Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Vüheyb Bin Verd
  30 Mart 2018 Cuma , 23:42
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; Suudî Arabistan evliyaları, Mekke evliyaları, Vüheyb Bin Verd

mekke-i Mükerremenin Büyük Âlim Ve Velîlerinden. Lakabı Abdülvehhâb, Künyesi Ebû Osmân’dır. Doğum Tarihi Bilinmemektedir. 770 (h.153) Yılında Mekke'de Vefât Etti. Çok İbâdet Eder, Hikmetli Sözler Söylerdi. Hadîs İlminde Sika, Güvenilir Bir Zât Olup, Fıkıh İlminde De Bilgisi Çoktu. Şüphelilere Düşmek Korkusuyla Mübahların Çoğunu Terk Eden, Zâhid Bir Zât İdi. İbrâhim Bin Edhem, İbn-i Mübârek, Süfyân-ı Sevrî, Fudayl Bin İyâd Gibi Büyük Âlim Ve Velîlerle Görüşüp, Sohbet Ederdi. Süfyân-ı Sevrî Mescid-i Haram’da, Dinleyenlere Bâzı Şeyler Anlatır, Sözünü Bitirince De; “haydi, Kalkınız. Tabîbimiz Vüheyb’e Gidelim. Onda Hikmetli Sözler, Güzel Haberler Vardır.” Derdi.

kendi Evinde Bulunanlar Dâhil, Hiç Kimse, Ebû Osman Vüheyb’in Güldüğünü Görmemiştir. Çok Ağlardı. “kıyâmet Günü Bir Yere Toplanacaklarını Ve Allahü Teâlâya Hesab Vereceklerini Bilen Kimselerin Kalbleri Nasıl Sevinçli Olur, Nasıl Gülerler, Anlıyamıyorum.” Buyururdu.

ebû Osman Vüheyb, Bir Gün Beğenmediği Bir Hareketi Yapması Üzerine, Göğsündeki Kılları Koparınca Canı Acıdı. Kendi Kendine “acınıyorsun Değil Mi? Halbuki Ben Senin İyiliğine Çalışıyorum.” Dedi.

herkes Geceleri Uyurken, O Yatmaz, Yatsı Abdesti İle Sabah Namazını Kılardı. Yakınlarından Birisi; “niçin Uyumuyorsunuz?” Diye Suâl Etti. Cevâbında; “allahü Teâlanın Azâbı Hakkında, Okuduğum Bir Âyet-i Kerîme İle Bu Hâle Geldim. O Benim Uykumu Kaçırdı. Ne Yaptımsa Uyuyamadım.” Buyurdu. Namazını Bitirdikten Sonra; “yâ Rabbî! Eğer Benim Namazımda Bir Noksanlık Kaldı İse Beni Affet. Büyük Veya Küçük Günah İşlemiş İsem, Onlara Da Tövbe Ve İstigfâr Ediyorum.” Şeklinde Duâ Ederdi. Bir Defâ Secdede İken Çok Ağladı; “yâ Rabbi! Beni Affet.” Diye Duâ Edip, Çok Göz Yaşı Döktü. Nihâyet; “yâ Vüheyb Seni Affettim!” Diye Bir Ses Geldi.

bir Defâsında Vüheyb Bin Verd, Muhammed Bin Münkedir'in Yanına Geldi. Muhammed Bin Münkedir Vücûdunda Bulunan Şiddetli Bir Ağrı Sebebiyle, Muzdarip Bir Hâldeydi. Vüheyb Bin Verd Elini Ağrıyan Yerin Üzerine Koydu Ve Besmele-i Şerîfe Okuyup Buyurdu Ki: “eğer Bu Besmele Sıdk İle Bir Dağın Üzerine Okunsa, Dağ Erir.” Muhammed Bin Münkedir, Allahü Teâlânın İzni İle İyi Oldu.

vüheyb Bin Verd’e Dediler Ki: “siz, Allahü Teâlâya Kavuşmak İçin Hemen Ölmeyi Mi Arzu Edersiniz? Allahü Teâlâya Daha Fazla İbâdet Edebilmek İçin Daha Çok Yaşamayı Mı Arzu Edersiniz? Yoksa Hiçbir Şey Düşünmeden Allahü Teâlânın Takdirine Râzı Olup Susmayı Mı Tercih Edersiniz?” Buna Cevab Olarak; “ben Hiçbir Şey Demem. Allahü Teâlâ Benim Hakkımda Neyi İrâde Edip Takdir Etmiş İse, Ben Onu İsterim. Onu Severim Ve Ondan Râzı Olurum.” Buyurdu. Orada Bulunanların Hepsi Bu Cevaptan Çok Memnun Oldular. Topluluğun İçinde Olan Süfyân-ı Sevrî Kalkıp Ebû Osman Vüheyb’e Sarıldı Ve Alnından Öpüp; “en Doğrusunu Sen Söyledin.” Buyurdu.

kendisi Anlattı: “bir Gece Kâbe-i Muazzamanın Hemen Yanında Hatim Denilen Yerde Namaz Kılıyordum. Namazı Bitirdiğimde Kâbe’den Bir Ses Duydum. “ey Cebrâil! Beni Tavaf Edenlerden Bâzılarının Lüzumsuz Sözlerinden Ve Faydasız Düşüncelerinden Rahatsız Olduğumu Önce Allahü Teâlâya, Sonra Sana Arzederim. Eğer Böyle Devam Edecek Olursa, Öyle Parçalanırım Ki, Her Parçam Nereden Alınmış İse Oraya Gider.” Diyordu.

“bir Gece Yatağımda Yatıyordum. Yanıma Bir Kimse Gelip; “allahü Teâlânın Kitabı İle Amel Eden Kimseye Sâhib Olun.” Dedi. Ben; “allahü Teâlâ Sana Rahmet Etsin. Dediğiniz Zât Kimdir?” Dedim. Bana Tırnağını Gösterdi. Tırnağında, Ayn-mim Ve Rı Harfleri Vardı. Kısa Zaman Sonra, Ömer Bin Abdülazîz Halîfe Oldu Ve Allahü Teâlânın Kitâbı İle Amel Etti. Herkes De Kendisine Bîat Edip, İtâat Ettiler.”

“bir Zaman Bir Derenin Kenarında Bulunuyordum. Âniden Bir Kimse Kolumdan Tutup Bana; “ey Vüheyb! Allahü Teâlânın Kudreti, Senin Kudretinden Ne Kadar Çok İse, Sen De O’ndan O Kadar Kork! Allahü Teâlâ Sana Ne Kadar Yakın İse, Sen De O’ndan O Kadar Hayâ Et!” Dedi. O Kimse İle Daha Fazla Konuşmak İstedim. Lâkin Birden Kayboldu.

vüheyb Bin Verd Hazretlerinin Kıymetli Sözlerinden Bâzıları:

“anlayarak Ve Düşünerek Kur’ân-ı Kerîm Okumaktan Daha Fazla Kalbleri İncelten, Rikkate Getirip Hüzne Sevkeden Bir Şey Yoktur.”

“midenize İnen Lokmanın Haram Veya Helâl Olup Olmadığına Dikkat Etmedikçe Ne Yapsanız Kurtulamazsınız.”

“bir Gün Yahyâ Aleyhisselâm Şeytanı Gördü. Ona; “bana, İnsanlara Nasıl Musallat Olduğunu Anlat!” Buyurdu. Şeytan Şöyle Anlattı: “bize Göre İnsanların Hepsi Üç Kısımdır. Birinci Kısmı Siz Peygamberlersiniz. Biz, Size, Hiç Güç Yetiremeyiz. İkinci Kısımda Olanlarla Çok Uğraşırız, Nihâyet Onu Aldatırız. Ama O Hemen Tövbe Eder Ve Bizim Uğraşmamız Boşa Gider. Lakin Biz Peşini Bırakmayız. Yine Çok Uğraşırız. Nihâyet Aldatırız. Fakat Onlar Gene Tövbe Eder, Bizim Uğraşmamız Gene Boşa Gitmiş Olur. Yâni Bu Kısım İnsanlardan Ne Memnun Oluruz Ne De Ümid Keseriz. Üçüncü Kısımdaki İnsanlara Gelince, Onlar Bizim Emrimizdedir Ve Onlara İstediğimizi Yaptırırız.”

“yerin Kalay Olduğunu Ve Göklerin Bakır Olduğunu Görsem Rızkımdan Endişe Etmem. Eğer Endişeye Kapılacak Olsam Kendimi, Allahü Teâlânın, Bütün Mahlûkların Rızkını Vermeye Kefil Olduğuna İnanmamış Kabûl Ederim.”

“zühd; Dünyâ Malına Âit Olan Kayıplarına Üzülmemen, Eline Geçen Dünyâlıklar İle De Şımarmamandır.”

“bir Kimseye Öğüt Vereceğiniz Zaman, Ona İbâdetlerin Ehemmiyetini Anlatın. Zîrâ, Deniz Yolculuğuna Çıkan Kimse İçin Gemi Ne Kadar Lâzım İse, İbâdetler De İnsanlar İçin O Kadar Lâzımdır.”

“hikmetli Söz Söyleyenler Buyurmuşlardır Ki, İbâdet Veya Hikmet On Kısımdır. Bunun Dokuzu, Sükût Edip, Konuşmamaktır.”

haram Ve Şüpheli Lokma Yemezdi. Hattâ Şüpheli Korkusuyla Pek Çok Mübahlardan Vazgeçerdi. Bir Gün Fudayl Bin İyad, İbn-i Mübârek Ve İbn-i Uyeyne, Mekke’de Vüheyb Bin Verd'in Yanına Geldiler. Hurma Üzerine Konuşuluyordu. Vüheyb Bin Verd; “eskiden En Çok Sevdiğim Yemeklerdendi. Fakat Mekke Hurmalığı, Zübeyde Ve Diğerlerinin Bostanları İle Karıştığı İçin, Hurma Yemiyorum.” Deyince, İbn-i Mübârek; “çok İncelersen Ekmeği De Yememen Lazım Gelir. Çünkü Mekke Arâzisi, Kimsesi Kalmayan İnsanların Tarlalarıyla Karıştığı İçin Ekmek De Hurma Gibi Şüphelidir.” Diye Cevap Verdi. Bunu İşiten Vüheyb Bin Verd Bayılıp Yere Düştü. Süfyân-ı Sevrî; “yâ İbn-i Mübârek! Vüheyb’i Öldürdün!” Dedi. İbn-i Mübârek; “ona Kolaylık Olsun Diye Söyledim, Bir Kastım Yoktu.” Diye Cevap Verdi. Bir Müddet Sonra Kendisine Gelen Vüheyb Bin Verd; “bundan Sonra Ekmek Yemeyeceğim.” Dedi Ve Sadece Süt İçmek Sûretiyle Geçinmeye Başladı. Bir Gün Annesi Kendisine Süt Getirdi. Annesine; “bu Süt Hangi Koyundan Sağıldı? Bu Koyunun Bedeli Nereden Ödendi? Bu Koyun Nerelerde Otladı?” Diye Sorunca, Annesi Cevap Veremedi. Çünkü Koyunun Otladığı Yer Şehrin Ortak Malıydı. Sütü İçmedi. Annesi; “oğlum! Allahü Teâlâ, Magfiret Eder.” Dediğinde, Vüheyb Bin Verd; “ben, Böyle Bilerek İsyân Edip, Sonra Magfiret Olunmayı Nasıl İsterim?” Dedi.

bir Gün Kendisine, “ölümden Bahseder Misiniz?” Diye Sordular. Onlara; “bir İnsan Vefât Edince, Dünyâda Onun Amelini Yazmakla Vazifeli İki Melek Onunla Berâber Olur. O Kimsenin Amelleri İyi İse, O Melekler Kendisine Derler Ki: “allahü Teâlâ Sana Büyük Hayırlar Versin. Biz Senin Yanında Bulunmakla Çok Rahatız. Dünyâda Hayırlı Ameller İşledin. Şimdi De Hayırlı Şeylere Kavuştun." Sonra Melekler Bunun Rûhunu Semâvât Ehli İle Tanıştırırlar. Onlar Da Onu Tebrik Edip; “allahü Teâlâ, Kavuşmuş Olduğun Bu Nîmetleri Mübârek Etsin.” Derler.

dünyâda Hep Kötülük İşleyen Kimse De Vefât Edince, Dünyâda İken Onun Amellerini Yazan İki Melek Yine Onunla Berâber Olur. Fakat O, Kötü Amellerinin Karşılığı Olarak Azâb Görmekte Olduğundan, Onun Yanında Olmakla Rahatsız Olurlar Ve Derler Ki: “sen, Burada Dünyâda Yaptığın Kötülüklerin Karşılığını Görüyorsun.” Sonra Melekler Onu Kötü Amelli Kimse Diye Tanıtırlar. Diğerleri De Bundan Tiksinirler. Oraya Hep Kötülük İşliyerek Gelmiş Olan Kimse, Bu Karşılaştığı Hâle Çok Üzülür, Yaptığı Kötülüklere Çok Pişman Olur. Tekrar Dünyâya Gelip Sâlih Ameller İşlemek İster. Lâkin, Artık Bu Pişmanlık Ona Fayda Vermez.” Buyurdu.

 

beyitler

elimde Berat Yoktur

allah Korkusu İle Ağlardı Çoğu Zaman,

günah Şüphesi İle, Kaçardı Çok Mübahtan.

 

hanımı Demiştir Ki: “vüheyb’in Her Bir Günü,

ağlamakla Geçerdi, Görmedik Güldüğünü.”

 

sordular Ki: “ne İçin, Ağlarsınız Her Sâat?”

buyurdu: “yok Elimde, Cehennem'den Bir Berât.

 

ben Ve Siz, Bütün Kullar, O Kıyâmet Gününde,

geliriz Hesap İçin, Başlarımız Önünde.

 

allah'ın Huzûrunda, Hesâba Çekiliriz,

biz Bunu Bile Bile, Nasıl Gülebiliriz?”

 

günah İşlememeye Ediyordu Çok Gayret,

devam Üzre Nefsine, Ederdi Muhâlefet.

 

gece Herkes Uyurken, O İbâdet Ederdi,

âhiret Derdi İle, Ağlayıp Yaş Dökerdi.

 

dediler Ki: “ne İçin, Rağbetin Yok Yatmaya?”

buyurdu Ki: “cehennem, İnsan Bekler Yakmaya.

 

bir Kul Ki, Bu Ateşten, Henüz Emîn Değildir,

o, Nasıl Râhat Olur, Nasıl Uyuyabilir?”

 

bir Gece De İbâdet, Ediyordu Evinde,

ağladı Uzun Süre, Secdeye Gittiğinde.

 

gözlerinin Yaşıyla, ıslandı Seccâdesi,

onun, Umûmiyetle, Böyleydi Her Gecesi.

 

derdi Ki: “ne Kadar Çok, Muhtaç İsen Rabbine,

sen Dahî O Kadar Çok, Kulluk Yap Kendisine.

 

kudreti De Ne Kadar Çok İse Seninkinden,

sen Dahî O Kadar Çok, Kork, Titre Kendisinden.

 

ve Rabbin Ne Kadar Çok Yakınsa Sana Şayet

sen Dahî O Nisbette Kendisinden Hayâ Et”

 

tevekkülü O Kadar, Çok İdi Ki Rabbine,

bakıp Hayret Ederdi, Herkes Onun Hâline.

 

derdi Ki: “yerler Kalay, Bakır Olsa Gök Dahî,

kapılmam Endîşeye, Rızık İçin Vallahî

 

zîrâ Rabbim Kefildir, Rızıkları Vermeye,

o Hâde Ne Lüzum Var, Bunu Dert Edinmeye?”

 

annesi, İçsin Diye, Süt Verdi Kendisine,

içmeden Sordu Şunu, Hemence Annesine:

 

“bu Sütü Sağdığınız, O Koyun, Bu Arada,

acep Otlamış Mıdır, Bir Yabancı Mer’ada?”

 

annesi Söyleyince, Otladığı Yerleri,

içmekten Vaz Geçerek, Bardağı Verdi Geri.

 

zîrâ Öyle Bir Yerde, Otlamıştı Ki Koyun,

o Yerde Hakkı Vardı, İnsanların Çoğunun.

 

vâlidesi Dedi Ki: “evlâdım, Al İç Bunu,

affeder Hak Teâlâ, Hatâ Eden Kulunu.”

 

buyurdu: “işleyip De, Bir Günahı Bilerek,

sonra Uygun Olur Mu, Affolmayı Beklemek?

 

günah Ateş Gibidir, Diye Bilen Bir İnsan,

rabbine, Bile Bile, Eder Mi Günah, İsyân?”

 

kaynaklar

1) Hilyet-ül-evliyâ; C.8, S.140

2) Tehzîb-üt-tehzîb; C.11, S.170

3) Vefeyât-ül-a’yân; C.2, S.471

4) El-a’lâm; C.8, S.126

5) Tezkiret-ül-huffâz; C.1, S.245

6) Tehzîb-ül-esmâ Ve’l-lüga; C.2, S.148

7) Tabakât-üs-sûfiyye; S.44

8) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (49. Baskı) S.1160

9) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.3, S.29

Yorumlar
Kod: TPHWO