hindistan'ın Büyük Velîlerinden. Pâni-püt Şehrindendir. Soyu İmâm-ı A'zam Hazretlerine Dayanır. Lakabı Kutb-i Ebdâl'dir. Kendisine Ebû Ali Kalender De Denir. Doğum Târihi Tesbit Edilememiştir. 1323 (h.723) Senesinde Ramazân-ı Şerîf Ayında Hindistan'da Kirnâl'in Bûte Kihtar Kasabasında Vefât Etti. Sonra Kabripâni-püt'e Nakledildi.
allahü Teâlânın Aşkı İle Kendinden Geçmiş Hâlde Bulunurdu. İlk Zamanlarında Çok Riyâzet Ve Mücâhede Yaptı. Nefsinin Arzularına Uymaz, Ona Zor Ve Güç Gelen İbâdetleri Çok Yapardı. Evliyâlık Yolunda Çok Yükseldi. Hâce Nizâmüddîn-i Evliyâ'nın Talebelerindendir. Hâce Kutbüddîn-i Bahtiyâr Kâkî Hazretlerinin Talebelerinden Olduğu Da Rivâyet Edilmiştir. Hayâtı Hakkında Fazla Mâlûmat Bulunamamıştır. Dostlarından İhtiyâreddîn'e Yazılmış Olduğu Bildirilen Kıymetli Mektupları Vardır. Aşk Ve Muhabbet Dili İle Yazılan Bu Mektuplarda, Mârifet Ve Tevhîd Hakîkatleri, Dünyâyı Terk Ederek Âhireti İstemenin Lüzûmu Ve Hak Teâlâyı Sevmenin Ehemmiyeti Bildirilmektedir. Avâm Dilinde Yazılmış Olduğu Bildirilen Bir Risâlesi Vardır Ki, Ona Da Şeyh Şerâfeddîn Hikemnâmesi (hikmetlernâmesi) Denir. Bununla Berâber, Böyle Bir Eserinin Olmadığı Da Rivâyetler Arasındadır.
kabripâni-püt Şehrindedir. Feyz Dolu Bir Yerdir. Kendisini Sevenler Ziyâret Etmekte, Feyz Ve Bereketlerinden Ve Mübârek Rûhâniyetinden İstifâde Etmektedirler. Kabrinin Yanında Mübârek Hân İsmiyle Bir Kabir Daha Olup Bu Zâtın, Şeyh Şerâfeddîn Hazretlerinin Dostlarından Ve Talebelerinden Olduğu Söylenmektedir.
şerâfeddîn Ebû Ali Kalender Hazretleri, Yazdığı Kıymetli Mektuplarından Birinde Buyuruyor Ki: "ey Kardeşim! Senin Evliyâlık Yolunda İlerlemene Yardım Ettiklerinde Ve Sana Bir Cezbe Verip, Seni, Senin Senliğinden Çaldıklarında Bilirsin Ki, Aşk Sana Gelir, Güzellik Sana Görünür. O Güzelliği Bilince, Mâşûku Tanırsın Ve Mâşûka Âşık Olursun.
ey Kardeşim! Allahü Teâlâ Cennet'i Ve Cehennem'i Yarattı. İkisini De Dolduracağını Buyurdu. "mâşûkları Âşıkları İle (müminleri Sevdikleri İle) Berâber Cennet'e Koyacağım. Şeytanı Da Tâifesi Ve Sevenleri İle Birlikte Cehennem'e Atacağım" Buyurdu.
ey Kardeşim! Cennet'te Ve Cehennem'de Âşıktan, Sevenden Başkası Yoktur. Cennet, Dostların Kavuşma Yeridir. Kâfirler Ve Münâfıklar, Dünyâda İnanmayıp Yalanladıkları Hakîkati Âhirette Görüp Anladıklarında, Cennet'e Gitmek Arzuları Olacak, Fakat Dünyâda Yapmış Oldukları Düşmanlıklarının Netîcesi Olarak Ebediyyen Cehennem'de Kalacaklardır. Cennet Nîmetlerinden Mahrûm Olmak Acısı İle Yanacaklar, Cehennem'in Acı Azapları, Bu Sıkıntı Yanında Hiç Kalacaktır. Cennet'te, Dünyâda İken Allahü Teâlânın Muhabbeti Ve Sevgisi İle Yananlar Bulunduğu Gibi,cehennem'de De, Dünyâda İken Nefslerinin, Şehvetlerinin Ve Şeytanın Esîri Olarak, Bu İlâhî Muhabbet Ve Sevgiden Uzak Yaşayıp Da, Öldükten Sonra, Allahü Teâlâya Îmân, O'na Sevgi Ve Muhabbetin Ne Büyük Bir Nîmet Olduğunun Farkına Vararak; "keşke Bizler De Dünyâda İken Îmân Etseydik, İlâhî Muhabbet Ve Sevgi Nîmetine Kavuşsaydık" Diyerek, Pişmanlık İçinde Yananlar Bulunacaktır. Bunun İçin Cennet, Dostlar İçin Buluşma Yeri, Cehennem İse, Düşmanlar İçin Ayrılık Ve Pişmanlık Yeridir. Ayrılık Ve Pişmanlık, Kâfirler Ve Münâfıklar İçindir. Kavuşmak Ve Sevinç İse, Muhammed Aleyhisselâmın Âşıkları Ve Sevenleri İçindir.
ey Kardeşim! Kalb Gözünü Aç! İyi Gör Ve Bil Ki, Allahü Teâlâ Senin İçin Neler Yarattı, Neler Gösterdi. Ağaçlara Güzellik Koydu. Ağaçlarda Çeşitli Meyveler Yarattı. Her Birinin Tadını Ayrı Ayrı Yarattı. Hâlbuki O Ağacın, Kendinden, Çiçeğinden Ve Meyvesinden Haberi Bile Yoktur. Bunun Gibi, Nice Mahlûklarda Senin Faydalanman İçin Nice Güzel Şeyler Yarattı Ki, Bu Güzel Şeylerin Kendisinde Bulunduğu Mahlûklar, (ağaç Misâli) Kendilerinde Bulunan Bu Güzel Şeylerden Habersizdirler. Kamışta Şekeri, Ceylanda Miski, Sığırda Anberi, Kedide Zebatı Ve Ağaçta Kâfûru Yaratması Böyledir.
ey Kardeşim! Nefsi İyi Tanırsan, Dünyâyı İyi Tanımış Olursun. Rûhunu Tanırsan, Âhireti Tanımış Olursun. Gelip Geçici Olan Dünyâyı Terkedip Âhirete Yönelmen, Âhirete Faydası Olacak Ameller Yapman, Nefsi, Dünyâyı Rûhu Ve Âhireti Tanıman Nisbetinde Olacaktır. Allahü Teâlâ Hepimize Selâmet, Saâdet Versin! Âmin."
1) Ahbâr-ul-ahyâr; S.135
2) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.11, S.69