Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Zeynelâbidîn
  30 Mart 2018 Cuma , 23:41
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; Suudî Arabistan evliyaları, Medîne evliyaları, Zeynelâbidîn

tâbiînin Büyüklerinden Ve Oniki İmâm’ın Dördüncüsü. İsmi, Ali Bin Hüseyin Bin Ali Bin Ebî Tâlib’dir. Künyesi, Ebû Muhammed Ve Ebü'l-hasan’dır. Lakabı, Şeccâd Ve Zeynelâbidîn’dir. Hazret-i Hüseyin’in Oğludur. Annesi, Acem Pâdişâhının Kızı Şehr-i Bânû Gazâle’dir. 666 (h.46) Senesinde Medîne-i Münevverede Doğdu.

imamlığı, Yâni Tasavvufta İnsanlara Feyz Vermesi, Doğru Yola Kavuşturması Otuz Dört Sene Sürmüştür. Hadîs, Fıkıh Ve Tasavvuf İlminde Âlimdi. Eshâb-ı Kirâmdan Çoğunu Görmüştür. Hazret-i Abdullah İbni Abbâs, Hazret-i Ebû Hüreyre, Hazret-i Âişe, Babası Hazret-i Hüseyin, Amcası Hazret-i Hasan, Hazret-i Ümmi Seleme Ve Di?erlerinden Hadîs-i Şerîfler İşitip Rivâyet Etmiştir. Rivâyet Etti?i Bâzi Hadîs-i Şerîfler, kütüb-i Sitte adi Verilen Alti Hadîs Kitabinda Yazilidir.

zeynelâbidîn’den Kendi Oğulları, Muhammed Bâkır, Zeyd Bin Ali, Abdullah Bin Ali, Ömer Bin Ali’den Başka Zeyd Bin Eslem, Âsım Bin Amr, Ebû Seleme Bin Abdurrahmân, Tâvus Bin Keysan Yahyâ Bin Saîd, Ebü'z-zinâd Ve Diğerleri Hadîs-i Şerîf Rivâyet Etmişlerdir. İmâm-ı Zühri; “ondan Daha Üstün Fıkıh Âlimi Görmedim” Demiştir. Tasavvuf İlmindeki Yüksek Derecesi Ve Hâlleri De Medhedilmiştir. Her Gün Ve Gecede Bin Rekat Namaz Kıldığı Ve Buna Ölünceye Kadar Devam Ettiği Nakledilmiştir.

hazret-i Ömer’in Hilâfeti Zamanında Eshâb-ı Kirâmın Ordusuiran’a Gidip, Yezdicürd’ün Memleketini Fethettiler. Oradan Çok Ganimet İle Köle Getirdiler. Kölelerin Arasında Pâdişâhın Üç Kızı Da Vardı. Medîne-i Münevvereye Geldiklerinde Hepsini Halîfe Ömer’e Teslim Ettiler. Hazret-i Ali Bu Kızları Satın Aldı. Bunlardan Şehr-i Bânû Gazele’yi Oğlu Hazret-i Hüseyin’e Nikâh Etti (zeynelâbidîn Bundan Oldu). Birisini Hazret-i Abdullah Bin Ömer’e, Diğerini De Hazret-i Muhammed Bin Ebû Bekir’e Nikâh Ederek Verdi.

hazret-i Zeynelâbidîn, Her Abdest Aldığında Yüzü Sararır, Vücudu Titrerdi. Sebebini Sorduklarında; “kimin Huzuruna Çıkacağımı Biliyor Musunuz?” Buyururdu. Bir Gece Teheccüd Namazı Kılıyordu. Şeytan Ejderhâ Şekline Girip, Kendisini Meşgul Etmek İstedi. Fakat O Hiç Aldırış Etmeyince, Ayak Parmağını ısırdı. Namazdan Sonra Ejderhânın Şeytan Olduğunu Anlayınca, Ona Vurup; “defol Ey Mel'ûn!” Dedi. İbâdetlerini Tamamlamak İçin Kalktığında Gaybdan Bir Ses Üç Kere; “sen Zeynelâbidîn’sin (yâni İbâdet Edenlerin Süsüsün).” Dedi.

birisi Aleyhinde Konuşmuştu. Bu Kendisine Söylenince Yanına Gitti. Onunla Biraz Sohbet Ettikten Sonra Buyurdu Ki: “hakkımda Bâzı Şeyler Söylediğini Duydum. Dediklerin Doğruysa, Allahü Teâlâdan Mağfiret Dilerim, Beni Affetsin. Dediklerin İftirâ İse, Allah Seni Affetsin; Selâmı, Rahmeti, Bereketi De Üzerine Olsun.”

imâm-ı Zeynelâbidîn’in Bir Devesi Vardı. Yolda Kamçı Vurmadan Gider Ve Üzerindekini Hiç İncitmezdi. Zeynelâbidîn Vefât Edince, Devesi Kabri Üzerine Gelip Göğsünü Yere Koyup İnledi. Hiç Kimse Bu Deveyi Mezar Başından Kaldıramadı. Oğlu Hazret-i Muhammed Bâkır Orada Bekleşen Halka Buyurdu Ki: “kalkması İçin Fazla Uğraşmayın. Bu Deve Burada Ölecek!” Üç Gün Sonra Deve Orada Öldü.

minhal Bin Amr Anlatır: “hacca Gitmiştim. Zeynelâbidîn’e Rastladım. Halka Zulmüyle Meşhur Huzeyme Bin Kâhil’i Sordu. “ben Kûfe’de İken Hayatta İdi.” Dedim. Ellerini Kaldırıp; “yâ Rabbi! Huzeyme’ye Demirin Ve Ateşin Hararetini Göster!” Diye Duâ Etti. Kûfe’ye Geri Dönerken Yolda Eski Bir Dostum Olan Muhtar Bin Ebî Ubeyd’i Gördüm. Huzeyme’yi Sordum. Ellerinin Kesildiğini Ve Cesedinin Yakıldığını Söyledi. Bunu Duyunca; “sübhânallah!” Dedim. Muhtar Sebebini Suâl Etti. Ben De Zeynelâbidîn’in Duâsını Anlattım. Hemen İki Rekat Namaz Kıldım. Halkın Huzeyme'nin Zulmünden Kurtulduğu İçin Şükrettim.

bir Gün Oğulları, Hizmetçileri Ve Birkaç Kişi İle Sahraya Çıkmışlardı. Sabah Kahvaltısı Hazırlandı. Bir Ceylan Gelip Yakınlarında Durdu. Zeynelâbidîn Ona; “ben Ali Bin Hüseyin Bin Ali Bin Ebû Tâlib, Annem De, Resûlullah’ın Kızı Fâtıma’dır. Gel Bizimle Biraz Yemek Ye!” Buyurdu. Ceylan Gelip Berâber Yediler. Sonra Ceylan Bir Tarafa Gitti. Hizmetçilerinden Biri, Yine Çağırın, Gelsin Dedi. “dokunmayacağınıza Söz Verirseniz, Çağırayım.” Buyurdu. Hepsi, Dokunmayacaklarına Söz Verdiler. “ben Ali Bin Hüseyin Bin Ali Bin Ebû Tâlib’im, Annem De, Resûlullah’ın Kızı Fâtıma’dır. Soframıza Gel, Biraz Daha Yiyelim.” Buyurdu. Ceylan Tekrar Geldi. Yemeğe Başladı. Sofradakilerden Biri, Elini Ceylanın Sırtına Koydu. Ceylan Ürküp Gitti.

zeynelâbidîn Yine Bir Gün Arkadaşları İle Sahrada Oturuyordu. Bir Ceylan Yanına Geldi. Ayaklarını Yere Vurarak Bir Takım Sesler Çıkarttı. Etrafındakiler Ceylanın Ne Dediğini Sordular. Zeynelâbidîn Buyurdu Ki: “dün Bir Kureyşli, Bu Ceylanın Yavrusunu Tutmuş, “yavruma Dünden Beri Süt Veremedim.” Diyor.” Bunun Üzerine Ceylanın Yavrusunu Tutan Kureyşliyi Çağırdılar. Zeynelâbidîn, Kureyşliye Buyurdu Ki: “bu Ceylanın Yavrusunu Tutmuşsun. Dünden Beri Süt Vermemiş, O Yavruyu Getir Sütünü Versin!” Kureyşli Adam Ceylanın Yavrusunu Getirdi. Ceylan, Yavrusuna Süt Verdi. Zeynelâbidîn, Kureyşliye, Yavruyu Annesine Bağışlamasını Söyledi. O Da Râzı Oldu. Ceylan, Yavrusu İle Beraber Sesler Çıkararak Gitti. Oradakiler Ceylanın Ne Söylediğini Sordular. Zeynelâbidîn De Buyurdu Ki: “allahü Teâlâ Size Hayır Ve İyilikler Versin, Diye Duâ Ediyor."

abdülmelik Bin Mervan, Haccâc’a; “abdülmuttalib’in Oğullarını Öldürmekten Çok Sakın, Onlara İyi Muâmele Et!” Diye Bir Mektup Yazarak Gizlice Gönderdi. Bu, Zeynelâbidîn’e Mâlûm Oldu. O Da Abdülmelik Bin Mervan’a; “falan Gün Ve Saatte Haccâc’a Şöyle Bir Mektup Yazdın. Resûlullah Bana, Bu Yaptığının Allahü Teâlânın Katında Makbul Olduğunu, Bunun Karşılığı Olarak Da Mülkün Sende Sâbit Kalıp, Pâdişâhlık Zamânının Biraz Daha Arttırıldığını Haber Verdi.” Diye Bir Mektup Yazdı. Ve Bunu Kendi Devesiyle Birine Verip Gönderdi. Abdülmelik Mektuptaki Târih İle Yazdığı Târihin Aynı Olduğunu Görünce Hayret Etti. Deveye Götürebileceği Kadar Hediyeler Yükletip Zeynelâbidîn’e Gönderdi.

rivâyet Edilir Ki, Bir Zaman Zeynelâbîdin Hastalanmıştı. Bir Grup İnsan Ziyâretine Gelmişlerdi. Onlara Buyurdu Ki: “buraya Ne İçin Geldiniz?” Onlar Da; “seni Sevdiğimiz İçin Buraya Geldik.” Dediler. “bizi Neden Seversiniz?” Deyince, Oradakiler De; “siz Resûlullah Efendimizin Torunu Olduğunuzdan, Allah Ve Resûlü İçin Seviyoruz.” Dediler. Buyurdu Ki: “kim Allah Ve Resûlü İçin Bizi Severse Allahü Teâlâ Da Kıyâmet Günü Onu Arşın Gölgesi Altında Gölgelendirecektir. O Gün O Gölgeden Başka Gölge Yoktur. Bu Sevgilerinin Mükâfâtını Allahü Teâlâ Cennet’te Onlara Verecektir. Lâkin Kim Bizi Dünyâlık İçin Severse, Allahü Teâlâ Onlara Da Hesabsız Rızık Verecektir.”

bir Gün Zeynelâbidîn’in Misâfirleri Vardı. Kölesi Sofrayı Getirirken, Sofra Kölenin Elinden Kaydı Merdivenin Altında Oynayan Küçük Çocuğun Üzerine Düştü. Bu Küçük Oğlu Vefât Etti. Köle Bu Durum Karşısında Çok Korkup Titremeye Başladı. Zeynelâbidîn Onun Bu Hâli Karşısında Buyurdu Ki: “sen Hiç Korkma. Seni Affettim. Ve Allah Rızâsı İçin Âzâd Ettim.” Bundan Sonra Da Çocuğunun Techiz Ve Tekfin İşlerini Kendi Elleri İle Yaparak Cenâzeyi Kaldırdı.

zeynelâbidîn Hazretleri Buyurdu Ki:

“kibir Sahipleri Benim Çok Garibime Gidiyor. Kendilerinin Bir Damladan Meydana Geldikleri, Sonra Da Çürümüş, Kokmuş Leş Olacaklarini Bildikleri Halde Yine De Kibirlenirler; Bunlar Neyine Güvenirler!”

“allahü Teâlânın Bütün Yaratıklarını Gözleri İle Müşâhede Ettikleri Halde, Öyle Kimseler Vardır Ki Allahü Teâlânın Varlığı İle Birliği Hakkında Şüpheye Düşerler. Yoktan Nasıl Var Edildiklerini Gözleri İle Gören Pekçok İnsan Var Ki Ölümden Sonraki Dirilmeyi İnkâr Ediyor. Bunlar Gelip Geçici Dünyâya Emek Verip, Ebedî Olan Âhireti Unuturlar. Ben Bunların Bu Hallerine Çok Şaşarım!”

“allahü Teâlâ, Günâhlarina Pişman Olup, Tövbe Edenleri Sever.”

“hakîkî Cömert; Allahü Teâlâya İtâat Eden, Kulların Haklarını Gözeten, Yaptığı İyiliği Allah İçin Yapıp, Karşılığında İnsanlardan Teşekkür Beklemeyendir.”

“insanlar Zarûret Diyerek, Yiyecek Kazanma Peşinde Koşarlar. Halbuki Esas Zarûret Günahlardan Kaçınmaktır. Fakat Çokları Bundan Kaçınmayıp, Yiyecek Peşinde Koşarlar.”

zeynelâbidîn Hazretleri İbâdet Edenleri Şöyle Sınıflandırırdı: “allahü Teâlâdan Korktukları İçin O’na İbâdet Ederler. Bâzı İnsanlar Da Allahü Teâlânın Rahmetini Ve Cennet'ini İstedikleri İçin O’na İbâdet Ederler. Bu İbâdet, Tüccar İbâdetidir. İnsanların Diğer Bir Kısmı İse Allahü Teâlânın Gazâbından Korkarak Sâdece Cenâb-ı Hak İbâdete Lâyık Olduğu İçin, Şükrünü Îfâ Etmek İçin İbâdet Ederler. İşte Bu Tam Mânâda Müttekî Olanların İbâdetidir.” Diye Buyurmuştur.

sâbit Bin Ebî Hamza Es-simâlî, İmâm-ı Zeynelâbidîn’in Şöyle Buyurduğunu Nakletmiştir: “kıyâmet Günü, Fazîlet Sâhipleri Kalksın Diye Çağrılır. İnsanlar Arasında Bir Grup Kalkar. Onlara Hadi Cennet’e Giriniz Denilir. Onlar Cennet’e Giderken Meleklerle Karşılaşırlar. Melekler Nereye Gidiyorsunuz Derler. Cennet’e Derler. Hesaptan Önce Mi Cennet’e Giriyorsunuz? Derler. Evet Cevâbını Verirler. Sizler Kimlersiniz? Dediklerinde, Biz Fazîlet Ehliyiz Derler. Sizin Fazîletiniz Nedir? Diye Sorarlar. Onlar Da, Dünyâda Bize Hakâret Edildiğinde Tahammül Ederdik. Bize Zulmedildiğinde Sabrederdik Ve Bize Kötülük Yapıldığında Affederdik Derler. Bunun Üzerine Melekler, Hadi Cennet’e Giriniz. Sâlih Amel İşleyenlerin Mükâfâtı Ne Güzeldir, Derler. Sonra Sabır Ehli Kalksın Diye Nidâ Olunur. Bir Grup İnsan Kalkar. Onlara Da, Hadi Cennet’e Giriniz, Denilir. Onlar Da Meleklerle Karşılaşırlar. Melekler Onlara Da Aynı Şeyi Sorarlar. Biz Sabır Ehliyiz Dediklerinde, Sizin Sabrınız Ne İdi? Derler. Biz Allahü Teâlâya İbâdet Etme Hususunda Zorluklara Katlandık. Nefsimize Uymayıp, Günâhlardan Sakındık Ve Bu Hususlarda Sabrettik, Derler. Melekler Onlara Da, Hadi Cennet’e Girin, Sâlih Amel İşleyenlerin Mükâfâtı Ne Güzeldir, Derler. Sonra Bir Nidâ Daha Gelir. Allahü Teâlânın Komşuları Kalksın, Denir. Bir Grup İnsan Kalkar, Fakat Bunların Sayıları Azdır. Onlara Da, Hadi Cennet’e Giriniz, Denilir. Melekler Karşılayıp Aynı Şeyleri Onlara Da Sorarak Sizin Ameliniz Nedir? Dediklerinde; “biz Allah Rızâsı İçin Birbirimizi Ziyâret Ederdik. Allah Rızâsı İçin Oturup Sohbet Ederdik Ve Allah Rızâsı İçin Birbirimize Mallarımızı Bol Bol Verirdik.” Derler. Bunun Üzerine Melekler Sâlih Ve İyi Amel İşleyenlerin Mükâfâtları Ne Güzeldir. Hadi Girin Cennet'e, Derler.”

zeynelâbidîn’e Bir Gün Birisi Gelip; “sizi Filân Şahıs Evine Dâvet Ediyor. Mümkünse Berâber Gidelim.” Dedi. Sonra Berâberce Çıkıp O Kimsenin Evine Gittiler. Daha O Şahıs Bir Şey Söylemeden Buyurdu Ki: “biz Hiç Kimseden Dünyâlık Yardım Beklemedik, Verileni De Almadık. Allahü Teâlâ Bizim Rızkımızı Göndermektedir. Siz Yardımınızı İhtiyaç Sâhibi Fakirlere Veriniz. Allahü Teâlâ Bizi De Sizi De Affetsin.”

vefât Edecekleri Gece Oğlu Muhammed Bâkır’dan Abdest Almak İçin Su İstedi. Suyu Getirdiklerinde Buyurdu Ki: “bu Su İçinde Hayvan Ölmüş, Bununla Abdest Alınmaz.” Yakınları Mum ışığında Kabın İçine Dikkatlice Baktıklarında Kabın İçinde Bir Fare Ölüsü Gördüler. Oğlu Tekrar Su Getirdi. Abdest Aldı Ve; “artık Ölümüm Yakındır.” Buyurup, Vasiyetini Bildirdi. O Gece Osman Bin Hayyâm Tarafından Zehirletilerek Şehîd Edildi 713 (h.94). Bakî' Kabristanında Amcası Hazret-i Hasan’ın Yanına Defnedildi.

 

kerâmet Ve Menkîbeleri

kulların Cezâsı

bir Gün Ali Zeynelâbidîn Hazretlerinin Elleri Kelepçeli, Ayaklarında Kayış Bağlı Olduğu Halde Medîne’den Bağdat’a Götürüyorlardı. Hazret-i Zührî, Onu Bu Halde Görünce Çok Ağladı. Ve Dedi Ki: “keşke Şimdi Sizin Yerinizde Benim Ellerim Kelepçeli Olsaydı.” Zeynelâbidîn De Ona Dedi Ki: “yâ Zührî Bu Bize Hiç Zor Gelmez, İstediğim Zaman El Ve Ayaklarımı Açabilirim.” Ve Çok Hafif Bir Silkinme İle Elindeki Kelepçeyi Ve Ayağındaki Kayışı Açtı. Kısa Bir Zaman Sonra Eline Kelepçeyi Ayağına Kayışı Tekrar Geçirerek Buyurdu Ki: “bunlar Kulların Cezâsıdır Ve Kolaydır. İstediğimiz Zaman Açabiliriz. Esas Zor Olan Allahü Teâlânın Azâbıdır.”

 

dört Kimseye Güvenme

zeynelâbidîn Hazretleri, Oğlu Muhammed Bâkır’a Buyurdu Ki: “ey Oğlum! Şu Dört Çeşit Kimselerle Arkadaşlık Etme, Zîrâ Fâsık Kimse Seni Bir Lokma Ekmek İçin Terk Eder. Cimri İle Arkadaşlık Etme, Cimri Senin Çok Muhtâc Olduğun Şeylerini Elinden Almak İster. Yalancı İle Arkadaşlık Etme. Yalancı Da Fâsık Bir Kadına Benzer; Senin Yakınlarını Senden Uzaklaştırmak Ve Senden Uzak Kimseleri Sana Yaklaştırmak İster. Bir De Sıla-i Rahmi Terk Edenlerle Arkadaşlık Yapma. Zîrâ Onlar Kur’ân-ı Kerîmin Üç Âyeti İle Lânetlenmiştir.”

 

beyitler

şaşarım Kibirliye

hazret-i Hüseyin'in, Bir Mübârek Oğludur,

ve Hazret-i Ali'nin, Kıymetli Torunudur.

 

muhakkak Kılar İdi, Her Gecede Bin Rek'at,

ölünceye Kadar Da, Devâm Etti Bu Tâat.

 

çok Korkardı Rabbinden, Ömrünün Her Ânında,

bilhassa Titrer İdi, Abdeste Kalktığında,

 

sebebini Sordular, Buyurdu Ki O Zaman:

"ben Kimin Huzûruna, Çıkacağım Birazdan?"

 

bir Kimse Arkasından, Onu Gıybet Etmişti.

öğrenice, O Zâta, Gidip Şöyle Demişti:

 

"affetsin Rabbim Beni, Doğruysa Sözün Şâyet,

yok Eğer Yanlış İse, Seni Etsin Magfiret."

 

bir Gün Hasta Olmuştu, Ziyârete Gittiler,

sordu Ki: "ne Maksatla, Geldiniz Bana Sizler?"

 

dediler Ki: "efendim, Seviyoruz Sizi Biz."

sordu Yine Onlara: "ne İçin Seversiniz?"

 

dediler: "allah İçin, Severiz Biz Sizi Hep,

hâlistir Niyetimiz, Yoktur Gayri Bir Sebep."

 

buyurdu: "allah İçin, Ederseniz Muhabbet,

cennet Nîmetlerine, Erersiniz Nihâyet.

 

eğer Dünyâlık İçin, Sevseniz De Siz Yine,

bolca Kavuşursunuz, Dünyâ Nîmetlerine."

 

ziyârete Geldiler, Bir Zaman Kendisini,

emretti Kölesine, Yemek Getirmesini.

 

köle, Sofra Elinde, Çıkarken Merdivenden,

yemek Dolu O Sofra, Kayıverdi Elinden.

 

altta Küçük Çocuğunun, Üstüne Düştü Hem De,

mübâreğin Çocuğu, Vefât Etti O Demde.

 

köle Bunu Görünce, Korkudan Titredi Hep,

düşündü Ki: "efendim, Ne Cezâ Verir Acep?"

 

buyurdu Ki: "hiç Korkma, Affeyledim Vallahi,

ve Seni Allah İçin, Âzâd Ettim Hem Dahi."

 

buyurdu Ki: "şaşarım, Kibreden Kullara Hep,

zîrâ Kibirlenecek, Neleri Vardır Acep?

 

bir Damlacık Su İdi, Sonra Bir Leş Olacak,

bundan Gayri Neleri, Vardır Gururlanacak?"

 

buyurdu Ki: "mahşerde Nidâ Eder Bir Melek:

"fazîlet Sâhipleri, Kalkıversin!" Diyerek.

 

bir Grup Kalktığında, Suâl Eder Melekler:

"sizin Fazîletiniz, Dünyâda Neydi?" Derler.

 

onlar Der: "sıkıntıya, Katlanırdık Durmadan,

kötülük Yapanı Da, Affederdik Her Zaman."

 

melek Der Ki Onlara: "haydi Girin Cennet'e."

sonra Nidâ Eder Ki:"sabredenler Nerede?"

 

bir Grup Kalkar Yine, Suâl Eder O Melek:

"siz Dünyâda Nelere, Sabrettiniz?" Diyerek.

 

derler Ki: Rabbimize, İbâdet Ederken Biz,

her Türlü Zorluklara, Sabrederdik Hepimiz.

 

günahlardan Sakınmak, Çok Zor Gelse De Bize,

sabreder, İşlemezdik, Uymazdık Nefsimize."

 

onlar Dahi Gidince, Şöyle Denir Bu Defâ:

"allah'ın Komşuları, Gelsinler Şu Tarafa!"

 

kalkar Başka Bir Grup, Nidâ Eder Münâdî:

"ey İnsanlar, Sizlerin, Ameliniz Ne İdi?"

 

derler:"biz Allah İçin, Sevdik Birbirimizi,

allah İçin Ziyâret, Ettik Diğerimizi,

 

allah İçin Oturup, Ederdik Dînî Sohbet,

allah İçin Fakîre Verirdik Mal Ve Servet.

 

allah İçin Giderdik, Hep Birbirlerimize,

dünyâ Karıştırmazdık, Hâlis Niyetimize."

 

melek Der Ki:"siz Dahi, Sonsuz Kalın Cennet'te,

bu İhlâsın Meyvesi, Cennet Olur Elbette."

 

ceylânın Konuşması

zeynelâbidîn Ali, Kendi Oğullarıyla,

sahrâya Çıkmış İdi, En Yakın Dostlarıyla.

 

sabah Kahvaltısına, Başlanacağı Anda,

bir Güzel Ceylân Gelip, Durdu Onun Yanında.

 

yaptı Ayaklarıyla, Bir Takım İşâretler,

bir Şeyler Söyler Gibi, Çıkarttı Bâzı Sesler.

 

dediler Ki:"efendim, Bu Ceylân Ne İstiyor?"

buyurdu, Bir Derdi Var, Bana Bunu Söylüyor.

 

diyor Ki: "alıp Gitti, Yavrumu Köyden Biri,

hiç Süt Emziremedim, Yavruma Dünden Beri."

 

zeynelâbidîn Ali, Çağırttı Hemen Onu,

buyurdu: "niçin Tuttun, Sen Bunun Yavrusunu?

 

diyor Ki Süt Vermedim, Yavruma Dünden Beri,

süt Emzirmesi İçin, Hemen Git, Getir Geri."

 

köylü Hayret Etti Ve Getirdi Hemen Onu,

ana Ceylân Emzirip, Doyurdu Yavrusunu.

 

sonra Buyurdular Ki Köylünün Kendisine:

"bağışla Bu Yavruyu, İstersen Annesine."

 

köylü Kabul Etti Ve Yavruyu Verdi Hemen,

ceylân Yavrusu İle, Uzaklaştı O Yerden.

 

hoplayıp Zıplayarak, Sevinçle Gidiyordu,

arkasına Bakarak, Garip Şeyler Diyordu.

 

ceylânın Çıkarttığı, Sesleri İşitenler,

dediler Ki: "efendim, Yine Söyler Bir Şeyler."

 

buyurdu Ki: Teşekkür Ediyor Şimdi Bize,

diyor Ki: "hak Teâlâ, İyilik Versin Size."

 

kaynaklar

1) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (49. Baskı) S.1168

2) Tabakât-ı İbn-i Sa’d; C.5, S.211

3) Hilyet-ül-evliyâ; C.3, S.133

4) Şezerât-üz-zeheb; C.1, S.104

5) Tezkiret-ül-huffâz; C.1, S.74

6) El-a’lâm; C.4, S.277

7) Tehzîb-ut-tehzîb; C.7, S.304

8) Muhtasar-ı Tuhfe-i İsnâ Aşeriyye; S.35

9) Eshâb-ı Kirâm; (6. Baskı) S.405

10) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.2, S.85

Yorumlar
Kod: A7YD7