol Kimse Câhildir. Cenâze Namazını Kıldırmayı Beceremez. Cenâb-ı Hakk'ın Kapısından Ümîdim Şudur Ki, Bana Hemen Şifâ Buyurup, Onu Âmâ Eyleye Ve Ben Onun Namazını Edâ Edeyim." Dedi. Bir Süre Sonra, Bir Gece Rüyâsında Resûlullah Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Efendimiz; "tâhâ Sûresini Tefsîr Eyle!" Diye Buyurdukta; "yüksek Huzûrunuzda, Kur'ân-ı Kerîmi Tefsîr Etmeye Gücüm Olmadığı Gibi, Gözlerim De Görmüyor." Demişti. Peygamberlerin Tabîbi Olan Resûlullah Efendimiz Mübârek Hırkasından Bir Parça Pamuk Çıkarıp, Mübârek Tükrüğü İle ıslattıktan Sonra Gözleri Üzerine Koydu. Molla Fenârî Uyanıp, Pamuğu Gözlerinin Üstünde Buldu, Kaldırınca, Görmeye Başladı. Allahü Teâlâya Hamd Ve Şükretti. Pamuk İpliklerini Saklayıp, Öldüğü Zaman Gözleri Üzerine Konmasını Vasiyet Etti.tam Bu Günlerde, Vezîrin Gözleri Görmez Oldu. Vezir Bir Süre Sonra Vefât Etti Ve Cenâze Namazını Molla Fenârî Kıldırdı. Gözlerinin Açılmasının Bir Şükrânesi Olarak, 1429 (h.833) Senesinde Şam Yolu İle İkinci Defâ Hacca Gitti. Bu Esnâda Mısır'a Vekudüs-i Şerîfe De Uğradı. Bir Çok Âlim İle Sohbet Edip Onlardan İstifâde Etti.

 

kaynaklar

1) Mu'cem-ül-müellifîn; C.9, S.272

2) Bugyet-ül-vuât; C.1, S.97

3) Şakâyık-ı Nu'mâniyye Tercümesi (mecdî Efendi); S.47, 50

4) Miftâh-üs-se'âde; C.2, S.124

5) Devhat-ül-meşâyıh; S.3-5

6) Esmâ-ül-müellifîn; C.2, S.188, 189

7) El-a'lâm; C.6, S.110

8) Fevâid-ül-behiyye (lüknevî); S.166, 167

9) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (49. Baskı) S.1112

10) Kıyâmet Ve Âhiret; (5. Baskı) S.123

11) Eshâb-ı Kirâm; (6. Baskı) S.339

12) Kâmûs-ul-a'lâm; C.5, S.3436

13) Rehber Ansiklopedisi; C.5, S.328

14) Osmanlımüellifleri; C.1, S.390

15) Tâc-üt-tevârih; C.1, S.295

16) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.12, S.293

Yorumlar
Kod: ZWO3W