Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Vefâ Konevî
  30 Mart 2018 Cuma , 23:30
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; Türkiye evliyaları, İstanbul evliyaları, Vefâ Konevî

istanbul'daki Meşhûr Velîlerden. İsmi Mustafa Bin Ahmed, Lakabı Muslihuddîn'dir. Şeyh Vefâ, Ebü'l-vefâ, İbn-ül-vefâ Da Denir. Konya'da Doğdu. Doğum Târihi Bilinmemektedir. 1490 (h.896) Târihinde İstanbul'da Vefât Etti. İsmi Verilen Vefâ Semtinde Kendi Adıyla Anılan Câminin Sol Tarafına Defnedildi. Sonradan Kabr-i Şerîfi Üzerine Yeşil Kubbeli Bir Türbe Yapıldı.

vefâ Konevî Hazretleri, İlk Tahsîlini Yaptıktan Sonra, Edirne'de Debbaglar Câmii İmâmı Şeyh Muslihuddîn'e Talebe Oldu. Bir Müddet Bu Hocasından İlim Öğrenip Feyz Aldı. Sonra Hocasının Tavsiyesi Üzerine Evliyânın Büyüklerinden Abdüllatîf-i Kudsî Hazretlerinin Sohbetlerinde Bulundu. Hem Din, Hem De Fen İlimlerinde Mütehassıs Olarak Yetişti. Tasavvuf İlminde Ve Hâllerinde De Yetişip Yükseldi.

şeyh Vefâ Hazretleri, Bir Ara Hacca Gitmişti.hacdan Deniz Yolu İle Dönerken, Yolda Hıristiyan Korsanları Tarafından Gemisi Yağma Edilip, Kendisi De Esir Edildi. Rodos Adasına Götürülüp Hapsedildi.zamânının Gözüpek Kahramanlarından Kahramanoğlu İbrâhim Bey Tarafından, Esir Alanlara Para Verilmek Sûretiyle Esâretten Kurtarıldı.hürriyetine Kavuştu.istanbul'a Dönüşlerinde, Şimdi Kendi İsmi İle Anılan "vefâ" Semtine Yerleşti. Vefâtına Kadar Burada Yaşadı. İnsanlara Doğru Yolu Göstermek, Dînimizin Emir Ve Yasaklarını Bildirmek İle Meşgûl Oldu.

sözleri Gâyet Beliğ Ve Açık Olup, Dinleyenlerin Kolaylıkla Anlayabileceği Şekildeydi. Çok İbâdet Ettiğinden, Sohbetine Gelenleri, Ancak Belli Vakitlerde Kabûl Ederdi. Sohbetleri Pek Tatlı Olup Herkesin Onu Dinlemek Ve Yüzünü Görmek İçin Âşık Olduğu Bir Zâttı. Sözleri Hikmetli Ve Nükteli İdi. Din Husûsunda Hiç Tâviz Vermezdi. Bu Hususta Titiz Ve Celâlli İdi. Dünyâya Düşkün Olanlara İltifât Etmez, Dervişlerle, Dünyâya Düşkün Olmayanlar İle Sohbet Etmeyi Severdi. Zamânının Meşhûr Kimseleri Kapısına Gelir, Sohbetine Kavuşmak İçin Kabûl Etmesini Beklerdi.

bir Defâsında, Fâtih Sultan Mehmedhan Kapısına Kadar Geldiği Hâlde Onunla Görüşmemiştir. O Da Üzülerek, Geri Dönüp Gitmiştir. Onunla Görüşmemesinden Dolayı Kendisi De Üzülmüş, Hattâ Gözlerinden İki Damla Gözyaşı Yanaklarına İnmiştir. Yanında Bulunanlar; "efendim Neden Pâdişâhı Kabûl Etmediniz? Hem Siz Buna Üzüldünüz, Hem De O Üzüldü." Dediler. Ebü'l-vefâ Hazretleri, Gözünden Akan İki Damla Gözyaşını Eliyle Silerek; "doğru Söylersiniz. Ama İnanıyorum Ki, Benim Ona Olan Sevgim Ve Onun Bana Olan İhtiyâcı, Bize Asıl Vazifemizi Unutturacak Kadar Fazladır. Dostluğumuz, Sohbetimiz, Birçok Vatandaşın İşinin Yarım Kalmasına Sebeb Olacak. Sonunda Dayanamayıp Pâdişâhlığı Bırakmak İsteyecek. Şimdi Anladınız Mı? Sultânı Niçin Kabûl Etmediğimi?" Buyurdu.

sultan İkinci Bâyezîd-i Velî, Ebü'l-vefâ Hazretlerini Çok Sever Ve Üstün Tutardı. Kızını Evlendirirken, Nikâhı Teberrüken Vefâ Hazretlerinin Yapmasını Ve Onun Huzûrunda Olmasını İstedi. Vefâ Hazretlerine Kırk Bin Akçe Göndererek Durumu Arzetmişti. Fakat Vefâ Hazretleri Bu Hediyeyi Kabûl Etmedi Ve; "muhyiddîn Konevî Efendi Vardır. Fakirdir, Bu Parayı Ona Verirsiniz. Bereketli Bir Zâttır. Onu Getiriniz, Bu İşi O Yapsın." Buyurdu. Bunun Üzerine O Zâtı Getirip, Nikâhı Kıydırdılar.

bir Bahar Günü, Vefâ Hazretlerine; Mevsim Güzel, Hava Çok Hoş. Allah'ın Rahmet Eserlerini Görmeniz İçin Dışarı Çıkmanızı İstirhâm Ederiz Dediklerinde; "bugün Müsâade Edin. Akşam, Her Zaman Yediğimden Bir Lokma Daha Fazla Yiyeyim De, Dışarı Çıkacak Kuvvetim Olsun." Buyurdu.

kendisine, Şehrimize, Şu Kadar Ağırlıktaki Taşı Kaldıran Ve Şu Kadar Ağır Yük Taşıyan Birisi Geldi Dediklerinde; "abdest İbriğini Taşımak, Ondan Zordur." Buyurdu. Bu Ne Doğru Ve Ne Güzel Bir Cevaptır. Çünkü, Ağır Taşı Kaldırma Ve Ağır Yük Taşımada Nefsin Hazzı Vardır. Bunun İçin Nefse Kolay Gelir. Abdest İbriğini Taşımakta İse, Nefse Muhâlefet Vardır. Bunun İçin Nefse Daha Zor Ve Daha Ağır Gelir.

ebü'l-vefâ Hazretleri Astronomi Ve Astroloji İlimlerine Vâkıftı. Çok Talebe Yetiştirdi. Güzel Halleriyle Meşhûr Oldu.

sultan İkinci Bâyezîd-i Velî, Ebü'l-vefâ Hazretlerini Çok Severdi. İlminin, Yaşayışının Hayrânı İdi. Bu Sebepten Vefât Ettiği Zaman Cenâze Namazında Bulundu. Hattâ O Esnâda, Kefenini Açıp, Yüzüne Bakarak, Eskiden Beri Olan Hasret Ateşini Bir Parça Gidermek İstedi. Kefenini Açıp Baktıklarında,ebü'l-vefâ Hazretleri Yüzünü Sağ Eliyle Kapatmıştı."

ebü'l-vefâ Hazretlerinin Türbesinin Duâ Edilen Penceresinde Şu Beyitler Yazılıdır:

 

muktedây'ı Ehl-i Mânâ, Muslihuddîn Ebü'l-vefâ

uyûn-ı Uşşâka Hâk-i Merkadidir Tûtiyâ

 

mânâsı:

(muslihuddîn Ebü'l-vefâ, Mânâ Ehlinin, Evliyânın Uyduğu Kimsedir.

mezarının Toprağı, Âşıkların Gözlerine Sürmedir.)

ebü'l-vefâ Hazretleri Adına Konya'da Bir Câmi, İstanbul'da İse Câmi, Medrese, Hamam, Dergâh, Halvethâne Ve Türbe İnşâ Edilmiştir.

şeyh Vefâ Hazretlerinin Eserleri Şunlardır:

1) Makâm-ı Sülûk: tasavvuf İle İlgili Olup, Türkçe Ve Üç Yüz Doksan Altı Beyitlik Manzûm Bir Eserdir. Tasavvufî, Ahlâkî Mevzûları Şiir Yoluyla Anlatmıştır. Bu Eseri, Edebiyât Ve Şiir Bakımından Da Kıymetlidir.

2) Şâz-ı İrfân: türkçe Ve Manzûm Bir Eserdir.

3) Evrâd-ı Vefâ: beş Yüz Elli Altı Sahife Civarında Olup, Nesir Bir Eserdir.

4) Rûznâme-i Vefâ: bu Eseri,defterdar Ali Çelebi Tarafından miftâh-ı Rûznâme adıyla Şerhedilmiştir. Bunlardan Başka Eserleri De Olduğu Kaydedilmiştir.

şeyh Vefâ Hazretlerinin Bir Şiiri Şöyledir:

 

evvel Tevhîdi Zikret,

sonra Cürmünü Fikret.

var Yoluna Doğru Git.

derviş Olayım Dersen.

 

bir Zât-ı Kâmil Ara,

gezme Tozma Âvâra.

tamam Sıra Bu Sıra,

derviş Olayım Dersen.

 

gaflet İle Çalışma,

çok Gezmeye Alışma.

kem Sözlere Karışma,

derviş Olayım Dersen.

 

rüyâna Yalan Katma,

elden Söz Alıp Satma.

cellad Önüne Yatma.

derviş Olayım Dersen.

 

her Sözde İnâd Etme,

her Mezbelede Bitme.

sapa Yollardan Gitme,

derviş Olayım Dersen.

 

dostunda Kusur Görme,

ak Yüze Kara Sürme.

başına Çorap Örme,

derviş Olayım Dersen.

 

hayrın Bir İse Binle,

vakt-i Seherde İnle.

pend-i Vefâ'yı Dinle,

derviş Olayım Dersen.

 

kaynaklar

1) Kâmûs-ül-a'lâm; C.6, S.4688

2) Şakâyık-ı Nu'mâniyye Tercümesi (mecdî Efendi); C.1, S.251

3) Tâc-üt-tevârih; C.2, S.527

4) Osmanlı Müellifleri; C.1, S.181

5) Rehber Ansiklopedisi; C.4, S.326

6) Nefehât-ül-üns; S.559

7) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (49. Baskı) S.1071

8) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.13, S.138

9) Mevâkıb, Süleymâniye Kütüphânesi, No: 3622, S.11

Yorumlar
Kod: SOHVO