Küffardan bir bahadır vardı ki (Amr) adında,
Hendek günü, küffarın içinde vardı o da.
Ali bin ebi Talip, emri ile Resul'ün,
O Amr'ın karşısına, yiğitçe çıktı o gün.
Dedi: (Ya Amr, işittim, yemin etmişsin ki sen,
Bir Kureyşli, iki şey isterse eğer benden,
Muhakkak birisini, ederim hemen ifa.
Doğru mu, böyle bir şey söyledin mi bir defa?)
Amr cevaben dedi ki: (Evet, doğru ya Ali!
Böyle bir şey demiştim, bilir cümle ahali.)
Buyurdu ki: (Bilirsin, ben dahi Kureyştenim.
Benim de şimdi senden, vardır iki isteğim.
Birincisi şudur ki, iman et de şimdiden,
Kurtar şu vücudunu, cehennem ateşinden.)
Amr dedi: (Bu teklifi, asla kabul edemem.
İkincisi ne ise, onu söyle sen hemen.)
Hazret-i Ali dahi, buyurdu ki o vakit:
(Öyleyse sen bu cengi bırakıp, Mekke'ye git!)
Amr dedi: (Ebu Bekr'in, Osman'ın ve Ömer'in,
Başlarını kesip de, öyle geri dönerim.)
Kâfirin bu sözünü, duyunca Şah-ı merdan,
Gayretine dokunup, gadaba geldi o an.
Gürledi ki: (Ey ahmak, bu kolay mı sanırsın?
Ben izin verir miyim, onlara dokunasın.)
Amr dedi ki: (Ya Ali, dikkat eyle lafına.
Sen henüz doymamışsın, bu dünyanın tadına.
İstemem, bu genç yaşta öldüreyim seni ben.
Kaldırmam kılıcımı gençler için katiyen.)
O dahi kükredi ki: (Ama ben, seni bugün,
İnşallah öldürürüm, duasıyla Resul'ün.)
O, bu sözü duyunca, kan sıçradı beynine.
Derhal atından inip, saldırdı üzerine.
Çok şiddetli bir kılıç vurdu ise de, lakin,
Kalkanı parçalandı, sırf Hazret-i Ali'nin.
Artık hamle sırası, gelmişti Mürteza'ya.
Zülfikârı, bir anda kaldırarak havaya,
İndirdi şimşek gibi, kâfirin ensesinden.
Ayırdı bir vuruşta, başını gövdesinden.
Kafası, miğferiyle uçarken bir tarafa,
Kanları, oluk gibi, fışkırırdı etrafa.
En çok güvendikleri Amr'ı, Hazret-i Ali,
Öldürünce, küffarın çok bozuldu morali.
Geçmişti beş müşrik de, hendekten bu tarafa.
Ve Hazret-i Ali'ye, saldırdılar bu defa.
Eshap da bunu görüp, oraya koşuştular.
O zırhlı kâfirlerle, dişe diş boğuştular.
Kâfirler, o hendeği çok güçlükle aşarak,
Böylece canlarını kurtardılar kaçarak.