Bir kimse var idi ki, onun talebesinden,
Bir gün, çok sinirlendi zevcesine bir şeyden.
Ve onu boşamaya, karar verdi pek kesin.
Sabah da, medreseye çıkıp gitti ders için.
O içeri girince, üstadı Ebu Midyen,
Buyurdu ki: (Zevceni boşama sakın hemen.)
Talebe çok şaşırıp, arz etti ki: (Efendim,
Ben bu meselemizi, kimseye söylemedim.)
Buyurdu: (Sen kimseye söylemedin ise de,
Bu, açıkça yazılı giydiğin elbisede.
Oradan okuyarak, vakıf oldum buna ben.
Lakin öyle kızıp da, boşama onu hemen.)
Bir gün de bu büyük zat, bir yoldan gidiyordu.
Bir arslanı gördü ki, bir merkebi yiyordu.
Sahibi de, uzaktan seyrediyordu bizzat.
Mani olamıyordu zavallı buna fakat.
Ebu Midyen Magribi, gördü bu hadiseyi.
Çok üzülüp, yanına çağırdı o kimseyi.
Buyurdu: (Şu arslanın, git tut da kulağından,
Götür, merkep yerine, artık hep onu kullan.)
(Ben korkarım) deyince, buyurdu: (Korkma asla.
Götür bak, hizmet eder o sana daha fazla.)
Adam (Peki) diyerek, yanına yaklaştı ve,
Üzerine binerek, ayrılıp gitti eve.
Muhyiddin-i Arabi anlatır ki: Bir kere,
Bir arkadaşım ile, gittik dağlık bir yere.
O dağda, karşımıza çıktı koca bir yılan.
Konuşacakmış gibi, bize baktı bir zaman.
Biz ona selam verdik, o cevap verdi bize.
Sonra da sual etti: (Neredensiniz?) diye.
Biz Endülüs deyince, sordu Ebu Midyen’i.
Dedi: (Halk biliyor mu bu zatın kıymetini?)
Dedik: (Çok var ise de kıymetini bilenler,
Çıkıyor ara sıra, şöyle böyle diyenler.)
Dedi ki: (Şaşıyorum ben şu Ademoğluna.
Halbuki evliyalık bahşetti Allah ona.
Cümle hayvanlar bile, eğerken ona boyun,
O, nasıl insandır ki, kadrini bilmez onun?)
Nasihat istemişti bir kişi kendisinden.
Buyurdu: (Emin olma, küfür tehlikesinden.
Nasıl bir kelimeyle girilirse imana.
Yine, bir kelimeyle çıkabilir, aman ha!
Bundan korunmak için, bir müslüman, en evvel,
Küfrü mucip şeyleri, öğrenmeli mükemmel.
Rabbimiz, bu imanı bizlere etti ihsan.
Cennete, bu imanla gidecek cin ve insan.
İman nimeti için, şükrederiz Allah’a.
Zira bundan kıymetli bir nimet olmaz daha.)
Biri dahi nasihat istedi kendisinden.
Buyurdu ki: (Evladım, emin olma nefsinden.
Zira o, düşmanındır, aldanma ona sakın.
Hatta o, özellikle düşmanıdır Allah’ın.
Dünyada, ondan ahmak bir varlık yoktur daha.
Ona aldanan kimse, erişemez felaha.)