E Harfi ile Başlayan Eş Anlamlı Kelimeler
E Harfi ile Başlayan Eş Anlamlı Kelimeler ebat - boyut, mikyas, ölçü ebe - mamacı, nine ebedî - ilelebet, ölümsüz ebedi - sonsuz ebedî - sonsuz ebedi – sonsuz ebedî uyku - ölüm ebeveyn - anne baba, ata ana, valideyn ebeveyn – anne-baba ebleh - budala
ecdat - ata ece - kraliçe ecinni - cin ecir - sevap, ücret ecnebi - yabancı eda - davranış, hava, işve, naz, şive, tavır eda – naz edabazlık - fiyaka edat - ilgeç edat – ilgeç
ede - ağabey edebiyat - yazın edebiyat – yazın eden - fail edep - incelik, terbiye edep etmek - sıkılmak, utanmak edeple - nazikâne edepli - ince, nazik, uslu edepsiz - densiz, şirret eder - değer, fiyat, paha
edibane - nazik edilgen - pasif edilgen fiil - edilgen edilgin - pasif edim - amel, fiil, ivaz edimsel - aktüel edinmek - kazanmak, olmak, yapmak edip - yazar edisyon - baskı edviyat - katık
edviye - baharat efe - ağabey, kabadayı, yiğit, zeybek efe – zeybek efendi - bey, kibar, koca, nazik efendilik - neciplik efendim - affedersiniz, bağışlayın, beli, evet efkâr - kaygı, tasa efkârıumumiye - içtimai fikir efkârlanmak - kaygılanmak efor - çaba, güç
efsane - mit efsun - büyü, sihir efsunlamak - büyülemek efsus - yazık eften püften - çürük, değersiz ege - veli egemen - hükümran egemenlik - buyruk, hüküm ego - ben egoist - bencil
egoist – bencil egzersiz - meşk eğe - kaburga eğe (kemik) - kaburga eğer - şayet, velev eğik - eğilmiş, eğri, meyilli eğiklik - meyil eğilim - heves, meyil, nabız, temayül eğilimli - istekli, meyyal eğilmek - meyletmek, yamulmak, yatmak
eğilmiş - meyyal eğim - meyil eğimli - meyyal eğin - arka, beden, endam, vücut eğirmen - iğ eğitim - terbiye eğitim bilimi - eğitim eğitimsiz - ilkel eğitmek - terbiye vermek eğleç - fren
eğlek - han, konak eğlemek - durdurmak, oyalamak eğlence - âlem, cümbüş, düğün, meze, sefa, sefahat, zevk eğlenceli - matrak, şen eğlendirici - maskara eğlenme - tezyif eğlenmek - beklemek, durmak, gezinmek, izlemek, lağa koymak, maskaraya koymak, seyretmek eğleşme - ikamet eğleşmek - durmak, eğlenmek, kalmak, yaşamak eğmeç - kavis
eğmeçli - eğri eğmek - bükmek eğreti - bozuk, geçici, muvakkat, muvakkati, öteri, takma, üstünkörü, yararsız eğri - çap eğrim - eğri, girdap eğrisine - yanlama ehemmiyet - önem ehemmiyet – önem ehemmiyetli - önemli ehil - cemaat, erbap, eş, sahip, sanatkâr, topluluk, usta, üstat
ehlî - ehlileştirme, evcil ehlidil - kalender ehlîleşmek - alışmak ehlileşmiş hayvan - evcil ehlileştirme - ehlî ehliyet - sürücülük vesikası ehliyetli - tam, yeterli ehliyetsiz - yetersiz ehram - köpyak, piramit ehven - ucuz
ejder - ejderha ejderha - canavar, ejder ek - devam, ilave, ilişik, koşma, şekilci ek – ilave ekalliyet - azınlık, azlık eke - büyük, kart, yaşlı, yetişkin ekecek - tohum ekin - kültür ekin sahası - çiftlik ekinci - çiftçi, rençper
ekincilik - tarım, ziraat ekip - grup, kol, takım ekipman - takım eklem - bent, boğum, mafsal, oynak eklem – mafsal ekleme - ilave, ilhak eklemek - beslemek, ilave etmek, koşmak, koymak, ulamak eklenmek - binmek, gelmek eklenmiş - ek, ilişik ekmek - aş, çörek, dikmek, kazanç, serpmek, yemek
eko - yankı ekol - meslek, okul ekolojik ortam - çevre ekonomi - iktisat, tutum ekonomi – iktisat ekonomik - hesaplı, iktisadi eksen - çizgi, dingil, mihver, ok ekseri - genellikle ekseriya - genellikle ekseriyet - çoğunluk, çokluk
ekseriyetle - genellikle eksik - az, noksan, sakat, yarım, yarım yamalak eksik etek - kadın eksikli - kadın, muhtaç eksiklik - ayıp, eksi, kusur, noksan, şaibe, zaaf eksiksiz - bütün, harika, iyi, kâmil, komple, mükemmel, tam, tamam, tamamlamak, temiz, tüm eksilmek - azalmak, çıkmak, düşmek eksiltme - ihale eksiltmek - almak eksperyans - deneyim
ekspoze - özet ekstre - öz ekstrem - aşırı, uç ekşi - uygunsuz ekşi kiraz - vişne ekşimek - bozulmak, kesilmek, kıçkırmak, sırnaşmak, somurtmak, turşumak, utanmak ekşimik - kesik ekşimsi - buruk ekti - arsız, cimri, yüzsüz el - ahali, aşiret, baskı, defa, etki, halk, il, kez, memleket, mülkiyet, pençe, ülke, yabancı, yönetim, yurt
el âlem - herkes el alışkanlığı - maharet el birliği - beraberlik, birgelik, dayanışma el işi - işleme el kandalı - kelepçe el kantarı - kantar el sürmek - dokunmak el ulağı - yamak, yardımcı el uzluğu - maharet elan - daha, hâlâ, henüz, şimdi
elbet - elbette elbette - elbet, nasıl, nasılsa, pekâlâ, şüphesiz, zahir elbir - yardakçı elbise - giyim, giysi, paltar elbise – giysi elbisesiz - çıplak elçekme - feragat elçekmemek - tebelleş olma elçi - büyükelçi, delege, dünür, görücü, peygamber, sefir elçilik - sefaret
elde etmek - almak, çıkarmak, sağlamak, temin etmek, ulaşmak, uydurmak elden - doğrudan, hemen ele salma - iğfal elebaşı - kuldurbaşı elektrik - cazibe, çıngı elektriklemek - etkilemek elektron - çınca elektronik - çıncalık elektronik beyin - bilgisayar elem - acı, dert, keder, üzüntü
elemek - çalkalamak elemli - kederli elenmek - süzülmek eleştiri - kritik, sınama, tenkit eleştirici - münekkit, tenkitçi eleştirme - tenkit eleştirmeci - münekkit, tenkitçi eleştirmek - rey vermek, tenkit etmek eleştirmen - münekkit, tenkitçi elgin - garip, yabancı
elgün - dünya elhak - doğrusu, gerçekten eli açık - cömert eli sıkı - cimri, hasis eli uz - usta elim - acıklı elimine etmek - elemek elinin körü - kötü elit - seçkin elkızı - eş, gelin, kadın
elleme - iyi ellik - eldiven elmacık kemiği - elmacık sümüğü elmacık sümüğü - elmacık kemiği elmas - cevahir elmastıraş - elmas eloğlu - damat, el, koca, yabancı elöpen - kertenkele elüstü - yarım yamalak elverişli - makul, müsait, uygun, yarar
elverişsiz - dar, ters elvermek - kifayet etmek elzem - çok lazımlı, zaruri em - ilaç, merhem emanet - can, mevduat, ruh emanet etmek - ısmarlamak emare - alamet, belirti, delil, iz embesil - ahmak, aptal, budala emcek - meme emcik - meme
emek - himmet, iş, mesai emekçi - zahmetkeş emekli - tekaüt, zor emeksiz - bedava, kolay emektar - eski emektaşlık - iş birliği, teşrikimesai emin - emniyetli emin amanlık - emniyet, güvenlik emin olmak - güvenmek, inanmak emir - buyruk, ferman, istek, komut, talimat
emir – buyruk emir subayı - yaver emir vermek - komut vermek emisyon - sürüm emlak - yurt emmek - çekmek, içmek emmi - amca emniyet - asayiş, emin amanlık, güven, güvenlik, itimat emniyet – güvenlik emniyet etmek - güvenmek
emniyetli - emin, güvenilir emniyyet - güvenlik emretmek - buyurmak emreylemek - buyurmak emrihak - ölüm emrivaki - oldu bitti emsal - benzer, denk, eş, numune, örnek, yaşıt emtia - mal emzik - ibik en - arz, işaret
en adi - ilkel en az - asgari en çok - azami en dairesi - enlem enam - halk enayi - budala, giç, ördek, sarsak encam - gelecek endam - kesim endamsız - çelimsiz, kısa endaze - ölçü
endazeli - ölçülü endeks - dizin, gösterge ender - nadir ender – nadir endirekt - dolaylı endişe - bulut, düşünce, kaygı, korku, kuşku, tasa endişe – kaygı endişe etmek - kaygılanmak, korkmak endişelenmek - kaygılanmak endüstri - sanayi
endüstri – sanayi endüstrileşmek - sanayileşmek endüstriyel - sınai enerjik - acar, aktif enez - hantal eneze - cılız, zayıf enformasyon - haberleşme engebe - arıza, iniş yokuş, kabarık engebelik - engebe engel - duvar, köstek, mahzur, mani, müşkül, pürüz, yük
engel olmak - alıkoymak, çelmek, göğüslemek, menetmek, önlemek engelleme - işgal engellemek - çelmek, hapsetmek, karışmak, kösteklemek engellenmeyen - özgür engelleyen - kırıcı engelli - sakat engelsiz - açık enik - çocuk, küçük enikonu - ince, oldukça enişte - küreken, yezne
enjeksiyon - iğne enjektör - iğne enkaz - döküntü, harabe, harabelik, yıkıntı enkaz – yıkıntı enlem - en dairesi, paralel enlem – paralel enli - geniş ense - arka, art, dal ensesi kalın - varlıklı, zengin ensiz - dar
enstrüman - çalgı entari - giysi, kadın paltarı entari – giysi entegrasyon - uyum entelektüel - aydın, münevver enteresan - ilginç, meraklı enteresan – ilginç enternasyonal - beynelhalk, uluslararası entipüften - uydurma entrika - dek, hile, oyun
envai çeşit - nevbenev envanter - demirbaş envestisman - yatırım epey - bayağı, hayli, oldukça, oldukça çok epeyce - epey epeyi - epey epeyice - epey epik - destani epikriz - hikâye epilepsi - sara
epizot - dilim epope - destan eprimek - erimek, yumuşamak er - asker, erkek, erken, kahraman, kişi, koca, mert, nefer, yiğit, zevç er avrat - eş er bezi - haya, yumurta er kişi - erkek erbap - ehil, usta erdem - fazilet erdemli - yüksek
erden - bakire erek - amaç, gaye, hedef, maksat, murat erek – amaç eren - aziz, ermiş ergen - bekâr ergilik - şilt ergin - reşit ergonomik - elverişli, kullanışlı erik - alça, kayısı erim - çalım, menzil, muştu
erimek - bitmek, tükenmek, yok olmak erincek - tembel, üşengeç erinç - huzur, rahat erinçli - rahat erinçsiz - rahatsız erinmek - üşenmek erir - münhal erişim - ulaşım erişkin - kâmil erişme - idrak
erişmek - çatmak, çıkmak, değmek, demek, girmek, ulaşmak, varmak, yetişmek erişmiş - nail eritme - hal eritmek - yok etmek eriyebilen - münhal eriyik - mahlul erk - iktidar, kudret, kuvvet, nüfuz erkân - yol, yöntem erkânıharbiyeiumumiye - genelkurmay erkânıharp - kurmay
erke - ışık, kudret erkek - bay, er, kişi, koca, mert, sap erkek berberi - berber erkeklik organı - kamış erken - er erken bahar - ilkbahar erketeci - gözcü erkin - hür, serbest erkincilik - inanç erkli - kadir, muktedir
erköyün - şımarık erköyünleşmek - şımarmak ermek - erişmek, kavuşmak, yetişmek ermiş - aziz, evliya, veli eroin - maden erteleme - tecil, tehir ertelemek - atmak, savsaklamak, sonraya saklamak ertelenmek - kalmak erzan - ucuz erzel - alçak, soysuz
esans - ıtır, ruh esaret - boyunduruk esas - ana, anayasa, asıl, baş, başlıca, gerekçe, gövde, hakikat, ilke, kök, mahiyet, omurga, temel, üs esas – temel esas kanun - anayasa esasen - gene, zaten esasi - esas esaslanmak - kökleşmek esaslı - doğru, güzel esassız - asılsız, yalan
esatir - mitoloji esbabımucibe - gerekçe esbak - eski, geçmiş esef - kaygı, tasa, üzüntü esef etmek - hayıflanmak eseme - mantık esen - iyi, selamet esenleme - selam esenleşmek - vedalaşmak esenlik - afiyet, sağlık, selamet, sıhhat
eser - im, işaret, iz, kitap, ürün, yapıt, yayın eser – yapıt esermek - bakmak, beslemek esin - ilham esinlenmek - ilham almak esinti - hava esir - hava, köle, tutsak esir – tutsak esir etmek - alıkoymak esirgeme - himaye, rahim
esirgemek - himaye etmek, korumak, sakınmak, saklamak esirgememek - kıymak esirlik - esaret esirmek - delirmek, sertleşmek eski - çaput, emektar, ezelî, külüstür, paçavra, sabık eskiden - evvelce, evveller, geçmişte eskileşmek - eskimek eskimek - aşınmak, yaşlanmak, yıpranmak eskimiş - yırtık eskiz - taslak
eslek - itaatli esme - ürperti esmek - üfürmek esmer - kara, karaca esna - sıra espas - aralık espressivo - duygulu, içten espri - nükte esrar - duman, keyif, maden, mal, ot esrarlı - esrarengiz
esrik - dumanlı, sarhoş essah - doğru, gerçek estelik - abide, anıt, yadigâr estetik - bedii esvap - giysi eş - adam, aile, arkadaş, avrat, bayan, benzer, bey, bir, ehil, emsal, er avrat, familya, hanım, harem, hatun, karı, kişi, koca, koşa, kuma, ortak, tay, yoldaş eş anlamlı - anlamdaş eş güdüm - koordinasyon eş koşma - şirk eşarp - atkı, baş örtüsü
eşek - merkep eşekçe - kaba eşelemek - deşelemek, eşinmek, kurcalamak eşey - cinsiyet eşeysel - cinsel eşik - astana, başlangıç eşinmek - eşelemek eşit - beraber, müsavi, tay eşitlik - müsavat eşkal - biçim
eşkâl - biçim, görünüş, kılık eşkıya - harami, kuldur eşkin - filiz, sürgün eşlem - kopya eşleşmek - çiftleşmek eşme - kaynak, pınar eşmek - araştırmak, incelemek eşya - kayıt, yük et - ten et kafalı - budala, enayi, kaba
etanol - alkol etap - adım, aşama etçi - kasap etekserpen - pasaklı etiket - kimlik etil alkol - alkol etken - aktif, faktör, malum, müessir etki - bulaşık, el, hasiyet, hüküm, tesir, yardım etki – tesir etki etmek - savmak
etkileme - tesir etkilemek - cezbetmek, dokunmak, işlemek, koymak, silkelemek, tesir etmek etkilenmiş - müteessir etkileyicilik - karizma etkili - aktif, canlı, dokunaklı, güçlü, keskin, kuvvetli, müessir, tesirli, yanık, yüksek etkili olmak - yapmak etkime - tesir etkimek - tesir etmek etkin - aktif, faal etkin olmak - konuşmak
etkinlik - faaliyet etkinlik merkezi - oditoryum etkisiz - tesirsiz etlenmek - semirmek, şişmanlamak etli - dolgun, kalın etli canlı - güçlü etmek - buyurmak, görmek, kılmak, yapmak etmen - faktör etraf - civar, çevre, muhit, ortalık, yöre etraf – çevre
etrafını alarak - çepçevre, çepeçevre etsiz - kuru, sıska, zayıf etüt - mütalaa, müzakere etüt etmek - araştırmak, incelemek ev - aile, beyit, dar, hane, konut, mekân, nesil, ocak, soy, sülale ev bark - ev, mülk evcil - ehlî, ehlileşmiş hayvan, yerli evcilleşmek - alışmak evet - beli, efendim, oldu, olur, peki, tamam, ya evetlemek - onaylamak
evham - kuruntu, kuşku, vehim, vesvese evhamlanmak - kuşkulanmak evinsiz - boş, kof evirme - akis evirmek - çevirmek evirtim - akis evla - yeğ evlat - çocuk, döl, soy, yavru evlek - mandal evlendirmek - yapmak
evlenme - izdivaç evlenmek - varmak evlenmemiş - mücerret evlilik akdi - nikâh evliya - ermiş evolüsyon - gelişme evrak - senet evre - aşama, basamak, merhale, mertebe, safha evren - âlem, cihan, kâinat evrim - tekâmül
evsaf - hususiyet, seciye evsiz barksız - avare, başıboş evvel - geçmiş, ilk, kabak, önce evvel bahar - ilkbahar evvela - ilkin, önce evvelce - eskiden, önce, önceden evvelden - eskiden, evvelce, önceden evveli - eskiden evvelki - sabık evveller - eskiden
evvelsi - evvelki eyalet - taşra, vilayet eyitmek - demek eylem - fiil, hareket, iş eylemek - buyurmak, etmek, yapmak eyvallah - hüdahafız eyvan - teras ezancı - müezzin ezber etmek - ezberlemek ezberden - ezbere
ezbere - bilmeden, ezberden ezel ebet - ebediyen ezelî - eski ezelî takdir - yazgı ezgi - gidiş, haz, melodi, nağme, sıkıntı, şarkı, tarz, tempo, terane, üzüntü, yol ezginlik - sıkıntı, üzüntü ezik - çürük ezinç - azap ezinti - sıkıntı eziştirmek - tartaklamak, tepelemek
eziyet - azap, sıkıntı, zulüm eziyet etmek - zulmetmek ezkaza - kazara ezme - kahır ezmek - çiğnemek, çommak, dövmek, harcamak, kahretmek, kısmak, öğütmek, yenmek