anadolu'yu Aydınlatan Büyük Velîlerden. İsmi Muhammed Olup, Seyyiddir. Soyu Yirmi İkinci Batında Hazret-i Zeynelâbidîn'den, Hazret-i Hüseyin'e Ulaşır. İran'ın Hoy Şehrinde Doğdu. ısparta'nın Eğridir Kazâsında Vefât Etti.rüyâsında Peygamber Efendimizden Aldığı Bir İşâret Üzerine Hocası Şeyhülislâm Berdeî İle Anadolu'ya Hicret Etmiştir. Şeyhülislâm Berdeî Ve Şeyh Abdüllatîf Kudsî'den Feyz Almıştır. Fatih Sultan Mehmed'in Saltanatının İlk Devirlerinde Vefât Etmiştir. Kabri, Eğridir Yazla'da Câmi Yanındaki Türbededir.
anadolu'ya Gelmesi Şöyle Vukû Bulmuştur. Hoy Şehrinde İken Bir Gece Peygamber Efendimizi Rüyâsında Gördü. Peygamber Efendimiz Ona Rüyâsında; "benim Yolumda Ve Benim Evlâdımdan, Şeyh-i Kâmil Ve Mürşid-i Mükemmil, Yetişmiş Ve Yetiştirebilen Rehber Şeyhülislâm Berdeî Gelmek Üzeredir. Gâfil Olma. Rum Diyârına, Anadolu'ya Git!" Diye Emir Buyurdu. Bu Rüyâ Üzerine İşâret Edilen Zâtın Gelmesini Beklemeye Başladı.
ona Rüyâsında İşâret Edilen Zât, Evliyânın Meşhurlarından Büyük Rehber Şeyhülislâm Berdeî Hazretleri Olup, Bir Osmanlı Vâlisinin Dâveti Üzerineanadolu'ya Göçüyordu. Hac İbâdetini Yapmak Üzeremekke'ye Gitmişti. Orada Kâbe'yi Tavâf Ederken Osmanlı Vâlilerinden O Zamanki Adıyla Hamidili (ısparta) Vâlisi İle Tanıştı. Bu, Vâli Hızır Bey İdi. Âlimleri Ve Evliyâyı Çok Sever, Hürmet Ederdi. Şeyhülislâm'ı, Kâbe'yi Tavâf Sırasında Görüp Büyük Bir Âlim Ve Mürşid Olduğunu Anladı. Ona; "ben Anadolu'da Hamidili (ısparta) Diye Tanınan Vilâyetin Vâlisiyim. O Diyârın Havası Hoş, Suyu Tatlı, Beldeleri, Köyleri Bağlık, Bahçelik Gâyet Güzel Bir Memlekettir. Fakat Halkına Dîn-i İslâmı Anlatacak, Doğru Yolu Gösterecek Bir Mürşid-i Kâmil Yoktur. Bu Sebeple Halk Arzu Ve Hevesleri Peşinde Ve Bozuk Hallerdedir. Acaba Lutfeder Misiniz? O Diyârın Halkını İrşâd İçin Oraya Hicret Buyurup, Yerleşseniz. Hesapsız Sevap Ve Ecir Kazanmanızda Şüphe Yoktur. Eğer Bu Arzumuzu Kabûl Buyurursanız Ben Köleniz, Siz Sultânım İçin Eğridir Kasabası Civârında Havası Ve Suyu Güzel Bir Yerde Sizin İçin Bir Yer, Dergâh Yapıp Hayır Duânızı Almak İstiyorum." Dedi. Bu Dâvet Üzerine Şeyhülislâm Berdeî Hazretleri; "istihâre Edelim." Buyurdu. Bir-iki Gün Sonra Da Vâli Hızır Beye; "istihâremde Rum Tarafına, Anadolu'ya Dâvetinizi Kabûl Etmem İşâret Olundu. İnşâallah Bu Sene Memleketimize Gidelim. Gelecekte Allahü Teâlânın İzniyle Rum Diyârına, Anadolu'ya Gelelim." Buyurdu. Vâli Hızır Bey Çok Sevinip O Sene Hacdan Döner Dönmez Eğridir Gölünün Kıyısında Mezar-ı Şerîf Denilen Yerde Güzel Bir Dergâh Yaptırıp, Gelmesini Beklemeye Başladı.
şeyhülislâm Berdeî Hazretleri De Vâd Ettikleri Zaman Gelince, On Altı Oğlu Ve Kırk Talebesi İle Anadolu'ya Göçmek Üzere Yola Çıktı. İran'ın Hoy Şehrine Geldikleri Sırada Muhammed Çelebi Sultanın Babası Pîrî Halîfe Sultan Da Rüyâsında Peygamber Efendimizi Görmüş Ve Şeyhülislâm Berdeî Hazretleri İle Anadolu'ya Gitmesi İçin İşâret Almış Bulunuyordu. O Da Merakla Beklemekte İdi. Şeyhülislâm Berdeî Hazretleri Onun Bulunduğu Beldeye Uğrayıp Onunla Görüşerek; "oğlum Pîr Muhammed! Emre İtâat Eder Misin?" Demiş, Geçip Gitmiş Ve Şehir Dışında Bir Yerde Konaklamıştı. Pîrî Halîfe Sultan Hemen Gitmek Üzere Evinden Ayrılmıştır. Şeyhülislâm Berdeî İle Anadolu'ya Göçmek İçin Şehir Dışında Konakladıkları Yere Gitmiştir. Ancak Annesi, Babası Ve Akrabâları Gitmesine Râzı Olmayıp Karşı Çıkmışlar. Her Ne Yaptılarsa Onu Şeyhülislâm Berdeî Hazretlerinin Yanında Bulunca, Bir Eve Hapsettiler. Boğazına Zincir Ve Ayaklarına Da Bukağı Bağladılar. Evin Kapısını Da Kilitlediler. Fakat Yine Şeyhülislâm Berdeî Hazretlerinin Yanına Geldi. Tekrar Alıp Götürmek İstediklerinde Şeyhülislâm Berdeî Hazretleri Onlara; "onu Diyâr-ı Rum'a, Anadolu'ya Alıp Götürmem Ve Terbiye Ve İrşâd Etmem Emrolundu!" Dedi. Bu Sözleri İşitince Gitmesine Râzı Olup Bıraktılar. Âilesinden, Yurdundan Ayrılıp Onlarla Birlikte Anadolu'ya Doğru Yola Çıktı. Takke Dikme Sanatında Ustaydı.
o Sırada Anadolu'da Ankara'da Evliyânın Meşhurlarından Hacı Bayrâm-ı Velî Hazretleri İnsanlara Rehberlik Yapıyordu. Onlar Anadolu'ya Doğru Gelmekte İken Bir Gün Hacı Bayrâm-ı Velî'ye Talebeleri; "sultânım! Takkeniz Eskimiş. Hediye Gelen Güzel Bir Keçe Var. Müsâade Ederseniz İnce Keçelerden Bir Taç Diktirelim." Dediklerinde; "sabredin Takkeci Gelsin." Buyurarak Pîrî Halîfe Muhammed'in Hocası İle Anadolu'ya Gelmekte Olduğunu İşâret Etmişti. Ne Zaman Yenilemek İsteseler; "takkeci Gelsin." Diye Cevap Vermiştir.
şeyhülislâm Berdeî, Pîrî Halîfe Muhammed Ve Yanlarında Bulunanlarla Birlikte Altı Ayda Ankara'ya Geldiler. Yaklaştıkları Sırada Hacı Bayrâm-ı Velî'ye Mâlum Olup; "takkeci Geliyor! Karşılayalım." Diyerek Talebeleri İle Birlikte Karşılamaya Çıktılar. Şeyhülislâm Berdeî Hazretleri, Bir İşâret Üzerine En Seçkin Talebesi Pîrî Halîfe Muhammed'i Yanına Alıp Altı Ayda İrşâd Ve Terbiye Ederek Tasavvufta Kemâl Derecelerine Ulaştırmıştır. Hacı Bayrâm-ı Velî Onları Karşılayıp Şeyhülislâm Berdeî Hazretleri İle Buluştu. Hal Hatır Sorup, Dergâhına Götürdü. Birkaç Gün Misâfir Edip, Ziyâfetler Verdi. Çok Kıymetli Sohbetler Yaptılar. Bir Gün Hacı Bayrâm-ı Velî Talebelerinden, Hediye Gelen Keçeleri Getirmelerini İstedi. Sonra Bunları Pîrî Halîfe Muhammed'in Önüne Koyarak; "oğlum Pîr Muhammed! Bunlardan Bize Bir Takke Dikiver." Dedi. O Da Alıp Güzel Bir Takke Dikti. Getirip Önlerine Koydu. Hacı Bayrâm-ı Velî; "oğlum Pîr Muhammed! Bu Tâcı Bana Hocandan Gördüğün Gibi Giydir." Dedi. O Da Alıp Telkin Ve Tekbir Getirerek Hacı Bayrâm-ı Velî Hazretlerine Giydirdi. Bunun Üzerine Hacı Bayrâm-ı Velî, Pîrî Halîfe Muhammed'in Hocası Şeyhülislâm Berdeî Hazretlerine; "hoş Şeyhülislâmsın! Altı Ayda Terbiye Ettiğin Birine Seksen Yaşındaki Bir İhtiyâra Taç Giydirirsin." Buyurdu. Bu Misâfirlikten Sonra Hacı Bayrâm-ı Velî İle Vedâlaşıp Ankara'dan Ayrılıp Hamidiline (ısparta'ya) Doğru Yola Çıktılar. Borlu'ya Geldikleri Sırada Şeyhülislâm, Eğridir Gölünün Öte Tarafına Bakarak Yazla Tarafına İşâret Etti Ve; "bizim Toprağımız Şu Makamdan Alınmıştır." Dedi. Kendilerini Büyük Bir Şevk Ve Heyecanla Bekleyen Vâli Hızır Bey, Onları Karşılaşıp, Önceden Yaptırdığı Dergâha Götürüp Yerleştirdi. Böylece Anadolu, Kıymetli Bir Mürşidi, Yol Göstericiyi Büyük Bir Velîyi Bağrına Basıp Feyzlerinden İstifâde Etmeye Başladı. İnsanlar Onların Derslerinden, Sohbetlerinden Çok İstifâde Ettiler. Şeyhülislâm Berdeî Hazretleri Yanında Getirdiği Kıymetli Talebesi Pîrî Halîfe Muhammed'i Kendi Kızıyla Evlendirip, Dâmât Yapmakla Şereflendirdi. Bu Evlilikten Bir Oğlu Oldu. Bu Oğlu Muhammedçelebi Sultan Adıyla Bilinen Meşhur Velîdir.
pîrî Halîfe Sultan'ın Ali Fakih Adında Bir Talebesi Vardı. Hizmetinde Bulunduğu Sırada Bir Gece Rüyâsında Osmanlı Âlimlerinin Meşhurlarından Ve Evliyânın Büyüklerinden Akşemseddîn Hazretlerini Gördü. Rüyâda, Bir Rüyâsının Tâbirini Sordu. Uyanınca Tâbire Hayret Edip Hocası Pîrî Halîfe Sultân'ın Huzruna Gitti. Hocası Onu Görür Görmez, O Daha Bir Şey Söylemeden; "ali Fakih! Akşemseddîn Rüyânın Tâbirinde İsâbet Edemedi. Senin Makâmın, Derecen O Tâbirdeki Gibi Değildir. Şimdi Sen Falan Makamdasın. Rüyânın Tâbiri De Şöyledir." Diyerek Tâbirini Bildirdi. Aradan Bir Müddet Geçti. Pîrî Halîfe Sultan Bir Gün Talebesi Ali Fakih'e İstanbul'a Gitmesini Emretti. O Da Başüstüne Deyip Yola Çıkmak Üzere Hazırlandı. Bir Ara; "istanbul'a Ne Hizmet İçin Gideceğim!" Sormadım Diye Düşündü. Sonra Da Bir Hikmeti Var Diyerek Emre Uyup İstanbul'a Gitti. İstanbul'a Vardığı Gün Cumâ İdi. Cumâ Namazını Kılmak İçin Ayasofya Câmiine Gitti. Namazını Bir Direğin Dibinde Kıldı. Sonra Akşemseddîn Hazretleri Vâz Etti. O Da Cemâatle Birlikte Bu Evliyâ Zâtın Vâzını Dinledi. Vâzdan Sonra Akşemseddîn Hazretleri Kürsüden İndi. Cemâatle Müsâfeha Etti. Ali Fakih De Elini Öpmek İçin Yaklaştı. Bu Sırada Akşemseddîn Hazretleri Etrâfını Koklayarak Bakışlarıyla Birini Arıyordu. Ali Fakih Elini Öpünce Elini Tutup Bırakmadı. Pîrî Halîfe Sultan'ı Kastederek; "dost Kokusunu Aldım!" Dedi. Cemâat Dağılınca Onu Yanına Alıp Odasına Götürdü. Pîrî Halîfe Sultan'ın Hâlini Sorup Haber Aldı. Bir Müddet Sohbetten Sonra; "mevlânâ Ali Fakih! Biz Senin Makâmını, Ulaştığın Dereceyi Bilememişiz. Rüyânın Tâbirinde Yanılmışız. Tâbiri, Hocan Pîrî Halîfe Sultan'ın Buyurduğu Gibidir." Ali Fakih, Akşemseddîn Hazretlerinden Bunları Dinleyince Hocasının Kendisini İstanbul'a Göndermesinin Hikmetini Anladı.
pîrî Halîfe Sultan'ın Kıymetli Oğlu Ve Meşhur Velî Muhammed Çelebi Sultan Gençliğinde Kimyâ İlmini Öğrenmeye Heves Etmişti. Bir Gün Ona; "oğul! Kimyâ İlmini Tahsîl Ettin Mi?" Diye Sordu. "baba Biraz Daha Zaman İster." Dedi. Evde Bulunan Boş Bir Sandık Vardı. O Sandığı Gösterip; "oğul Şu Sandığı Kilitle Ve Bir Müddet Ona Bak Ve Devamlı Kelime-i Tevhîd Söyle, Sonra Aç! Allahü Teâlânın Kudretini Gör." Dedi. Bu Sözleri Üzerine Boş Sandığı Kilitledi. Başında Durup Bir Müddet Devâmlı; "lâ İlâhe İllallah." Dedi. Sonra Da Sandığı Açtı Ve Sandığın Altınla Dolu Olduğunu Gördü.
pîrî Halîfe Sultan Bir Defâsındaedirne'ye Gitmişti. Edirne'de Bulunan Bir Hıristiyan Papazı Açlık İçinde, Riyâzetler Çekerek Kerâmet Gibi Gözüken Bâzı Hallere Kavuşmuştu. İstidraç Denilen Hallerden Olan Ve Sâhibini Derece Derececehennem'e Sürükleyen Bu Hâli, Havada Uçmaktı. Papazın Havada Uçması Halkın Dikkatini Çekmişti. Pîrî Halîfe Sultan Bir Hıristiyan Papazın Halkı Aldatmasına Mâni Olmak İçin Pekçok Kimsenin Bulunduğu Bir Mecliste Râhibi Çağırtıp; "hadi Uç Da Görelim." Dedi. Bunun Üzerine Papaz, Bir Sihirbaz Gibi Harekete Geçip Uçmaya Başladı. Papaz Havada Yükselince Pîrî Halîfe Ayağından Ayakkabılarını Çıkarıp Râhibin Peşinden Attı. Ayakkabılar Râhibin Üstüne Gelip Başına Vurmaya Başladı. Sonunda Râhibin Başına Vura Vura Onu Yere İndirdiler. Papaz Kendinden Geçmiş Bir Halde Yere İnince Başı Ve Yüzü Kuşlar Tarafından Gagalanmış Gibi Yara Bere İçindeydi. Mahçup Ve Perişan Bir Halde Pîrî Halîfe Sultan'ın Yanında Duruyordu.papaza; "ey Papaz! Aç Durarak Ve Nefsini Riyâzete Sokarak Bâzı Sahte Haller Kazandın. Müslümanların İnancıyla Oynamak İstedin. Sonunda Ayakkabıların Seni Ne Hâle Soktuğunu Gördün. Onların Vurmasından Kurtulamadın Yere İndin. Şimdi Kendinin Sapık Ve Bâtıl Bir Yolda Bulunduğunu, İslâmiyetin Hak Din Olduğunu Anladın Mı?" Dedi. Papaz Cevap Vermeyip Şaşkın Bir Vaziyette Susuyordu. Bu Sırada Pîrî Halîfe Sultan; "bu Kadarıyla İknâ Olmadın, Sen Bâtıl Dinde Olduğun Halde Kerâmet Dâvâsında Bulundun. Ben Allahü Teâlânın Âciz Bir Kuluyum. Şimdi Gör Uçmak Nasıl Olur!" Dedi. Sonra Havada Uçup Gözden Kayboldu. Herkes Şaşkın Bir Halde Bir Müddet Bekledi. Daha Sonra Dönüp Geldi.kâbe'ye Gidip Döndüğünü Bildirdi. Oraya Gidip Döndüğünü Belirten Alâmetler De Gösterdi. Bu Hâle Şâhid Olan Papaz, Tam Bir Sadâkatla Müslüman Oldu. Bunun Üzerine Altı Papaz, Kıyâfet Değiştirip Pîrî Halîfe Sultan'ın Yanına Gittiler. Onu İmtihan Maksadıyla Konuşmaya Başladılar. Pîrî Halîfe Sultan Söze Başlayıp, Kerâmetiyle Onların Hallerini, Yerlerini, İsimlerini Ve Kim Olduklarını, Maksatlarını Birer Birer Söyleyip Açıkladı. Bu Kerâmet Karşısında Âciz Ve Şaşkın Kalan Papazlar, Yanlış Ve Bâtıl Bir Yolda Olduklarını Anlayıp Müslüman Oldular.
bu Hâdiseler Pâdişâh Tarafından Duyulunca, Onu Huzûruna Dâvet Etti. Pâdişâhın Huzûruna Varınca; "buraya Pâdişâhla Buluşmaya Veya Ona Tanınmaya Ve Bir Şey Taleb Etmeye Gelmedim. Lâkin İslâm Pâdişâhı Âdildir. Emrine Uyup Dâvetini Kabûl Ettik. Pâdişâhımızın Mâlumu Olsun Ki, Bu Duâcılarının Buraya Geliş Sebebi, O Papazın Hâlini İşitip Müslümanların Îtikâdlarına Zarar Vermesine Mâni Olmak İçindir. Hamdolsun O Fitneyi Söndürdük. Allahü Teâlâ Papazlara Müslüman Olmalarını Nasîb Eyledi." Dedi. Bu Görüşmelerinden Sonra Pâdişâh Bir Vezîri Vâsıtasıyla Yedi Yüz Altın Gönderdi. Para Takdim Edilince Tebessüm Ederek; "bizim Yedi Yüz Değil Yedi Altına Dahi Hakkımız Yoktur. Biz Fakir Bir Dervişiz. Bunu İslâm Askeri İçin Ve Devlet İşlerine Sarf Eylesinler. Pâdişâha Duâ Etmek Bizim Vazîfemizdir. Pâdişâhımız Âdildir. Ona Dâimâ Duâ Ederiz. Bu Durum Pâdişâha Bildirilince, Pâdişâh; "mutlakâ Bir Arzuları Vardır, Beyân Etsinler." Diye Haber Yolladı. Bunun Üzerine; "bir Murâdımız Yoktur. Lâkin Pâdişâha İtâat Etmek Ve Hâtır-ı Şerîflerini Hoş Tutmak İçin Bir Nesne Teklif Edelim Ki, Allahü Teâlâ İndinde Biz Ve Zât-ı Şâhâneleri Mesûl Olmayalım. Zîrâ Şimdi Bir Şey Arzu Eylesek Onlar Dahi Esirgemeyecekler. Lakin Devlet Hazînesinden Bize Verilecek Hardal Dânesi Kadar İstihkâkımız Yoktur. Eğer Lutfederlerse, Merhum Kaynatam Ve Şeyhimiz Şeyhülislâm Berdeî'ye Hamidoğlu Hızır Bey Merhum Bir Mikdar Arâzi Ve Mülk Vermişti. Şeyh Merhum Da Bunları Evlâda Vakfeylemişlerdi. Temlik Ve Vakfı Sahîh Olmak İçin Bir Ferman İhsân Buyursunlar." Dedi. Bu Arzusu Pâdişâha İletilince, Bir Menşur-u Hümâyûn Gönderdi Ve Arzusunu Yerine Getirdi.
1) Menâkıb-ı Burhâneddîn Eğridirî (şerifzâde Muhammed Efendi, Süleymâniye Kütüphânesi, Hacı Mahmûd Kısmı, No: 4552)
2) Şakâyik-ı Nu'mâniyye Tercümesi (mecdî Efendi); S.130
3) Sicilli Osmânî; C.2, S.43