Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Neccârzâde
  30 Mart 2018 Cuma , 23:29
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; Türkiye evliyaları, İstanbul evliyaları, Neccârzâde

anadolu’da Yetişen Büyük Velîlerden. İsmi Mustafa Rıdâüddîn, Babasınınki İbrâhim’dir. 1679 (h.1090) Senesinde Şebinkarahisar’da Doğdu. 1746 (h.1159) Senesinde İstanbul'da Vefât Etti. Kabri Beşiktaş'ta Sinan Paşa Câmii Yanındadır.

neccârzâde Doğmadan Önce Babası İbrâhim Efendiye Rüyâsında Bir Zât; “allahü Teâlâ Sana Sâlih Bir Evlâd Verecek. Bu Evlâdın Âlim Ve Ârif Bir Zât Olacak. Çok Evliyâ Ve Sâlih Müslüman Yetiştirecektir. Doğduğu Zaman İsmini Mustafa Koyunuz Ve İyi Yetişmesi İçin Çok Gayret Ediniz.” Demişti. Bunun Üzerine O Doğunca Babası İsmini Mustafa Koydu. Yetişmesinde Büyük Bir Dikkat Ve Titizlik Gösterdi.

babası İbrâhim Efendi, Neccârzâde Doğduktan Bir Müddet Sonra İstanbul’a Yerleşerek Saray Topçuları Arasına Girdi. Fen İlimlerine Vâkıf Olan Bu Zât, Seferler Sırasında Bilgisiyle Hizmette Bulunduğu Gibi, Köprülerin Kurulmasına Da Nezâret Etmiştir. Bu Sebeple Kendisine Marangoz Mânâsında, Neccâr, Oğluna Da Neccârzâde Lakabı Verilmiştir.

neccârzâde Mustafa Efendinin Yetişmesine Babası Çok Önem Verdi. Ömrünün Son Günlerinde Ona Şöyle Nasîhat Ve Vasiyet Etti: “aman Evlâdım İlim Öğren. Annen Seni İşe Verirse Kabûl Etme. Zîrâ Sen Büyük Hizmetler İçin Yaratıldın. İlimde Ve Mârifette Yüksek Mertebelere Çıkacaksın. Bu Hususta Çok Gayretli Ve Dikkatli Ol!” Babası Vefât Edince, Annesi Onu Bir İşe Vermek İstedi. Fakat O, Babasının Vasiyetine Uyarak İlim Tahsîline Başladı. Zamânın Âlimlerinden İlim Öğrenip, Kısa Zamanda Yetişti. On Yedi Yaşında Beşiktaş'taki Sinân Paşa Câmii Yanındaki Medresede Ders Vermeye Başladı. Bu Müderrisliği Sırasında, Üsküdar’da Azîz Mahmûd Hüdâî Hazretlerinin Dergâhında İnsanları İrşâd Ve Terbiye İle Meşgûl Olan Yâkûb Efendinin Babası Odabaşı Şeyhi Diye Tanınan Şeyh Fenâî Efendinin Derslerine Ve Sohbetlerine Devâm Etti. Kısa Zamanda İlerledi. Bu Hocasından Celvetiyye Yolunun Âdâbını Öğrendi Ve İcâzet Aldı. Bu Esnâda Mustafa Efendi Kendisinden Önce Bu Yola Girmiş Olanları Geçip, Akranlarının Vasfını Bile Duymadığı Derecelere Kavuştu.

fenâî Efendi Bir Neşeli Vakitlerinde Mustafa Efendinin Kıymetini Bildirmek İçin Ona Hitâben; “gözümün Nûru Mustafa Efendi! İnşâallah, Siz Öyle Bir Rehber Olursunuz Da, İnci, Cevher Olan Hikmetli Sözleriniz Büyük Küçük Herkesin Kulağına Küpe Olur.” Buyurdu. Zaman Zaman, Mustafa Efendide Yüksek Hallerin Meydana Geleceği Müjdesini Tekrar Ederdi.

neccârzâde Mustafa Efendi, Daha Sonra Beşiktaş Mevlevîhâne Şeyhi Memiş Efendinin Sohbetlerine Devâm Etti. Ondan Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin mesnevî'sinin İnce Ve Derin Mânâlarını Öğrendi. Neccârzâde Mustafa Efendi, Hep İlimle Meşgûl Olup, Dünyâya Ve Dünyâ Malına Gönül Vermedi. Kanâat Ve Tevekkül Yolunu Tuttu. Çok Güzel Hattı Vardı Ve Geçimini Kitap Yazmakla Sağlardı. Bunun Yanında Kalbi Allahü Teâlâ İle Meşgûl Olup, Zâhirini, Dışını Dînin Emir Ve Yasaklarına Uymakla Süslemişti. Peygamber Efendimizin Sünnet-i Seniyyesinden Kıl Payı Ayrılmaz, Farz, Vâcib Ve Nâfileleri Yerine Getirmekte Çok Gayretliydi. Sinan Paşa Câmiinde İmâmlık, Müezzinlik Yaptı Ve Vâz Etti. Bu Hizmetlerinden Sonra O Sıralarda Rusya Üzerine Açılan Sefere Katılıp Moskoflara Karşı Cihâd Etti. Bu Cihâdda Zafer Kazanıp Dönerken Edirne’de Arabzâde Hacı Muhammed İlmî Efendinin Sohbetlerinde Bulundu. Ondan Müceddidiyye Yolundan İcâzet Aldı. Ötedenberi Bu Yolda Yetişmek Ve Bu Yolun Feyzlerine Kavuşmak İçin Cân Atıyordu. Hocasından Mutlak İcâzet Alıp, İrşâda Me’zun Oldu. Böylece Tasavvufda Asıl Üstünlük Ve Olgunluklara Kavuştu. İlâhî Sırlara Ve Mârifetlere Mazhâr Oldu.

müceddidiyye Yolundaki Hocası Muhammed Hacı İlmî Efendi, Ebû Abdullah Muhammed Semerkandî’nin Talebesi İdi. Bu Zât Ahmed-i Yekdest Cüryânî’nin Talebesi İdi. Ahmed Yekdest Cüryânî İse, İmâm-ı Rabbânî Hazretlerinin Mübârek Evlâdı Urvet-ül-vüskâ Muhammed Ma'sûm Fârûkî'nin Önde Gelen Talebesindendi.

arabzâde İlmî Efendi, Neccârzâde’ye Tasavvufda Müceddidiyye Yolundan İcâzet Verirken, Tevâzû Göstererek Lâyık Olmadığını Söyleyince; “evlâdım Bunu Biz Tâyin Etmedik, Bu Yolun Büyüklerinin İşâreti İle Senin Buna Liyâkatin Bildirildi. Emr Edilene Uy” Dedi. Neccârzâde Edirne’de Bir Sene Kaldıktan Sonra İstanbul’a Döndü. Beşiktaş’da Sinân Paşa Câmii Yanında Bir Arsa Satın Alıp Burada Bir Mescid Yaptırdı. Burada Müceddidiyye Yolunun Yüksek Mârifetlerini Yaydı. İnsanlara Rehberlik Etti. İlim, İrfân Ve Hak Âşıklarına Allahü Teâlânın Dînini Öğretti. İslâm Ahlâkının Yayılmasına, İnsanların Refah Ve Saâdete Kavuşmasına Hizmet Etti. Sadrâzam Hekimbaşı Nûh Efendinin Oğlu Ali Paşanın Altı-mermerde Cerrah Paşa Hastahânesi Karşısındaki Câmi 1734’de Yapılınca, Buranın İlk Vâizi Oldu. Ahmed Yekdest Cüryânî’nin Talebesinden Eğrikapı’da Karamânî Mescidi İmâmı Tatar Ahmed Efendi İle Sohbetleri Meşhûrdur.

neccârzâde 1740 (h.1153) Senesinde Hacca Gitti. Bu Sırada tuhfet-ül-irşâd adlı Dîvânında Toplanan Güzel Şiirlerini Yazdı. Peygamber Efendimiz İçin Yazdığı Na’t-i Şerîf Ve Medh Ü Senâ İçin Yazdığı Şiirler Birer Şâheserdir. Hac Farizasını Yerine Getirdikten Sonra Cumâ Kaptanın Gemisiyle Yanında Bâzı Dostları Ve Talebeleri İle Birlikte Hicâz’dan İstanbul’a Dönmek Üzere Yola Çıktı. Yolculukları Sırasında Mısır’a Uğradılar. Mısır Vâlisi Hekimoğlu Ali Paşa Neccârzâde’yi Hürmetle Karşılayıp, Bir Dâire Tahsîs Etti. Sonra Sarayına Dâvet Edip Çok İkrâmda Bulundu. Sohbetini Dinleyip Duâsını Aldı. Bu Sohbeti Sırasında Söylediği Bir Şiir Şöyledir:

 

“yâ Rab Tarîk-i Vuslata Emn Ü Emân Ver!

hasretkeş-i Zemân-ı Visâlim Zemân Ver!

râh-ı Rızâ’da Merd-i Garîb Etme Bendeni

çâbük-süvâr-ı Şevki Bana Hem-inân Ver.”

 

istanbul’a Döndükten Sonra Yine Beşiktaş’da İkâmet Edip, Vefâtına Kadar Nasîhatlarına Ve Sohbetlerine Devâm Etti. tuhfet-ül-irşâd adlı Dîvânı Meşhûrdur. Ebû Abdullah Semerkandî’ninmuhtasar-ül-vilâye kitabini Fârisî’den Türkçe’ye Tercüme Etmiştir. Tövbe İle İlgili Arabî Bir Kitab Da Yazmıştır.

 

kerâmet Ve Menkîbeleri

tövbe Etmek

neccarzâde Buyurdu Ki: “bütün Müslümanların Günahlarına Tövbe Etmesi Lâzım Ve Zarûrîdir. Ölünceye Kadar Dâimâ Tövbe Ve İstiğfâr Etmek Lâzımdır. Allahü Teâlâ Kur’ân-ı Kerîmde Müminlerin Tövbe Etmesini Emr Buyuruyor. İstiğfârdan Murâd Tövbedir. Peygamber Efendimiz Muhammed Aleyhisselâm Hadîs-i Şerîfde Buyurdu Ki:

“allahü Teâlâya Tövbe Ediniz. Ben Her Gün Yüz Defâ Tövbe Ediyorum.” mahlûkâtin Efendisi Hiç Günâhi Olmadığı, Mâsûm Ve Pâk Olduğu Hâlde Böyle Yaparsa Biz Her Hâlükârda Tövbe Ve İstiğfâra Muhtâcız. Sonra Kul Hayâtı Boyunca Günâh Ve Kusûrdan, Gafletten Ve Yüksek Makamlardan Mahrûm Kalma Hâllerinden Kurtulamaz. Tövbe İle İlgili Diğer Bir İncelik De Şudur Ki: Bütün Günâhları Terkedip Hakîkî Tövbe Etmedikçe Noksan Yapılan Tövbe Kemâle Ermek İçin Kâfî Gelmez. Çünkü Günâhlar Sebebiyle Kalbde Hâsıl Olan Karartılar Ve Lekeler, Allah Yolunda İlerlemeye Mâni Olurlar. Bütün Günâhlara Tövbe Etmek Lâzımdır.”

 

kaynaklar

1) Eshâb-ı Kirâm; (6. Baskı) S.365

2) Menkıbe-i Evliyâiyye Fî Ahvâl-i Ridâiyye (ahmed Nüzhet Efendi, Esad Efendi Kütüphânesi, No:1752, Vr.4b

3) Esmâ-ül-müellifîn; C.2, S.446

4) Mu’cem-ül-müellifîn; C.12, S.265

5) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.16, S.309

Yorumlar
Kod: TPIWP