Beni Necran diye bir kavim vardı o zaman.
İman etmiyorlardı bunlar inatlarından.
Resulullah, onlardan çağırıp bir heyeti,
Derhal mübahaleye onları davet etti.
Buyurdu: (Var mısınız, gelelim bir araya.
Şöyle dua edelim Allahü teâlâya:
Kim yanlış yolda ise içimizden eğer ki,
Allah lanet eylesin onlara elbette ki.)
Onlar cevap vermeyip, (Düşünelim) dediler.
Gidip reislerine bunu haber verdiler.
Bu durum karşısında, çok korktu reisleri.
Topladı kabilede bulunan kimseleri.
Şöyle hitab etti ki: (Ey hıristiyanlar, siz,
Muhammed'in Peygamber olduğunu bildiniz.
Bir kavim, Peygamberle mübahale ederse,
O kavim hepsi ölür, sağ kalmaz hiç bir kimse.
Eğer toptan yok olmak istemiyor iseniz,
Onunla mübahale etmekten el çekiniz.)
Ertesi gün gelince, hıristiyan heyeti,
Gördüler o Serverle yanında ehl-i beyti.
Hazret-i Hüseyin’i oturtmuş kucağına.
Ve hazret-i Hasan’ı alıvermiş yanına.
Hazret-i Ali ile Fatıma’yı alarak,
Gelmişti Resulullah bir aile olarak.
Ve şöyle buyurdu ki: (Şimdi beni dinleyin!
Ben bir dua edeyim, sizler de âmin deyin.)
O heyetin başkanı, korkuya kapılarak,
Yanında olanlara dedi ki son olarak:
(Şu anda, karşımızda var ki öyle kimseler,
Onlar, Hak teâlâdan her neyi isteseler,
Mesela deseler ki: Şu dağ kalksın yerinden.
Onların hürmetine, kaldırır Allah hemen.
Sonra da deseler ki: Tekrar gelsin yerine.
Getirir Hak teâlâ, onların hürmetine.
Onlarla mübahele edersek eğer şu an,
Şunu iyi bilin ki, hep oluruz perişan.)
Bu şekilde konuşup, karar veren o heyet,
Peygamber-i zişan'a dediler: (Ya Muhammed!
Biz bu babta konuşup, müşavere eyledik.
Mübahele etmemek yolunda karar verdik.)
Resulullah onlara buyurdu ki o zaman:
(Öyleyse iman edip, olun siz de müslüman.)
Bunu da reddedince, buyurdu: (Öyle ise,
Savaşa hazır olun, son ikazdır bu size.)
Dediler ki: (Seninle savaş da etmeyelim.
İkibin kat elbise, sana cizye verelim.)
Peygamber Efendimiz, buna razı oldular.
Kâfirler, böylelikle helaktan kurtuldular.