Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Yûnus Emre
  30 Mart 2018 Cuma , 23:28
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; Türkiye evliyaları, Eskişehir evliyaları, Yûnus Emre

tasavvuf Ehli Ve Halk Şâiri. Hayâtı Ve Kimliği Hakkında Kesin Mâlûmat Yoktur. Şiirleri, Asırlar Boyunca Zevkle Ve Hayranlıkla Okunmuş, Yalnız Bizde Değil, Birçok Ülkelerde De Alâka Uyandırmış Bulunan Müstesnâ Bir Şahsiyettir. 80 Sene Kadar Yaşadığı, Eskişehir’in Mihalıçcık Kazâsına Bağlı Yûnus Emre Köyünde, 1320 (h.720) Senesinde Vefât Ettiği Ve Buraya Defnedildiği Kaynakların Tetkikinden Anlaşılmaktadır. Vefâtı İçin Başka Târihler Ve Başka Yerler De Bildirilmektedir.

çocukluğu Hakkında Bilgi Olmayan Yûnus Emre, Bir İşâret Üzerine Genç Yaşta Tapduk Emre’nin Yanına Gitti. Otuz Seneden Fazla Onun Hizmetinde Bulundu Ve Ondan Feyz Aldi. Hattâ Bâzi Kaynaklar, Tapduk Emre’nin Kızını Yûnus Emre’ye Verdiğini, Hem Talebesi, Hem De Dâmâdı Olduğunu Kaydetmektedir.

yûnus Emre, Tapduk Emre'nin Hizmetinde Bulunurken, Mânevî Âleminde Bir İlerleme Olmadığını Zannederek, Üzüntüsünden Dağlara, Kırlara Düştü. Yolculuğunda Bir Gün İki Kimseye Rastladı. Onlarla Arkadaş Oldu. Her Öğün Bunlardan Biri Duâ Eder, Duâlarının Bereketi İle Bir Sofra Yemek Gelirdi. Duâ Sırası Yûnus Emre’ye Geldi. O Da Duâ Etti. Duâda, “yâ Rabbî Benim Yüzümü Kara Çıkarma! Arkadaşlarım Kimin Hürmetine Duâ Ettiyse, Onun Hürmetine Duâmı Kabûl Et!” Dedi. Duâ Bitince, İki Sofra Yemek Geldi. Arkadaşları; “kimin Yüzü Suyu Hürmetine Duâ Ettin?” Diye Sordular. Yûnus Emre; “önce Siz Söyleyin.” Dedi. Arkadaşları Da; “biz, Tapduk Emre’nin Kapısında Hizmet Eden Yûnus’un Hürmetine Diye Duâ Ettik.” Dediler. Bunun Üzerine Yûnus Emre Durumunu Anlayıp, Tekrar Tapduk Emre’nin Yanına Döndü Ve Kapısının Önüne Yattı. Tapduk Emre’nin Gözleri Görmüyordu. Kapının Önüne Varıp, Ayağı Bir Şeye Takılınca; “bu Bizim Yûnus Değil Mi?” Diye Sordu Ve Onu Kabûl Etti. O Andan Îtibâren Yûnus Emre, Halkın Dillerinden Düşüremediği İlâhileri Söylemeye Başladı.

senelerce Hocasına Dağdan Odun Taşıdı. Getirdiği Odunlar İp Gibi Düzgün İdi. Hocası; “ey Yûnus, Bu Ne İştir? Hiç Eğri Odun Getirmiyormuşsun.” Buyurunca; “efendim, Bu Kapıya Eğri Odun Yakışmaz.” Cevâbını Verdi.

anadolu Ve Diğer Türk İllerinde Çok Sevilen Yûnus Emre’den Başka Bu Sevgi, Saygı Ve Hayranlık İçin Başka Bir Örnek Yok Gibidir. Her Bakımdan Milletimizi Birbirine Bağlayan Mânevî Bir Toplayıcılığı Vardır. Onda, Toplumumuzun İç Yapısındaki Aynı Hisler, Duygular Ve Değer Yargıları Bulunmaktadır. Onu Unutturmayan Sebep Budur. Anadolu’da Yûnus Emre’nin Dîvân’ının Bulunmadığı, İlâhîlerinin Okunmadığı Ev Yok Gibidir.

yûnus Emre, Şiirlerini Arûzla Ve Daha Çok Hece Vezniyle Yazmıştır. Şiirleri Açık, Derin Mânâlı, Samîmî Ve Heyecanlıdır. İlâhî Aşk, Varlık, Yokluk, Hayat, Ölüm Meseleleri Ve Bunlara Bağlı Olarak, Dünyânın Fânîliği Gibi Meseleleri En İyi Şekilde Şiirle Anlatmıştır.

yûnus Emre’yi Aynı Yolda Tâkib Eden Birkaç Şâir Daha Görülmüştür. Bunlardan Bilinenlerden İkisi; “âşık Yûnus” Ve “derviş Yûnus”tur. Yunus Emre’nin En Önemli Tâkipçisi Olan Âşık Yûnus Bursa’lı Olup, 1430 (h.843) Yılında Vefât Etmiştir. Her İki Şâirin Şiirlerini Birbirlerinden Ayırmak Zordur. Yûnus Emre, Celâleddîn-i Rûmî'nin Sohbetlerinde Bulunmuştur. Bu Sohbetlerin, Yetişmesinde Büyük Rolü Olmuştur.

yûnus Emre’de Günü Birlik Konulara Rastlanmaz; Geçim Endişesi, Âile Sıkıntısı, Evlât Acısı, Yakınlarının Şahsî Ve Âilevî Meselelerine Hemen Hemen Hiç Yer Vermez. O, İnsanlığın Umûmî Kader Çizgisi Üzerinde Durmuştur. Bunlar; Kabir, Ömrün Geçişi, Ölüm, Allahü Teâlâya Îmân Ve Yalvarma, Dînî Esaslar, İnsanın Yalnızlığı, Aşk, Nasîhatler Ve Hayâtın Gâyesi Gibi İnsanlığa Has Meselelerdir.

her Yerde, Her Seste, Her Renkte, Her Zaman Allahın Varlığını İdrâk Eden Yûnus Emre, Bu Dilsiz Varlıkların Büyük Tanıtışındaki Gizli Dilin Hayrânıdır.

yûnus Emre, Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselâm İle Bütün Yakınlarının, Dört Halîfenin, Hazret-i Peygamberin Soyundan Gelenlerin, Bütün İslâm Âlimlerinin Ezelî Âşığıdır. Hiçbir Bâtıl Cereyana Kapılmadığı Gibi, Onlar Karşısında Ahlâkî Nizâmı, Din Sevgisini Ve Gerçek Tasavvufu Koruyan Kültür Ve Sanat Seddi Olmuştur. İhlâs İle, Her Şeyi Allah Rızâsı İçin Yapmayı Her Zaman Söylemiştir. Yûnus Emre İçin "dervişlik", Herkese Faydalı Olmak Ülküsüdür. Şiirlerinde Tembelliği, Tufeyli Ve Faydasız Olmayı Kınamıştır.

 

şerîat, Tarîkat Yoldur Varana,

hakîkat, Mârifet Andan İçerü.

 

diye, Hakîkî Tasavvufu Da O Târif Etmişitir.

1408 Yılında Osmanlı Türklerine Esir Düşen Ve Anadolu’da 20 Yıl Kadar Kalmış Olan Mülbacher İsimli Bir Yabancı, Yûnus Emre’ye Âit Şiirleri, İlâhileri Duymuş, Öğrenmiştir. Memleketine Döndüğünde, Yûnus Emre’nin Şahsiyetinde İslâmı Anlatmış, Kitaplar Yayınlamış, Yazılar Yazmıştır. Büyük Ün Sâhibi Avusturyalı Târihçi Hammer De, Yûnus Emre’ye Âit Şiirler Ve İlâhilere Yer Vermiş, Bundan Sonra Da Batı Ülkelerinde Yûnus İsmi Çok Yaygınlaşmıştır.

eserleri: Yûnus Emre’nin Bilinen İki Eseri Vardır: 1) Risâlet-ün-nushiyye: Mesnevî Şeklinde Arûz (fâilâtün Fâilâtün Fâilün) Vezniyle Yazılmış, Tasavvufî, Ahlâkî, Dînî Bir Eserdir. Anadolu’da Başlayan Türk Edebiyâtında Görülen İlk Nasihatnâmedir.

2) Dîvân: Yûnus Emre Dîvânı’nın Birçok Yazma Nüshaları Vardır. Fakat Bu Dîvândaki Bütün Şiirlerin Yûnus Emre’nin Olduğu Söylenemez. Yûnus Tarzında, Daha Sonraki Şâirlerin Yazdığı Şiirler De Karışmıştır. Taş Basması Nüshaları Da Vardır. Yûnus Dîvânı Yine Anadolu’da Başlayan Türk Edebiyâtının İlk Dîvânı Durumundadır.

yûnus Emre’nin Şiirlerinden;

 

dolap

benim Adım Dertli Dolap,

suyum Akar Yalap Yalap,

böyle Emreylemiş Çalap,

derdim Vardır İnilerim.

 

ben Bir Dağın Ağacıyım,

ne Tatlıyım Ne Acıyım,

ben Mevlâya Duâcıyım,

derdim Vardır İnilerim.

 

beni Bir Dağda Buldular,

kolum Kanadım Kırdılar,

dolaba Lâyık Gördüler,

derdim Vardır İnilerim.

 

dağdan Kestiler Bezenim,

bozuldu Türlü Düzenim,

ben Bir Usanmaz Ozanım,

derdim Vardır İnilerim.

 

şol Dülgerler Beni Yondu,

her Âzâm Yerine Kondu,

bu İniltim Hak'dan Geldi,

derdim Vardır İnilerim.

 

suyum Alçaktan Çekerim,

dönüp Yükseğe Dökerim,

görün Beni Neler Çekerim,

derdim Vardır İnilerim.

 

yûnus Bunda Gelen Gülmez,

kişi Murâdına Ermez,

bu Fânîde Kimse Kalmaz,

derdim Vardır İnilerim.

 

mevlâm

dağlar İle Taşlar İle,

çağırayım Mevlâm Seni.

seherlerde Kuşlar İle,

çağırayım Mevlâm Seni.

 

sular Dibinde Mâhiyle,

sahrâlarda Âhû İle,

abdal Olup Yâ Hû İle,

çağırayım Mevlâm Seni.

 

gökyüzünde Îsâ İle,

tûr Dağında Mûsâ İle,

elindeki Asâ İle,

çağırayım Mevlâm Seni.

 

yûnus Okur Diller İle,

ol Kumru Bülbüller İle,

hakkı Seven Kullar İle,

çağırayım Mevlâm Seni.

 

kerâmet Ve Menkîbeleri

hiç Çürümemişti

ankara-eskişehir Demiryolunun Kenarında Bulunan Türbesi, 1948’de Yolun Genişletilmesi İçin Kaldırılmak İstendi. Fakat Bir Türlü Bu İşte Muvaffak Olunamadı. Hattâ Bir Defâsında, Döşenen Rayların Sökülüp, Sekiz Metre Geriye Atıldığı Görüldü. Bunun Üzerine Yûnus Emre İçin Bir Türbe Yapılıp, Kabrinin Oraya Nakline Karar Verildi. Yûnus Emre’nin Yeni Kabri, Eskisinden 100 M Kadar İleride Bir Tepecikte Yapıldı. Yeni Kabrine Taşıyacak Beş Kişilik Heyet, Kimseye Haber Vermeden Ve Hiçbir Merâsim Yapmadan Çalışacaktı. Karar Verildiği Üzere Hareket Edildi. Yalnız Ertesi Gün, Yûnus Emre’nin Çevresine Dâvetsiz, İlânsız Otuz Binden Fazla İnsan Kalabalığı Toplandı.

yûnus Emre’nin Kabri Îtinâ İle Açıldı. Bedeni, 700 Seneden Beri Hiç Bozulmamış Bir Hâlde, Bir Eli Yüzünde, Bir Eli Kalbinin Üstünde, Rahat Bir Şekilde Uzanmış Yatıyor Görüldü. Mübârek Bedeni Oradan Alındı, Tabuta Kondu Ve Kalabalığın Elleri Üzerinde, 100 Metrelik Mesâfe Tam Üç Saatte Katedildi. Yeni Mezarına Defnedildi. Yûnus Emre’nin Vasıyeti Şu İdi:

“beni Hocamın Türbesinde, Giriş Yolu Üzerine Gömsünler!” Bundan Murâdı, Şeyhini Ziyârete Gelenlerin, Kendisini Çiğneyip De Geçmeleriydi. Bu, Hocasına Ne Ölçüde Bağlı Olduğunu Göstermektedir.

 

beyitler

iş Hizmette

yûnus Emre, Mânevî, Bir İşâret Alarak,

vardı Tapduk Emre'nin Hizmetine Koşarak.

 

otuz Yıl Hizmet Edip, Zannetti Ki, Kendinde,

ilerleme Olmadı, Mânevî Âleminde.

 

üzüntüden Kendini, Atıverdi Dağlara,

baş Açık, Yalın Ayak, Dolaşırken Bir Ara,

 

bir Gün İki Kişiye, Rastladı Birden Bire,

onları Çok Severek, Dost Oldu Onlar İle.

 

yemek Vakti Gelince, Duâ Etti Birisi,

o Anda İndi Gökten, Yemek Dolu Bir Tepsi.

 

üçü De Yiyip İçip, Şükrettiler Allah'a,

akşam Vakti Öbürü, Duâ Etti Bir Daha.

 

yine Aynı Şekilde, Bir Tepsi İndi Gökten,

öyle Ki Bu Yemekler, Nefisti Ötekinden.

 

üçüncüde Yûnus'a Dönerek O Müminler;

"sıra Sende, Şimdi De, Sen Duâ Et." Dediler.

 

o Zaman Yûnus Emre, Kaldırdı Ellerini,

dedi Ki: "yâ İlâhî, Mahcup Eyleme Beni.

 

onlar Kimin İsmiyle, Duâ Ettiler İse,

o Zâtın Hürmetine, Bir Sofra Gönder Bize."

 

duâsı Biter Bitmez, Baktılar Biraz Sonra,

indi Gökten Bu Sefer, Daha Büyük Bir Sofra.

 

dediler: "ey Arkadaş, Nasıl Oldu Bu Öyle,

sen Kimin Hürmetine, Duâ Ettin Ki Böyle?"

 

dedi Ki: "siz Söyleyin, Siz Nasıl Ederdiniz?

siz Kimin Yüzü Suyu, Hürmetine Derdiniz?"

 

dediler: "taptuk Emre, Yanında Hizmet Yapan,

yûnus'un Hürmetine, İstiyorduk Her Zaman."

 

yûnus Bunu Duyunca, Dergâha Döndü Yine,

yattı Taptuk Emre'nin, Kapısının Önüne.

 

o Zaman Hocasının, Görmüyordu Gözleri,

evde, El Yordamıyla, Yürüyordu Ekseri.

 

çıkıyorken, Ayağı, Takılınca Bir Şeye,

dedi: "bizim Yûnus Mu, Gelip Yatmış Eşiğe."

 

ve Elinden Tutarak, Kaldırdı Onu Yerden,

yûnus, Yûnusluğunu, Kazanmıştı O Günden.

 

dağdan Odun Taşırdı, Yıllarca O Dergâha,

o Mânevî Kapıdan, Ayrılmadı Bir Daha.

 

yûnus Unutulmadı, Yüzyıllar Geçse Bile,

zîrâ Hizmet Etmişti, Üstâdına Zevk İle.

 

kaynaklar

1) Şakâyik-ı Nu’mâniyye Tercümesi (mecdî Efendi); S.78

2) Nefehât-ül-üns; S.691

3) Rehber Ansiklopedisi; C.18, S.224

4) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (50. Baskı) S.1163

5) Faruk K.timurtaş, Yûnus Dîvânı

6) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.13, S.157

Yorumlar
Kod: SOHVO