Alaaddin-i Sabir, bitirip tahsilini,
Sonra Genc-i Şeker’den aldı icazetini.
Feridüddin Genc Şeker, sonra onu bir ara,
Gönderdi, insanları irşad için Kalyar’a.
Bu emir gereğince, Alaaddin-i Sabir,
Gelip, bir müslümanda kaldı o gün misafir.
Ertesi gün, camiye teşrif edip bir ara,
Ne için geldiğini tebliğ etti onlara.
Lakin onun sözüne, hiç kulak asmadılar.
Sonra çıkıp topluca, camiden dağıldılar.
Ertesi gün, camiye gelerek yine bu zat,
Eyledi cemaate biraz vâz-ü nasihat.
Sonunda buyurdu ki yine o kimselere:
(Beni, imam olarak gönderdiler bu yere.)
O inatçı insanlar, yine dinlemediler.
Onun imamlığını kabullenemediler.
Dediler ki: (Buraya sen imam geldin, ama,
Bu gün için bu yerde, lüzum yoktur imama.
Zira Kadı Tabrak’tır burada imam-hatip.
Bunu değiştirmemiz, şimdi olmaz münasip.
Bizim rehberimiz de Kur'an-ı azimüşşan.
Daha başka rehbere ihtiyaç yoktur şu an.)
Buyurdu: (Ey insanlar, hemen reddetmeyiniz.
Zira kendi kendime gelmedim, dinleyiniz.
Üstadım Feridüddin Genc Şeker-i evliya,
Beni, imam olarak göndermiştir buraya.)
Lakin bu Kadı Tabrak, çok bozuk bir kişiydi.
İnsanları kandırmak, en bildiği iş idi.
Alaaddin Sabir’e dedi ki: (Madem ki sen,
Bu Kalyar beldesini irşada geldi isen,
Sana bir şey sorayım, bilirsen onu şayet,
Senin ehliyetine, olsun bu, bir işaret.
Şöyle ki, üç gün önce kaybolmuştu bir keçim.
Onu bul, seni önce ben kabul edeceğim.)
Alaaddin-i Sabir, hiddetlendi o ara.
Şöyle hitab eyledi orada olanlara:
(Bu keçiyi kesip de yiyenler gelsin beri!
Yoksa ben biliyorum o hırsız kimseleri.)
Tam yirmiyedi kişi, bir dakika dolmadan,
Çıktılar ileriye, ellerinde olmadan.
Herkes hayret içinde kalmışlardı o ara.
O an bütün dikkatler, çekilmişti onlara.
Sordu ki: (Bu keçiyi, nerde kesip yediniz?
Söyleyin, yoksa bizzat keçiye söyletiriz.)
Hepsi, inkâr ettiler hadiseyi tamamen.
Alaaddin-i Sabir hiddetlenerek hemen,
Keçiye, ismi ile seslendi: (Ey Hirmana!
Seni kimler kesip de yediler, söyle bana.)
O keçinin sesini duydular hepsi birden.
Zira o konuşurdu, onların midesinden.
Diyordu ki: (Bendeniz şimdi buralardayım.
Yani bu kimselerin hepsinin karnındayım.
Filan kuyu başında kestiler beni bunlar.
Sonra kemiklerimi, o kuyuya attılar.
Yirmiyedi kişinin, yedi beni hepsi de,
Şimdi bulunuyorum, bunların midesinde.)
Bu büyük kerameti gördülerse de onlar,
(Bu sihirdir) diyerek, yine inanmadılar.