Talebesinden biri anlatıyor ki şöyle:
Evden çıktım, hocamı ziyaret gayesiyle.
Yolumun üzerinde, vardı bir büyük ırmak.
Köprü var idiyse de, baktım ki hayli ırak.
O esnada, kalbime bir fikir geldi benim.
Dedim: (Suyun üstünden, yürüyerek gideyim.)
Böyle şey yapmamıştım hiç de o güne kadar.
Düşündüm ki: Muhakkak bunun bir hikmeti var.
Büyük bir cesaretle, Allah’a güvenerek,
O ırmağın üstünden, yürüdüm karşıya dek.
(Bu, bir keramet) deyip, devam ettim yoluma.
O gün öğleye doğru, kavuştum üstadıma.
Huzuruna girince, buyurdu ki: (Evladım!
Seni gözetliyorum, gelirken adım adım.
O suda yürümeyi, ben getirdim aklına.
Sonra koydum elimi, ayağının altına.
İstesem, kalbindeki o hallerin hepsini,
Alır ve himmetimden mahrum ederim seni.)
Ve bütün hallerimi aldılar bende olan.
Kendimi kupkuru ve ruhsuz buldum o zaman.
Sonra, geri vererek, bir teveccüh ettiler.
Çok yüksek makamlara beni ilerlettiler.
Esseyyid Burhaneddin adında bir sevdiği,
Vardı ki, çok severdi o dahi bu veliyi.
O, bir gün, bu velinin bağda olduğu saat,
Ona, balık götürüp, hediye etti bizzat.
Hace Behaeddin-i Buhari hazretleri,
Alıp kabul buyurdu, gelen bu hediyeyi.
Ateş yakıp, pişirmek istediler o günde.
Lakin yağmur bulutu belirdi gökyüzünde.
Sonra şimşek çakarak, bir yağmur başladı ki,
Su, gökten kova ile boşanıyordu sanki.
Buyurdu: (Burhaneddin, dua et de Allah’a,
Yağmur, bir müddet için yağmasın bizim bağa.)
O da (Peki) diyerek, etti şöyle tazarru:
(Ya ilahi, bu bağa yağdırma bu yağmuru.)
Yağmur devam ederken her yere fazlasıyle,
Yalnız o bağ içine, yağmıyordu az bile.
Yine, (Mevlana Arif) diye bir talebesi,
Var ki, şöyle anlatır bir vakayı kendisi:
Diyor ki: Bir kış günü, yok idi fazla soğuk.
Biz, hocamla birlikte, bir yere gidiyorduk.
Bir miktar yol gidince, baktık ki biz bir ara,
Hava birden sertleşip, başladı tipi, bora.
Bir kar fırtınası ki, göz gözü görmüyordu.
Soğuk ve kar, her yeri kasıp kavuruyordu.
Lakin bu fırtına ve tipi başladığında,
Bir ayakkabım bile, yok idi ayağımda.
O an, büyük üstadım, yerinde kıldı karar.
Gök yüzünden tarafa, şöyle bir etti nazar.
Onun o bakışıyle, durdu tipi, fırtına.
Kar yağışı ve rüzgar, o anda erdi sona.
Sonra hava açıldı, oldu günlük güneşlik.
Ondan sonra bir zahmet çekmedik bir zerrecik.