Hazret-i Aişe’den nakledilir ki yine:
Üzerime atılan iftira üzerine,
Derhal müsadesini alarak o Server’in,
Evine geldim hemen, babam Ebu Bekir'in.
Bu dedikoduları hiç hazmedemiyordum.
Anneme anlatınca, bana dedi: (Ey yavrum!
Bir kadın ki, güzeldir ve zevci onu sever,
Böyle olan kadına, söylerler böyle sözler.)
Ancak hiç bir şekilde teselli bulmuyordum.
Bana nasıl iftira atarlar ki? diyordum.
Acep Resulullah da duydu mu bu sözleri?
Babamın da bunlardan oldu mu ki haberi?
Diye düşünür iken, ağladım o arada.
Kur'an okuyor idi babam öbür odada.
Ağladığımı duyup, sordu gelip annemden.
Öğrenince, o dahi ağladı kederinden.
Dedi: (Ey kızcağızım, sabredelim biz yine.
Belki vahiy gönderir Rabbimiz Habibine.)
Ancak hiç bir şekilde olmuyordum teselli.
Zira bu hadiseye üzülmüştüm bir hayli.
Devamlı ağlamaktan, ağrıdı gece başım.
Ta ki sabaha kadar hiç dinmedi gözyaşım.)
O esnada evinde, Allah'ın Peygamberi,
Ömer ibnil Hattab’a anlatıp bu şeyleri,
Buyurdu ki: (Ya Ömer, ne diyorsun buna sen?)
Dedi: (Ya Resulallah, bilirim ki yakinen,
Bunlar, münafıkların uydurduğu yalandır.
Sakın inanmayınız, kâmilen iftiradır.
Zira Cenab-ı Allah, pislik bulaşır diye,
Mübarek bedenine kondurmaz sinek bile.
Seni, bu az pislikten koruyan cenab-ı Hak,
Ehl-i beytini dahi bundan korur muhakkak.)
Dinledi Resulullah onu bu meselede.
Osman ibni Affan’ı çağırdı bu sefer de.
Halk içinde dolaşan iftira sözlerini,
Söyleyip, sual etti onun dahi fikrini.
O da arz eyledi ki: (Muhakkak ki bu sözler,
Yalan ve iftiradır, vermeyin asla değer.
Allah, senin gölgeni düşürmez ki zemine,
Na mübarek bir kişi basmasın üzerine.
Korurken Hak teâlâ az bir şeyden gölgeni,
Daha büyük pislikten korumaz mı zevceni?)
Başka bir sahabi de, dedi: (Ya Resulallah!
Bunlar, münafıkların uydurmasıdır Vallah.
Tamamen iftiradır, itibar etmeyiniz.
Zira biz sahabiler, hep aynı fikirdeyiz.)
Bu sözler, huzur verdi o Server'in kalbine.
Kalkıp, teşrif eyledi Ebu Bekr'in evine.