hindistan Evliyâsının Büyüklerinden. Kuzey Hindistan Türk Sultanlarından Şemseddîn İltutmuş (vefâtı 1236 (h.633)) Zamânında Çok Meşhûr Oldu. Hâce Kutbüddîn Bahtiyâr Kâkî İle Aynı Asırda Yaşadı. Nizâmeddîn Evliyâ, Çocukluğunda Onun Sohbetine Kavuştu. Nizâmeddîn Ebü’l-müeyyed’in Dedesi, Şems-ül-ârifîn Diye Meşhûrdu. Kabri Gülşehri'nde Olan Cemâl Gülevî, Bu Mübârek Zâtın Evlâdındandır. Mîlâdî On Dördüncü Asrın Başlarında Vefât Etti.
hindistan Evliyâsinin Hayatlarini Anlatan, Onlarin Büyüklüklerini Gözler Önüne Seren Mîr Hasan,fevâid-ül-fuâd adli eserinde, Nizâmeddîn Evliyâ’nın Nizâmeddîn Ebü'l-müeyyed’le Karşılaşmasını Şöyle Anlattığını Nakleder:
“daha Çocuktum. Mânâları Anlayabilecek Durumda Değildim. Bir Gün Onun Sohbetinde Bulunmak İçin Mescide Gittim. Mescidin Kapısında İdi, Ayağında Mâvi Papuçlar Vardı. Çıkardı, Eline Aldı Ve Mescide Girdi. İki Rekat Namaz Kıldı. Ben Hiç Kimseyi Namazda Onun Heybetinde Görmedim. Namazdan Sonra Mimbere Çıktı. Kâsım Adında Bir Hâfız Vardı, Güzel Kur’ân-ı Kerîm Okurdu. Bir Âyet-i Kerîme Okudu. Ondan Sonra Şeyh Nizâmeddîn Ebü'l-müeyyed Konuşmaya Başladı Ve; “yüksek Üstâdımın El Yazısı İle Gördüm” Dedi. Başka Birşey Dememişti Ki, Bu Söz, Orada Olanları Tuttu Ve Hepsi Ağlamaya Başladı. Şu İki Mısrâyı Söyledi:
“aşkına Ve Sana Bakmak İsterim,
cânımı Gamında Yakmak İsterim.”
bu İki Mısrâyı Duyan İnsanlardan Müthiş Bir Feryâd Ve Figân Yükseldi. Bundan Sonra İki Üç Defâ Aynı Mısrâları Söyledi. Sonra; “ey Müslümanlar, Bu Rubâînin Diğer İki Mısrâları Hatırıma Gelmiyor, Ne Yapayım?” Dedi. Bu Sözü Acz Yoluyla Söyledi. Öyle Ki Herkese Tesir Etti. Sonra Orada Bulunanlardan Biri O İki Mısrâyı Hatırlattı:
“yüzümü Derdle Kapının Eşiğine Sürmek İsterim,
başımı Aşkla Mezardan Kaldırmak İsterim.”
bu Rubâîyi Tamamladı Ve Mimberden İndi.”
kaynaklar
1) Ahbâr-ül-ahyâr; S.52
2) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.9, S.213