mehmed Emîn Tokâdî Hazretlerinin Talebelerinden, Âlim Ve Velî. İsmi, Süleymân Sâdeddîn'dir. Babası, Muhammed Müstekîm Efendinin Oğlu Müderris Muhammed Emîn Efendidir. Annesi İse Ümmü Gülsüm Hanımdır. 1719 (h.1131) Senesinde İstanbul'da Doğdu. Müstekîmzâde Nâmıyla Anıldı. Ebü'l-mevâhib Künyesi Verildi. İstanbûlî, Ma'sûmî, Emînî Lakablarını Aldı. 1787 (h.1202) Senesinde Vefât Etti. İstanbul Zeyrek'te, Soğukkuyu Pîrî Paşa Medresesi Kabristanında, Hocası Mehmed Emîn Tokâdî Hazretlerinin Ayağı Ucuna Defnedildi.
önce Babasında Okudu. Sonra, Fâtihcâmii İmâmı Seyyid Yûsuf Efendiden Fıkıh Bilgilerini Ve Kur'ân-ı Kerîmin Kırâat Şekillerini Öğrendi. Pâdişâhın Has Doktorlarının Başı Olan Hayâtîzâde Mustafa Feyzî Efendiden De İlim Öğrenip, 1730 Senesinde İcâzet Aldı. Zamânın İleri Gelen Müderrislerinden Yemlihâ Hasan Efendiden, Saray Hocalarından Hâfız Mehmed Efendiden, Babadağlı Süleymân Efendiden Ve Seyyid Mehmed Hâkim Efendiden Çeşitli İlimleri,şeyh Abbâs Resîm Efendiden Farsçayı Öğreni. Sonra Üsküdar'da Vâlide Câmii Vâizi Îsâzâde Şeyh Mehmed Sâlih Efendi Vâsıtasıyla, Abdülganî Nablüsî Şâmî Hazretlerinin Hadîs-i Şerîf İlmiyle İlgili Anlattığı Bilgileri Öğrendi. Fındıkzâde İbrâhim Efendi, Eğrikapılı Mehmed Râsim Efendi Ve Kâtipzâde Mehmed Refî Efendiden Hat Dersleri Aldı.
müstakîmzâde Süleymân Sâdeddîn Efendi, En Sonunda İstanbul'daki Büyük Velîlerden Mehmed Emin Tokâdî Hazretlerini Tanımak Ve Ona Talebe Olmakla Şereflendi.
müstekimzâde Süleymân Sâdeddîn Efendi Vâsıtasıyla, Pekçok Kimse Mehmed Emin Tokâdî Hazretlerini Tanıyıp Sohbetine Kavuşmuştur.
mehmed Emin Tokâdî, Ahmed-i Yekdest Hazretlerinin, O Da Muhammed Ma'sûm-i Fârûkî Hazretlerinin Halîfesiydi. Müstekîmzâde Süleymân Sâdeddîn Efendi Böyle Büyük Bir Zât Olan Mehmed Emin Tokâdî Hazretlerinin Sohbetleriyle Yetişip Kemâle Geldi. Nefsini Tasfiye Ve Kalbini Tezkiye Eyledi.
müstekîmzâde Süleymân Sâdeddîn Efendi Hocasının Ve Yirmi Gün Sonra Da Annesinin 1745 (h.1158) Senesinde Vefâtları Üzerine Çok Üzüldü. Bursa Taraflarına Bir Seyâhatte Bulunup, O Yerlerdeki Velîlerin Kabirlerini Ziyâret Eyledi. Geri Dönüp İstanbul'da İlim Ve İbâdet Yanında, İlmî Çalışmalar Yaptı. Yazı Yazarak Maîşetini Temin Etti. Kendisine Her Ne Kadar Müderrislik Teklif Edildi İse De Kabûl Buyurmadı. Fakr-u Zarûret İçinde De Olsa, Pek Kıymetli Eserler Yazıp, Gelenlere Bir Şeyler Anlatmayı Tercih Etti. Ömrünün Sonuna Doğru Felç Oldu. Yine De Durup Dinlenmeden Kitap Yazıp Talebe Yetiştirdi. 1787 (h.1202) Senesi Şevvâl Ayının Yirmi İkisinde Pazar Günü Vefât Eyledi. Akrabâsından Eyyûb Sultan Câmii Vâizi Yahyâzâde Şeyh Mehmed Sâdeddîn Efendinin İmâmetinde, Fâtih Câmiinde Kalabalık Bir Cemâat Tarafından Cenâze Namazı Kılındı.sonra Hocası Mehmed Emin Tokâdî Hazretlerinin Zeyrek Soğukkuyu Câmii Mezarlığındaki Kabrinin Ayak Ucuna Defnedildi. Hayâtında O Büyük Zâta Talebe Olmakla Şereflenen Süleymân Sâdeddîn Efendi, Vefâtında Da Ona Yakın Olmakla Şereflendi. Hocasının Kabir Taşındaki İbâreyi O Yazmış Ve Bu Yazı Mezar Taşı Üzerine Nakşedilmiştir.
müstekîmzâde Süleymân Sâdeddîn Efendi Resmî Vazîfe İle Meşgûl Olmamasinin Da Verdi?i Rahatlikla Çok Kitap Yazdi. İmâm-ırabânî Hazretlerinin mektûbât'ını Türkçeye Tercüme Etti. İstanbul Kütüphânelerinde Müstekîmzâde'ye Âit, Büyüklü Küçüklü 136 Kitap Vardır. Yangın Ve Benzeri Sebeplerle, Eserlerinin Bir Kısmının Kaybolması Da Mümkündür. Diğer Eserlerinden Bâzıları Şunlardır:
şerh-i Dîvân-ı Hazret-i Ali,devhat-ül-meşâyıh, Tuhfe-i Hattâtîn, Tercüme-i Fıkh-ı Ekber, Risâle-i Tâc, Risâle-i Ebeveyn, Risâle-i Salât-ül-vüstâ, Risâle-i Âdâb-i Ulil-elbâb, Menâkıb-ı Eshâb-ı Bedr, Menâkıb-ı İmâm-ı Âzam, Akîdet-üs-sûfiyye, Şifâ-üs-sudûr Lin-nesl-in-nûr, Tenvîr-ül-emâne, Mir'ât-üs-safâ Fî Nuhbet-i Esmâ-il-mustafâ, El-irâdet-ül-illiyye Fil-irâdet-il-cüz'iyyet-il-külliyye, El-makâlet-in-nizâfe, Teşnîf-ül-ezher Bi-ta'rîf-il-ahmer, Şerh-i Evrâd-ı İmâm Süheylî, Cihâz-ül-ma'cûn Fî Halâs-üt-tâ'ûn, Mürşîd-ül-müteehhilîn Tercümesi,tercüme-i Risâle-i "men Arafe", Ahid-nâme, Hilye-i Nebeviyye Ve Hulefâ-ı Erba'a, Ma'kûlât-ı Nevriyye, Sürûr-üt-tâlibîn, El-ukûd-ül-lü'lüiyye Fî Tarîk-is-saâdet-il-mevleviyye, Hakîkat-il-yakîn Ve Zülfet-it-temkîn, Nüzhet-ül-evliyâ, Hülâsat-ül-hediyye, Risâle-i Melâmiyye-i Bayrâmiyye-i Settâriyye, ıddet-ül-bedûr Fî Aded-is-sinîn Veş-şehûr, Mecellet-ün-nisâb Fin-neseb Vel-künâ Vel-elkâb, Zeyl-i Dâsıtân-ı Âl-i Osmân, Bâb-ül-âdâb Li-ülil-elbâb, Düstûr-i Amel-i Şâhâne, Tarsûs Fî Fevâid-il-bergûs, Kânûn-ül-edeb Tercümesi, Şerh-i Müntehâbât-ı Fütûhât. kitaplarindan Bir Kismi Çeşitli Zamanlarda Yayinlandi. çok Kimsenin İstifâdesi Temin Edildi. Bilhassa Yazdığı Terâcim-i Ahvâl (biyografi) Kitaplarında, Evliyâ Ve Âlimleri, Hattatlar İle Diğer Büyüklerin Hayatlarını Anlatarak Onların Hâtıralarının Yâd Edilmesine Vesîle Oldu.
müstekîmzâde'nin Pek Nefîs Bir Üslupla Yazdığı Şiirlerinden Bir Kıtası Şöyledir:
yâ Rab! Kalemim Mûy-i Fenâdan Sakla,
tahrîrimi Ta'n-ı Süfehâdan Sakla,
tevfikin İdüp Kanda Gidersem Rehber,
şehrâh-ı Şerîatte Hatâdan Sakla!
kerâmet Ve Menkîbeleri
çok Yüksek Zâttır
müstakimzâde Süleymân Efendi, Mehmed Emîn Tokâdî Hazretlerine Talebe Olmasını Şöyle Anlatır:
"...şeyhülislâm Hâmid Efendi Medresesinin Müderrisi, Hâcegân Yolunun Büyüklerinden İhtiyâr Ve Mübârek Bir Zât İdi. Bu Zât Haftada İki Gün Medresede Ders Verirdi. Ondan, akâid-i Molla Celâl'i Okuyordum. Böylece Derse Devâm Ediyordum. Birgün Ders Sırasında, Mübârek Bir Zât Dershâneye Geldi. Bu Zâtı Sâdece Şahsen Tanıyordum. Bu Mübârek Zât Bize Ders Veren Hoca İle Ahbabli?i Olduğundan, Bâzan Medreseye Gelirmiş. O İçeri Girince, Bize Ders Veren Hoca Ona Hürmet Göstererek, Dersi Kesip, Tehir Etti, Sözü O Zâta Bıraktı. Gelen Zât Da Sohbete Başladı. Sohbet Sırasında Bana İltifât Göstererek, Tasavvufî Bahislerden Ve Dînin Emirlerine Uyma Husûsunda Öyle Şeyler Anlattı Ki, Dinleyenler Çok İstifâde Ettiler. Ben Sohbet Sırasında Gözyaşlarımı Tutamayıp Ağlamaya Başladım. Nihâyet Sohbetini Bitirip, Gitmek Üzere Kalktı Ve Hürmetle Uğurlandı. Ben Bu Zâta Tutulup, Hayrân Oldum, Kendisinden İstifâde İçin Kim Olduğunu Öğrenmek İstedim. "bu Zât, Şeyh Mehmed Emîn Tokâdî'dir. Çok Yüksek Bir Zâttır." Dediler. Meğer Mehmed Emîn Tokâdî Hazretleri Bizim Dershânemize Gelmeden Biraz Önce, Kendi Evinde Toplananlara Sohbet Etmiş Ve Onlara Şöyle Demiş: "hayli Zamandır Ortalıkta Dolaşan Bir Av Vardır. Onu Saâdet Tuzağına Düşürmek Niyetindeyiz!" Bu Sözü Söyleyip Bizim Medresemize Gelerek Sohbet Ettikten Sonra, Evindeki Cemâat Dağılmadan Tekrar Evine Dönmüş. Ben Böylece Onu Tanıyıp İltifâtına Mazhar Olduktan Sonra Huzûruna Gitmeyi Çok Arzu Ediyordum. Nihâyet 1736 Senesinde Rebîül-evvel Ayında Bir Pazar Günü Seher Vaktinde Evine Gittim. Kapıyı Çalmadan Beni Karşılayıp, İçeri Aldı. Çok İltifât Gösterip, Talebeliğe Kabûl Etti. Böylece Mehmed Emîn Tokâdî Hazretlerine Talebe Oldum. Bir Sene Sohbetine Gelip Gitmek Sûretiyle, Feyzinden İstifâde Ederek Edeb Ö?rendim. Bana hâlimi Gizlememi Emretti. Sonra İkinci Seneden Îtibâren Alti Sene Müddetle Bana İlim Ö?retti. buhârîyi Şerîf'i Okuttuğu Sırada Da Bana İcâzet Verdi..."
kaynaklar
1) Osmanlı Müellifleri; C.1, S.168
2) Esmâ-ül-müellifîn; C.1, S.405
3) Sefînet-ül-evliyâ; C.2, S.47
4) Tuhfe-i Hattâtîn; S.3
5) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (49. Baskı) S.1156
6) Rehber Ansiklopedisi; C.16, S.298
7) Esâmî (muallim Nâcî) İstanbul: 1308; S.296
8) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.18, S.150