anadolu Velîlerinden. 1826 (h.1242) Senesinde Doğdu. Babası Şeyh Hüseyin Efendi, Diyarbakır'da Medfûndur. 1863 (h.1280) Senesinde Şırnak'ın Basret Köyünde Vefât Etti. Türbesi, Bu Köydeki Câminin Yanındadır.
ilim Tahsîline Başlayınca, Önce Kur'ân-ı Kerîmi, Kırâat İlmini Öğrendi. Sonra Diğer İlimlerden Bir Mikdâr Babasından Okudu. Tahsîlini Devâm Ettirmek İçin Çeşitli Yerlere Gitti. Tanze Medresesinde Tahsil Gördü. Bu Medresede İken minhâc üzerine Bir Şerh Olan şerh-i Remlî kitabından Eliyle Bir Nüsha Yazdı Sonra Siirt'e Gidip, Bölgenin Kıymetli Ve Meşhur Âlimi Molla Halil Si'ridî'nin Medresesinde Talebe Oldu. Burada Tahsîlini Tamamlayıp Molla Mustafa'dan Bütün İlimlerde İcâzet Aldı.raşine Köyündeki Amcası Şeyh Abdüsselâm'ın Yanına Döndü. Orada Şeyh Muhammed Aynî'nin Kerâmet Sâhibi Kızı Fâtıma-ı Sâliha İle Evlendi. Kayın Babasından Tasavvuf Yolunda Feyz Alıp, Kemâle Erdi. Bu Hocasının Emri İle Ona Vekil Olarak İnsanları İrşâd İçin Basret Köyüne Gitti. Ders Ve Sohbetlerinde Pekçok Talebe Toplanırdı. Pekçok Âlim Ve Sâlih İnsan Yetiştirmiştir.
talebelerinin Meşhurlarından Ve Halîfesi Şeyh Ömer Zerkânî Şöyle Anlatmıştır: "hocamşeyh Hâlid Zibârî Hazretlerinden Çeşitli İlimleri Öğrenmekte Olduğum Sıralarda Bir Gün Huzûrunda Ders Alıyordum. Başımı Elimdeki Kitaba Eğerek, Dersle Meşgul Olduğum Sırada, Başımı Kaldırdım. Fakat Hocamı Göremedim.sağa Sola Baktım. Ortalıkta Görünmüyordu. Fakat Ders Odasından Dışarı Çıkmamıştı. Az Önce Karşımda Oturuyordu. Şaşırdım, Elindeki Kitab Da Oturduğu Yerdeydi. Beni Bir Titreme, Korku Ve Dehşet Kapladı. Ne Yapacağımı Bilemiyordum. O Sırada Pencerenin Demiri Üzerine Beyaz Bir Kuş Kondu. Sonra Da Uçup Gitti. Ben Bu Kuşa Bakıp Başımı Çevirdiğimde Hocamı Karşımda Oturur Gördüm. Derse Başlayıp Bitirdikten Sonra Bana, Kerâmetini Gördüğüm İçin; "bunu Mümkün Mertebe Hiçbir Yerde Anlatma!" Buyurdu.
bir Defâsında İnsanları Allahü Teâlânın Emirlerine Uymaları, Dünyâya Düşkün Olmamaları Husûsunda İrşâd İçin Köyleri Dolaştı. Meşhur Âlim Molla Muhammed Barşinî'nin Köyü Barşa'ya Da Gitti. Sabah Namazından Sonra İnsanlara Nasîhat Etmek İçin Yüksek Bir Yere Oturdu. Huzûrunda Binden Fazla İnsan Toplandı. Aralarında Pekçok Âlim Vardı. Bu İnsanlara Gâyet Güzel Vâz Etti. Haramlardan Sakınmaları Husûsunda Uyardı. Fakat İnsanlar Bu Güzel Ele Geçmez Nasîhatlerden De Etkilenmediler.bu Hâli Görünce; "allahü Teâlâya Yemin Ederim Ki, Eğer Şu Ağaca Vâzetseydim, Allahü Teâlânın Azametinden Dolayı Yanar, Yıkılırdı." Diyerek Karşısındaki Dut Ağacını Gösterdi Ve Ağaca Baktı. O Sırada Ağaç Büyük Bir Gürültüyle Kökünden Sökülüp Yere Yıkıldı. Etrafa Fırtına Sesi Gibi Şiddetli Bir Ses Yayıldı. Orada Bulunan İnsanlar, Bu Hâli Görünce, Hayret İçinde Ağlaşmaya Başladılar. Kalpleri Uyanıp, Hepsi Şeyh Hâlid Zibârî Hazretlerinin Huzûrunda Tövbe Ettiler.
ömrünün Sonuna Kadar İnsanları İrşâd İle Meşgûl Oldu. Son Olarak İnsanlara Nasîhat İçin Cizre'ye Gittiği Sırada Hastalandı. Oradan Basret Köyüne Getirildi. Bir İki Gün Sonra Kırk İki Yaşında Vefât Etti.şeyh Hüseyin Ve Şeyh Muhammed Hâlid Onun Halîfelerindendir.
1) Kitâbu Ahvâl-üd-dürriyye Fî Silsilet-iz-zibâriyye