Aişe-i Sıddıka diyor ki: (Münafıklar,
O gün, benim hakkımda atınca iftiralar,
Öyle çok üzüldüm ki, beynime sıçradı kan.
Gece gün, gözyaşıyle ağlıyordum durmadan.
Ensardan bir hatun da, benimle ağlıyordu.
Ansızın Resulullah bize teşrif buyurdu.
Hamd ve senadan sonra, kaldırarak başını,
Buyurdu: (Ya Aişe, sil gözünün yaşını.
Bildirir elbet Allah doğruyu bize yine.
Şahid olur O bizzat, senin temizliğine.)
Ben, sesini duyunca Allah'ın Resulü'nün,
Ağlamayı bırakıp, ferahladım büsbütün.
Çünkü Resulullah'ın, kim görseydi yüzünü,
Bir anda unuturdu cümle üzüntüsünü.
Bir cevap vermesini, istedim pederimden.
Dedi: (Ey kızcağızım, ne diyeyim şimdi ben?
Cahiliyye devrinde, biz bir şey bilmiyorduk.
Yine de böyle sözler asla işitmiyorduk.
Şimdi elhamdülillah, temiz oldu kalbimiz.
İslamın nuru ile, düzeldi her halimiz.
Şimdi bu münafıklar, bize böyle söylerler.
Bilmem ki ne diyeyim, ey kızım sen cevap ver.)
Dedim ki: (Haberim yok Vallahi hiç bir şeyden.
Haberdardır Rabbimiz, aşikâr ve gizliden.
Bir insan, (yaptım) derse, yapmadığı bir işi,
İftira etmiş olur kendisine o kişi.
Vallahi söyleyecek başka sözüm yok benim.
Ancak Yusüf Nebinin dediğini söylerim.
Sabretmek güzel şeydir demişti ki o Nebi,
Ben dahi sabrederim Onun yaptığı gibi.)
Yakub diyecek yerde, meğer şaşkınlığımdan,
Ve o üzüntü ile, Yusüf demişim o an.
Sonra dönüp oturdum arkama dayanarak.
Diyordum ki, Rabbimden vahiy gelir muhakkak.
Şunu söyleyeyim ki Allah hakkı için ben,
Henüz kalkmamıştı ki Resulullah yerinden,
Görünmeye başladı vahiy alametleri.
Validemle pederim anladılar bu hali.
Vahiy tamam olunca, kaldırdı örtüsünü.
Ondördüncü (Ay) gibi, parlak gördüm yüzünü.
İnci gibi terleri silerek gül yüzünden,
Buyurdu: (Ya Aişe, müjde var Rabbimizden.
Mazhar oldun şimdi sen, Rabbimizin methine.
Şahittir bizzat Allah, senin temizliğine.)
Babam bunu duyunca, sevinerek begayet,
Dedi: (Kızım, haydi kalk, Resule teşekkür et.)
Ben artık sevincimden ağlıyordum durmadan.
Rabbimin ihsanıyla kurtuldum bu beladan.