Devrinin evliyası olan Merzuk bin Hasen,
Harikulade haller göründü kendisinden.
O zamanın kadısı, bir cami inşasına,
Karar verip ve hemen başladı icrasına.
Daha sonra, mihraba sıra geldi velhasıl.
Lakin kıble yönünde ihtilaf oldu hasıl.
Fikirleri alınıp ihtiyar cemaatin,
Kıble istikameti, olundu böyle tayin.
Lakin Merzuk bin Hasen, ikaz etti hey'eti.
Dedi: (Biraz sağdadır, kıble istikameti.)
Bu veli, ettiyse de onları böyle ikaz,
Lakin kadı efendi, etti ona itiraz.
Zira tanımıyordu, o, bu zatı pek iyi.
Dedi ki: (Bu sözüne, delilin var mı peki?)
Buyurdu ki: (Ey kadı, bu, böyledir muhakkak.
Bana inanmıyorsan, gel yanıma, sen de bak.)
Kadı dahi bakınca karşı istikamete,
Beytullahı gördü ve düştü büyük hayrete.
Ona dönüp dedi ki: (Ey Merzuk ibni Hasen!
Allahü teâlânın bir veli kulusun sen.
Seni tanımamışız, affet sen yine bizi.
Yerinde ikazınla düzelttin kıblemizi.)
Vakta ki bu büyük zat, göç eyledi dünyadan,
Sonra, uzun seneler geçmişti ki aradan,
Bir fasık vefat edip, onu kefenlediler.
Götürüp, bu velinin yanına defnettiler.
Ve lakin o devirde, var idi ki bir adet,
O gece, kabristanda beklerdi biri nöbet.
Kabre yakın bir çadır kurdular bu iş için.
Yakınlarından biri, beklerken bu kişinin,
Uyuyup, rüyasında gördü ki, birdenbire,
Azap yapan melekler, geldiler o kabire.
Meleklerin yanında, sandık vardı ateşten.
O, bunları görünce, titredi dehşetinden.
Baktı ki, o mevtayı tutarak o melekler,
O ateşten sandığa kapatmak istediler.
O ölen fasık dahi, ediyordu çok feryat.
Tam koyacaklardı ki sandığa onu, fakat,
Birden Merzuk bin Hasen, teşrif etti o yere.
(Onu serbest bırakın!) dedi o meleklere.
Melekler onu görüp, çok hürmet gösterdiler.
(Biz, böyle yapmak ile emrolunduk) dediler.
Buyurdu: (Ey melekler, bırakın ki onu siz,
Şefaatçi eyledi beni ona Rabbimiz.
Hatta bu kabristanda yatan bütün müminler,
Benim şefaatimle, hepsi affedildiler.)
Bunları işitince o azap melekleri,
(Peki efendim) deyip, gittiler hepsi geri.