Eshabın, o Resule öyleydi ki sevgisi,
Yoktu hiç bu dünyada, bunun bir nümunesi.
Nitekim o Server'in mübarek huzuruna,
Bir sahabi gelerek, arz etti şöyle Ona:
Dedi: (Ya Resulallah, yeminle söylüyorum.
Seni, kendi nefsimden daha çok seviyorum.
Bu dünyada canımdan, malım ve evladımdan,
Daha çok seviyorum, seni her varlığımdan.
Senin nurlu yüzünü, hep göreyim diyorum.
Cemalini görmeden rahat edemiyorum.
İdare etsem dahi dünyada böyle, ancak,
Ahirete gidince, bu iş nasıl olacak?
Çünkü sen, Cennette ve Peygamberlere mahsus,
Yüksek derecelerde bulunursun ba-husus.
O zaman seni görmek, hiç mümkün olmaz asla.
Ben bunu düşünerek, üzülürüm pek fazla.)
O böyle arz ederken, mahzun idi begayet.
O an Resulullah'a nazil oldu bir âyet.
Şöyle buyuruldu ki mealen: (Ey Habibim!
Allah ve Resulüne tam tâbi olsa her kim,
Cennette Peygamberler, sıddıklar ve şehidler,
Ve salih kimselerle bulunur o kişiler.)
Resulullah hemence, çağırdı o kimseyi.
Okuyup kendisine, bildirdi bu müjdeyi.
Yine Resulullah'ın meclisinde bir zaman,
Hep Ona bakıyordu, bir sahabi durmadan.
Resul bunu fark edip, sordu o sahabiye:
(Hiç durmadan yüzüme bakarsın, acep niye?)
Dedi ki: (Feda olsun yoluna anam babam.
Ben senin cemaline bakmadan hiç duramam.
Senin güzel yüzünü çok göreyim ki bu gün,
Zira bu, ahirette hiç olmaz belki mümkün.
Çünkü Peygamberlerle olursun sen o zaman.
Seni görmek, o vakit olmaz kolay ve asan.)
Buyurdu ki: (Kim kimi severse bu gün eğer,
Cennette, hep birlikte olurlar o kimseler.)
Tek arzuları vardı Sahabenin velhasıl.
O da, Resulullah'ı sevindirmekti asıl.
En ufak bir üzüntü gelmesin Ona diye,
Hazırdı her birisi, canlarını vermeye.
Hazret-i Ebu Bekir bir gün Resule gelip,
Dedi: (Ya Resulallah, amcanız Ebu Talip,
Eğer iman etseydi, çok olurdu sevincim.
Öyle ki, sevinmezdim o kadar babam için.
Şundan ki, senin amcan gelse idi imana,
Daha çok sevinirdin sen onun imanına.
Senin sevindiğine, seviniriz biz dahi.
Bizlere, bundan büyük mutluluk yok Vallahi.)