Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Zengî Atâ
  30 Mart 2018 Cuma , 23:40
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; Özbekistan evliyaları, Taşkent evliyaları, Zengî Atâ

türkistan'ın Büyük Velîlerinden. Ahmed Yesevî Hazretlerinin İlk Hocası Arslan Baba'nın Torunlarındandır. Mensûr Atâ, Ahmed Yesevî Hazretlerinin Hocası Arslan Baba’nın Oğlu İdi. İlk Terbiyesini Babasından Aldı. Ahmed Yesevî Hazretlerinin Terbiyesine Teslîm Edildi. Zâhirî Ve Bâtınî İlimlerde Âlim Oldu. Mensûr Atâ’nın 1197 (h.594) Yılında Vefâtında, Oğlu Abdülmelik Atâ Halîfesi Oldu. Abdülmelik Atâ’nın Da Çok Geçmeden Vefât Etmesi Üzerine, Oğlu Tâc Hoca Babasına Halîfe Oldu. Tâc Hoca, 1199 (h.596) Yılında Vefât Etti. Zengî Atâ, Tâc Hoca’nın Oğluydu.

zengî Atâ, Uzun Yıllar Dede Ve Babasından Zâhir Ve Bâtın İlimlerini Öğrendi. Ahmed Yesevî Hazretlerinin Halîfelerinden Hakîm Atâ’nın Hizmetine Girdi. Onun Yüksek İlim Ve Feyzinden İstifâde Etti. Taşkent’te İkâmet Eder, Taşkent Halkının Hayvanlarına Çobanlık Yapardı. Hocası Hakîm Atâ, 1186 (h.582) Yılında Vefât Edip, Harezm’de Akkurgan’a (bağırgan’a) Defnedildi. Onun En Meşhûr Halîfesi Olan Zengî Atâ, Hakîm Atâ’nın Hanımı Anber Ana İle Evlendi. Hâdise Şöyle Oldu:

hakîm Atâ Biraz Esmerceydi. Birgün Anber Ana’nın Kalbinden; “keşke Kocam Siyah Olmasaydı.” Şeklinde Bir Düşünce Geçti. Hakîm Atâ, Onun Bu Düşüncesini Allahü Teâlânın İzniyle Anlayıp; “sen Beni Beğenmiyorsun Ama, Benden Sonra Dişinden Başka Beyaz Yeri Olmayan Bir Karaya Düşeceksin!” Dedi. Anber Ana, Bu Düşüncesine Çok Ağlayıp Tövbe Ettiyse De, Allahü Teâlânın O Sevgili Kulu Dilek Dilemiş, İş İşten Geçmişti. Hakîm Atâ Vefâtına Yakın, Harezm’de İlim Tahsîl Etmekte Olan Oğulları Muhammed Hoca İle Asgar Hoca’yı Çağırttı. Onlara; “ölümümden Sonra Gün Doğusundan Kırk Ebdâl Gelecek, İçlerinde Gözü Zayıf Ve Ayağı Aksak Bir Kara Ebdâl Vardır. İddeti Bitince, Ananızı Onunla Evlendirirsiniz.” Dedi. Gerçekten Vefâtından Bir Müddet Sonra, Bahsedilen Kırk Mübârek Kimse Geldi. İçlerinden Biri Arkada Kalmıştı. Târiflere Uygun Olan O Mübârek Kimse Zengî Atâ İdi. Zengî Atâ, Aslında Taşkent Taraflarında Çobanlıkla Meşgûl Olurdu. Kalın Dudaklı, Dişlerinden Başka Beyazı Olmayan, Oldukça Esmer Biriydi. Anber Ana’nın İddet Müddeti (kocası Ölen Veya Kocasından Boşanmış Olan Kadının, İkinci Bir Nikâh Akdinden Önce, Dînimizce Beklemesi Gereken Zaman) Bitince, Bir Yakınını Gönderip Nikâh Taleb Etti. Anber Ana Kabûl Etmeyip; “ben Hakîm Atâ’dan Sonra Kimseye Varmam. Hele Böyle Siyah Bir Kimseye!” Deyip Reddetti. Bu Esnâda Boynu Tutuldu. Yüzünü Çeviremez Oldu. Çok Sıkıntı Çekti. Zengî Atâ’ya Durum Haber Verildi. Zengî Atâ Adam Gönderip; “bilmez Misin Ki, Bir Gün Hatırından; “keşke Hakîm Atâ Esmer Olmasaydı.” Düşüncesi Geçmişti De, Hakîm Atâ Kerâmetle Bunu Bilip; “yakında Benden Siyaha Eş Olursun.” Demişti.” Dedi. Anber Ana, Takdîrin Böyle Olduğunu Anlayıp, Ağlayarak Nikâha Rızâ Gösterdi. Nikâha Râzı Olur Olmaz Da, Boynu Eski Hâline Döndü. Zengî Atâ İle Evlendiler. Çocukları Oldu. Soylarından Sâlih Kimseler, Velîler Ve Âlimler Yetişti.

zengî Atâ, Taşkent Dağlarında Çobanlık Yapar, Âilesinin Geçimini Çobanlıktan Aldığı Ücret İle Sağlardı. Hayvanları Kırlarda Otlatırken Namazlarını Kılar, Namazdan Sonra Da Kur’ân-ı Kerîm Okur, Allahü Teâlâyı Zikrederdi. Kırda Otlamaya Bırakılan Hayvanlar Onun Etrâfını Çevirirler, Otlamayı Bırakıp Onu Dinlerlerdi. Akşam Da Yakmak İçin Topladığı Odunları Sırtına Yüklenir, Evine Götürürdü. Bir Gün Tam Topladığı Odunları Yükleneceği Sırada, Yanına Dört Genç Gelip Selâm Verdiler. Selâmlarına Cevap Verip Hâl, Hâtır Sordu. Buhârâ Medreselerinde Zâhirî İlimleri Tahsîl Ettiklerini, Ancak, Bâtınî İlimleri Tahsîl Edebilecekleri Mübârek Bir Kişiyi Aradıklarını Arzettiler. Zengî Atâ; “durun Sizi İrşâd Edecek Zâtın Nerede Olduğunu Haber Vereyim.” Dedi. Gençler Çok Sevindiler. Yüzünü Dört Bir Tarafa Çevirip Kokladı Ve Sonra Da; “sizin Bu İlimde Nasîbiniz, Bizden Başkasında Değildir.” Buyurdu. Bu Dört Genç, Zengî Atâ’nın Daha Sonra Dört Büyük Halîfesi Olacak Olan, Uzun Hasan Atâ, Seyyid Ahmed Atâ, Sadr Atâ Ve Bedr Atâ’dan Başkası Değildi. Zengî Atâ’nın Sözüne İlk Önce İnanan Uzun Hasan Atâ İle Sadr Atâ Oldu. Bu Sebepten De İlk Kemâle Gelenler De Onlar Oldu. İçlerinden Seyyid Ahmed Atâ İle Bedr Atâ, İyi Şeyler Düşünmediler. Seyyidahmed Atâ; “ben, Hem Peygamberin Torunu Olayım, Hem Mektep-medrese Göreyim, Sonra Gelip Bu Garib Çobanın Talebesi Olayım.” Diye Düşündü, Ama Arkadaşlarından Da Ayrılmadı. Onun Bu Gurûru, Yolunu Kapadı. Çektiği Bütün Sıkıntılar Boşa Gitti. Durumunda Hiçbir İlerleme Görülmedi. Seyyid Atâ, Bu Hâlini Anlayıp, Zengî Atâ’nın Kendisine Kırıldığını Hissetti. Zengî Atâ’nın Hanımı Anber Ana’ya Gidip Yalvardı. Kendisine Şefâatçi Olmasını İstedi. Anber Ana, Kendisine Yardımcı Olacağını Vâd Edip; “sen Bu Gece Siyah Bir Keçeye Sarınıp Zengî Atâ’nın Yolu Üzerine Yat. Seher Vakti Namaz İçin Çıktığı Zaman Seni O Hâlde Görüp Acısın.” Dedi. O Gece Anber Ana, Zengî Atâ’dan Seyyid Ahmed Atâ’nın Özrünü Kabûl Etmesini İstirhâm Etti. Zengî Atâ Da, Seyyid Atâ’yı Affettiğini Söyledi. Seher Vakti, Namaz İçin Dışarıya Çıktığı Zaman, Yolu Üstünde Siyah Bir Şeyin Yattığını Fark Etti. Ne Olduğunu Anlamak İçin Ayağı İle Dokundu. O Anda, Siyah Keçenin İçinde Sarılı Olan Seyyid Atâ, Yüzünü Zengî Atâ’nın Ayağına Sürerek Affını Diledi. Resûlullah Efendimizin Mübârek Torununa Ayağıyla Dokunmasına Çok Üzülen Zengî Atâ, Gönlünü Almak İçin Seyyid Atâ’ya Çok İltifâtlar Etti. Seyyid Atâ, O Anda Kemâle Geldi.

zengî Atâ’nın Diğer Halîfesi Bedr Atâ’nın Esas İsmi Bedreddîn Muhammed İdi. Asıl İsmi, Sadreddîn Muhammed Olan Sadr Atâ İle Buhârâ Medresesinde Aynı Hücrede Kalırlardı. İlimleri Aynı, Dereceleri Berâberdi. Zengî Atâ’ya Talebe Olduktan Sonra, Sadr Atâ Yükselirken, Bedr Atâ Eski Seviyesinin Bile Altına Düşmüştü. Bu Hâlin Farkına Varan Bedr Atâ, Üzüntüsünden Hüngür Hüngür Ağlayarak Anber Ana’ya Geldi, Hâlini Anlattı. Anber Ana Da, Münâsip Bir Zamanda Zengî Atâ’ya, Sadr Atâ’nın Hâlini Arz Etti. Zengî Atâ, Onun Tövbesine Çok Sevinip Tebessüm Etti Ve; “benimle İlk Karşılaştıkları Zaman Biz Onları İrşâd Edebileceğimizi Söyleyince, Bedreddîn İçinden: “bu Deve Dudaklı Zenci Mi Bizi İrşâd Edecek?” Diyordu. Şimdiye Kadar Feyzimizden İstifâde Edememesinin Sebebi Budur. Mâdem Ki O Tövbe Etmiş, Sen De Şefâatçı Oldun, Onu Affettim!” Dedi. Bu Hâdiseden Sonra, Bedr Atâ'nın Derecesi De Sadr Atâ'nın Seviyesine Yükseldi.

zengî Atâ İle Devâm Eden Ahmed Yesevî Hazretlerinin Yolu, Zengî Atâ’dan Sonra, Seyyid Atâ Ve Sadr Atâ Vâsıtasıyla Devam Etti. Seyyid Atâ, Hâce Azîzân (ali Râmitenî Pîr-i Nessâc) İle Sohbet Etti. Sadr Atâ’nın Halîfeleri Daha Uzun Zaman Yesevîlik Yolunu Devâm Ettirdiler. Onun Halîfeleri, Eymen Baba, Şeyh Ali, Mevdud Şeyh Şeklinde Sıralanır. Mevdud Şeyh’in İki Meşhûr Halîfesi Vardi. Bunlar; Hoca Abdullah Ve Kemâl Şeyh İdi. Hoca Abdullah’in Halîfesi Hadim Şeyh, Onun Da Halîfesi Cemâlüddîn Buhârî’dir. reşahât sâhibi, Cemâlüddîn Buhârî’den Nakil Yapmaktadir. Zengî Atâ, 1258 (h.656) Yilinda, Şâş (taşkent) Yakınlarında, Semerkant Yolunun On Birinci Kilometresinde Zengî Atâ Köyünde Vefât Edip, Oraya Defnedildi.

zengî Atâ’nın Kabri Herkes Tarafından Bilinir Ve Ziyâret Edilirdi. Ubeydullah-i Ahrâr Hazretleri; “ne Zaman Zengî Atâ’yı Ziyârete Gitsem, Kabrinden “allah! Allah!” Sesleri İşitirim.” Buyururdu.

 

beyitler

bir Nazar

vaktiyle Dört Arkadaş, Gelerek Bir Araya,

tahsîl-i İlim İçin, Geldiler Buhârâ'ya.

 

zâhirî İlimleri, Öğrenip Bir Âlimden,

içlerine Bir Ateş, Düşüverdi Âniden.

 

dediler Ki: "öğrendik, Zâhirî İlimleri,

lâkin İhlâs Olmazsa, Gidemeyiz İleri.

 

bu İhlâsı Kazanmak, Mümkün Olmaz Bu Yerde,

yükselmemiz Gerekir, Bâtınî İlimlerde.

 

bâtın İlmini Dahi, Öğrenemezsek Eğer,

bu Tahsîl Ettiğimiz, İlimler Boşa Gider."

 

bir Kâmil-i Mükemmil, Kişi Bulmak Üzere,

medreseden Ayrılıp, Koyuldular Sefere.

 

bu Dört Gençten Birinin, İsmi Seyyid Atâ'dır,

yâni Resûlullah'ın, Evlâdından Bir Zâttır.

 

semerkant Yakınından, Geçer İken Bu Gençler,

bir İhtiyar Kimseyi Görür Ve Eyleşirler.

 

o Kişi, Çalılıktan, Yakmak İçin Evinde,

odun Topluyor İdi, Onların Geldiğinde.

 

dediler: "şunun İçin, Seferdeyiz Şimdi Biz,

bir Kâmil Rehber Bulup, Bağlanmaktır Gâyemiz."

 

meğerse O İhtiyar, Zengî Atâ Nâmında,

bir Kâmil Kişi İmiş, Semerkant Diyârında.

 

zengî Atâ Cevâben, Şöyle Dedi Gençlere:

"aradığınız Benim, Gitmeyin Başka Yere."

 

onlardan İki Tanesi, Ona Tam İnandılar,

velâkin Seyyid Atâ, Hiç Etmedi Îtibâr.

 

düşündü: "ben Seyyidim, İlmim Var, Bu Bir Gerçek,

bu Siyâhî Kişi Mi, Beni İrşâd Edecek?"

 

kalben Geçirdiyse De, Bir An İçin Bu Fikri,

yine De Yapıyordu, Günlük Vazifeleri.

 

yaptı O Da Yıllarca, Riyâzet, Mücâhede,

lâkin Bir İlerleme, Pek Olmadı Yine De.

 

en Son Anber Ana'ya, Gelip Arz Eyledi Ki:

"anacığım, Üstâda, Şunu Haber Verin Ki,

 

seyyid Atâ Soruyor: "ne Olacak Benim Hâlim?

yıllarca Buradayım, Açılmadı Bu Kalbim.

 

diğer Arkadaşlarım, Yükseklere Çıktılar,

bendeyse İlerleme, Olmadı Zerre Kadar."

 

dedi Ki: "sen Bu Gece, Bir Keçenin İçine,

sarılıp, Tevâzuyla Yat Kapı Eşiğine.

 

seni Böyle Görürse, Şefkat İle Bir Bakar,

onun Bir Tek Nazarı, Sana Yeter Ve Artar."

 

seyyid Atâ O Gece, Girdi Keçe İçine,

uzandı Üstâdının, Kapısı Eşiğine.

 

o Gece Zengî Atâ, Namaza Kalktığında,

gördü Ki Biri Yatar, Eşiğinin Altında.

 

tam Basacak İdi Ki, Göğsünün Üzerine,

o Tutup Ayağını, Öpüp Sürdü Yüzüne.

 

buyurdu Ki: "kimdir O, Yatmış Eşik Önüne?"

dedi: "seyyid Atâ'yım, Muhtâcım Himmetine."

 

buyurdu Ki: "kalk Yerden, Düzeldi Şimdi Hâlin,

üzülme, Bundan Sonra, Açılır Artık Kalbin."

 

o Anda Bir Teveccüh, Etti Seyyid Atâ'ya,

çıkardı Tasavvufta, En Üstteki Noktaya.

 

onların Bir Nazarı, Bulunmaz Ganîmettir,

insanı En Alçaktan, Bâlâlara Yükseltir.

 

onların Hürmetine, Yâ Rabbî, Affet Bizi!

onların Sevgisiyle, Tenvîr Et Kalbimizi.

 

kaynaklar

1) Hakîm Atâ Kitabı

2) Hazînet-ül-asfiyâ

3) Cevâhir-ül-ebrâr Min Emvâc-il-bihâr (hazînî)

4) Reşahât Ayn-ül-hayât

5) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.9, S.318

Yorumlar
Kod: MJBPJ