G Harfi ile Başlayan Eş Anlamlı Kelimeler
G Harfi ile Başlayan Eş Anlamlı Kelimeler gabi - ahmak gabilik - ahmaklık gacı - dost, kadın, metres, sevgili gaddar - acımasız, cani, hınzır gaf - yersiz hareket, yersiz iş gafillik - gaflet gaflet - dikkatsizlik, uyku gaflet uykusu - bilgisizlik gafleten - ansızın, birden, birdenbire, zıpçıktı gaga - ağız, dimdik
gagalamak - azarlamak, hırpalamak gagayı - martı gâh - bazen, kâh gaile - dert, kaygı, keder, sıkıntı, üzüntü, yük gailesiz - dinç galat - hata galebe - çokluk galeyan - coşkunluk, kaynama galeyan etmek - coşmak, kaynamak galiba - ihtimal ki, olabilir ki
galip gelmek - kazanmak galiz - iğrenç galsame - solungaç gam - çile, gam, hüzün, kasvet, kaygı, tasa, teessür, üzüntü gamlanmak - kaygılanmak gammaz - jurnalci gammazlamak - çuğullamak, kötülemek, satkınlık etmek gamsız - rahat gamze - batık gamze etmek - kırıtmak
gani - bol, çok, varlıklı, zengin garaz - amaç, hedef, kin, maksat garet - yağma garet etmek - soymak, yağmalamak gariban - biçare, garip, kimsesiz, zavallı garip - abus, acayip, cins, gariban, kimsesiz, tuhaf, yabancı, zavallı gariplik - garabet garipsemek - yadırgamak gark etmek - batırmak, boğmak gark olmak - batmak
garp - batı garp – batı gaseyan etmek - kusmak gato - çörek, pasta gâvur - acımasız, merhametsiz gayda - tulum gaye - amaç, erek, hedef, maksat, meram, murat, uğur, yol gaye – amaç gayr - başkası gayret - çaba, himmet, hız
gayret – çaba gayret etmek - çabalamak, uğraşmak gayrı - başka, diğer, gayri gayriadi - olağanüstü gayriciddi - laubali gayrikanuni - yasa dışı gayrilegal - illegal gayrimahdut - sonsuz gayrimakul - saçma gayrimemnun - kırgın, kızgın, küskün
gayrimenkul - emlak gayrimeskûn - boş, ıssız gayrimuntazam - dağınık, gelişigüzel gayrimüstakil - bağımlı gayrisafi - karışık, katışık gayritabii - acayip, sapık gayz - hınç, öfke gayzlanmak - öfkelenmek gaz - tül gaza - cihat
gazal - ceylan gazap - hiddet, hınç, hışım, öfke gazaplandırmak - kızdırmak gazaplanmak - kızmak, öfkelenmek gazaplı - kızgın gazete - sütun, yenün gazlamak - kaçmak gebe - boğaz, hamile gebe – hamile geberik - ölü
gebertmek - öldürmek gebeş - aptal, sersem gece - akşam, geceleyin gece kuşu - yarasa gece vakti - geceleyin gecelemek - konaklamak geceleyin - gece, gece vakti geceli gündüzlü - sürekli gecikme - rötar geciktirme - tehir
geciktirmek - savsaklamak geçe - yaka geçek - güzergâh, hat geçen - sabık geçen yıl - bıldır geçende - bugünlerde, geçenlerde geçenek - aralık, koridor geçenlerde - geçende geçer - makbul geçer akçe - muteber
geçerlemek - onaylamak geçerli - itibarlı, makbul, muteber geçerli olmak - konuşmak geçerlik - revaç geçerlilik - hüküm geçici - bulaşıcı, eğreti, muvakkat, muvakkati, öteri, sari, yaya, yolcu geçilme - geçiş geçilmek - bırakmak, terk etmek geçim - anlaşma, dolanma, maişet, uyum geçimlik - nafaka
geçimsiz - bedreftar, huysuz, şirret, yola gitmeyen geçimsizlik - hırgür, hırıltı, zıddiyet, zırıltı geçindirmek - bakmak geçinme - geçim, maişet geçinmek - anlaşmak, dolanmak, ölmek, taslamak, uzlaşmak, yaşamak geçirme - nakil geçirmek - etmek, giymek, görmek, iletmek, kalmak, kaydetmek, nakletmek, oturmak, savmak, takmak, tespit etmek, vurmak, yapmak, yazmak geçiş - geçilme, geçme, intikal, transfer geçişim - intikal geçişli - tesirli
geçişsiz - lazım, tesirsiz geçiştirmek - kurtulmak, savuşturmak geçit - intikal, transfer geçkin - geçmiş geçme - geçiş, transfer geçmek - aşmak, bırakmak, bitmek, buyurmak, girmek, gitmek, harcamak, işlemek, kalmak, kapmak, olmak, oturmak, sirayet etmek, sönmek, tükenmek, vazgeçmek, yaşamak, yermek, yürümek geçmez olmak - kalkmak geçmiş - dün, evvel, geri, mazi geçmişte - eskiden geda - dilenci, fakir, yoksul
gedik - imtiyaz, kertik, yara gedmek - delmek gelecek - ati, encam, ileri, istikbal, müstakbel gelecek – istikbal – ati gelenek - âdet, anane gelenek – anane gelgeç - geçici gelgit - kabarma geli - kilo gelin - kukla
gelin abla - yenge gelin olmak - evlenmek gelincik - lale gelir - hasılat, medahil gelişememek - küsmek gelişememiş - geri gelişigüzel - itinasız, rastgele, üstünkörü gelişim - inkişaf, tekâmül gelişme - inkişaf, nema, tekâmül, terakki gelişmek - ilerlemek, inkişaf etmek, palazlanmak, parıldamak, serpilmek, şişmanlamak, yetişmek
geliştirme - ihya gelme - göçmen gelmek - akmak, başlamak, buyurmak, çıkmak, dayanmak, doğmak, getirmek, izlemek, katılmak, takip etmek, türemek, ulaşmak, uymak, varmak, yönelmek gemi - tekne gemilik - tersane gen - geniş genç - dinç, körpe, toy genç erkek - çocuk gençler - çoluk çocuk gene - esasen, tekrar, yeniden, yine
gene – yine genel - umumi genel – umumi genelev - kerhane, koltuk genelge - tamim genelleme - tamim genelleştirme - tamim genellikle - ekseri, umumen, umumiyetle geniş - çok, ferah, gen, koca, rahat, yaygın genişlemek - büyümek, gelişmek, kabarmak, şişmek
genişletme - teşmil genişliğinde - kadar genişlik - arz, boyut, en, vüsat genlik - bolluk, refah gerçek - asıl, başlıca, ciddi, doğru, doğruluk, hak, hakikat, sadık, sahici, tam, temel gerçekleme - teyit gerçekleşme - tahakkuk gerçekleşmek - çıkmak, tutmak gerçekleştirmek - hazırlamak, yapmak gerçekli - muhakkak
gerçeklik - asıl, gerçek, hakikat gerçekten - bayağı, doğrudan, fiilen, hakikat, hakikaten, nitekim, sahi, sahiden, yakinen gerçi - vakıa gerdanbent - gerdanlık gerdanlık - gerdanbent gereç - malzeme, materyal gereğince - göre gerek - icap, lazım, lüzum, lüzumlu gerek olmak - gerekmek, istemek gerekçe - delil, esas, münasebet
gerekli - lazım, lüzumlu, vacip, zaruri gereklik - icap, lüzum gereklilik - hacet, lüzum, zaruret gerekseme - ihtiyaç gereksemek - muhtaç olmak gereksinim - ihtiyaç gereksinmek - muhtaç olmak gereksiz - abes, boşuna, fuzuli, lüzumsuz, nahak, yararsız gerelti - engel, perde gergi - perde
gergin - bozuk, sinirli gerginlik - gerilim geri - aptal, arka, art, geçmiş, geri kalmış, mazi, son, sonuç geri – art geri bırakmak - atmak geri çekilme - ricat geri dönmek - kayıtmak geri kalmış - geri geri vermek - kaytarmak gerici - irticacı, mürteci
gericilik - irtica geride bırakmak - geçmek gerileme - ricat gerilim - tansiyon gerilmek - kızmak, öfkelenmek, sinirlenmek geriz - lağım germek - çekmek, uzatmak germen - hisar gestalt - biçim, boy, durum, yapı getiri - faiz, kazanç, ürem, yarar
getirmek - gelmek, iletmek, sağlamak, sürüklemek getirtmek - celbetmek geveze - atak, boşboğaz, çaçaron, lafazan, zevzek gevezelik - çene gevher - cevher gevrek - gözü sulu gevşek - uyuşuk gevşek ağızlı - geveze gevşeklik - rehavet gevşemek - boşalmak, hoşlanmak, sakinleşmek, sevmek, tavsamak, yatışmak, yumuşamak
gevşetmek - boşaltmak gezelemek - gezinmek gezgin - seyyah gezi - seyahat gezici - gezgin gezinme - seyran gezinmek - dolaşmak, eğlenmek gezinti - koridor, seyran, sofa gezme - seyran gezmek - başvurmak, bulunmak, dolanmak, dolaşmak, gitmek, görmek, yürümek
gezmek – dolaşmak gezmen - gezgin gıcık etmek - kızdırmak gıcıklanmak - huylanmak, kuşkulanmak gıcır - yeni gıcır gıcır - taptaze, yeni gıcırı bükme - anlamsız, yersiz, zoraki gıcırtı - protesto gıda - besin gıda – besin
gıdık - gerdan gına - bolluk gıpta etmek - imrenmek gır - lakırtı, söz, uydurma, yalan gır gır - komik, matrak gıybet - kötüleme gıybet etmek - yermek gibi - kabil, kadar gibi olmak - kesilmek gicişme - uyuz
gicişmek - kaşınmak giç - budala, enayi gider - çıkar, mahariç, masraf giderek - tedricen, yavaş yavaş giderilmek - çıkmak gidermek - almak, aradan kaldırmak, bastırmak, çıkarmak, kesmek, yok etmek gidi - pezevenk gidiş - davranış, durum, ezgi, hal hareket, seyir, tempo, tutum gidiş geliş - trafik gidiş yolu - güzergâh
gidişat - davranış, durum, tutum gidişmek - kaşınmak gine - gene, yine giranbaha - değerli girdap - burulgan girenlemek - serinlemek girev - diyet, ipotek, rehine girev götürmek - haczetmek girgin - pişkin girift - çapraşık, dolaşık, karışık
girinti - tırtıl girintisiz çıkıntısız - düzgün giriş - başlangıç girişik - girift girişim - adım, teşebbüs girişimci - müteşebbis girişken - atak girişme - teşebbüs girişmek - davranmak, girmek, kalkmak, koyulmak, sarılmak, tutmak girizgâh - giriş
girme - intisap girmek - almak, başlamak, bulaşmak, buyurmak, dönüşmek, erişmek, fethetmek, geçmek, girişmek, kaçmak, katılmak, sığmak, ulaşmak, vurmak git - yallah gitmek - başvurmak, buyurmak, çalışmak, çıkmak, dayanmak, değerlendirmek, düşmek, geçmek, gezmek, işlemek, karşılamak, ölmek, saymak, ulaşmak, uzanmak, varmak, yakışmak, yapmak, yaraşmak, yetişmek, yetmek, yürümek gittikçe - tedricen giyecek - giyim, giyinecek, giysi, paltar, üst giyim - çul, elbise, giyecek, giysi, kıyafet giyinecek - giyecek giyit - giysi giymek - çekmek, kullanmak, taşımak
giysi - çıkarmak, çul, don, elbise, entari, giyecek, giyim, kıyafet, paltar, üst, üzeri giysi – elbise giz - peçe, sır giz – sır gizem - sır gizemli - esrarengiz gizleme - inkâr gizlemek - örtmek gizler - esrar gizletmek - saklamak
gizli - illegal, kapalı, mahrem, örtülü, saklı, zımni gizli – saklı gizlice - kaçak gizlilik - mahremiyet global - toptan gocuk - kürk gocunmak - acışmak, çekinmek, kaçınmak, üstüne götürmek godoş - pezevenk gonca - tomurcuk goygoycu - dilenci
göbek - gömlek, karın, kindik, kuşak, merkez, nesil göcen - kedi, pişik göç - nakil göçer - göçebe göçeri - konar göçer göçermek - değiştirmek, devretmek, göçürmek göçkün - göçebe göçmek - çökmek, oturmak, ölmek, taşınmak, yıkılmak göçmen - gelme, muhacir göçük - çökme, çökük, yıkıntı
göçürme - nakil göçürmek - aktarmak, nakletmek göden - işkembe gödeş - semiz göğermek - morarmak göğerti satan - manav göğüs - bağır, döş, meme, sadır, sine göğüslemek - direnmek, karşı durmak göğüslük - önlük gök - feza, gökyüzü, sema, uzay, yetişmemiş
gök kubbe - gök gökçe - mavi, semavi gökçe yazın - edebiyat, yazın gökçül - semavi göksel - semavi gökyüzü - gök, hava, sema gökyüzü – sema göl ayağı - ayak gölcük - azmak gölge - hayalet
gölgelendirmek - bozmak gömlek - basamak, derece, göbek, işlik, kat, kılıf gömmek - bastırmak, batırmak, defnetmek gömü - define gömülmek - gark olmak, kaybolmak, yok olmak gömüt - kabir, mezar gön - deri, kösele gönç - varlıklı, zengin gönder - bayrak ağacı, üvendire gönderilmek - gitmek
göndermek - atmak, çıkarmak, sevk etmek, sunmak, ulaşmak, uzatmak, yollamak gönen - nem, rutubet gönenç - bolluk, refah gönençli - müreffeh gönlünü almak - gönlünü etmek gönlünü etmek - gönlünü almak, razı salmak gönül - arzu, can, dil, hatır, içeri, istek, kalp, karın, sine, yürek gönül avcısı - çapkın gönül belası - dert gönül borcu - minnet, şükran
gönül borçlusu - minnettar gönül rahatlığı - huzur gönülden - candan gönüllenmek - alınmak, darılmak, gücenmek gönüllü - fahri gönülsüz - kerhen göre - diye, için, nazaran göreceli - izafi, nispi görelik - bağlılık görelilik - izafiyet
görenek - âdet göresimek - özlemek göresin - acaba, acep görev - hizmet, işlev, vazife, yer görev – vazife görevlendirmek - bırakmak, göstermek görevli - memur görgü - deneyim, tecrübe, terbiye görgülü - aydın, efendi görgüsüz - basit, çakal, hıyar, ilkel, kabak, tor, yavan
görk - gösteriş görkem - gösteriş, ihtişam, şaşaa, şatafat, tantana görkemli - gösterişli, muhteşem görklü - gösterişli, güzel görme - müşahede görme engelli - âmâ, kör görmeden - gıyaben görmek - almak, anlamak, bakmak, çıkmak, değerlendirmek, gezmek, izlemek, karşılaşmak, kavramak, rastlaşmak, seçmek, seyretmek, sezmek, vermek, yaşamak görmemek - uyumak görmez - görme engelli
görmezliğe vurmak - görmezlikten gelmek görmezlikten gelmek - görmezliğe vurmak görü - nezaret görücü - dünürcü, elçi görülen - tanıdık görülmedik - fevkalade görülmek - rastlanmak, seçilmek görümce - baldız görünen - zahirî görünme - cilve, tebarüz, tezahür
görünmek - azarlamak, başlamak, benzemek, gelmek, göstermek, gözükmek görünmez olmak - kaybolmak, yitmek görüntü - hayal, hayalet, manzara, sahne görüntülemek - yaratmak görüntülük - ekran görünüm - görünüş, manzara görünüş - çehre, eşkâl, görünüm, manzara, suret, zahir görünüşte - sureta görüş - fikir, göz, inanç, mezhep, mütalaa, randevu, rey, telakki, ufuk, vuslat görüşme - konuşma, musahabe, mülakat, müzakere, temas, ziyaret
gösterge - belirti, im, işaret, nişan gösteri - nümayiş, tezahürat gösteri yapmak - çıkış etmek, ifa etmek gösteriş - caka, cila, çalım, fiyaka, göze girme, kurum, lüks, nümayiş, şan, tumturak gösterişli - ağır, ağırbaşlı, görkemli, lüks, oturaklı, zengin gösterişlilik - şan gösterişsiz - basit, mütevazı, sade, ünsüz, yalın gösterişsizlik - tevazu gösterme - tayin, teşhir gösterme parmağı - işaret parmağı
göstermek - açıklamak, benzemek, çıkarmak, işaret etmek, tayin etmek göstermelik - numune, örnek göt - dip, kıç götürge - asansör götürmek - atmak, çalmak, dayanmak, iletmek, katlanmak, öldürmek, sevk etmek, sökmek götürülmek - gitmek götürüm - sabır, tahammül gövde - beden, cisim, esas, vücut gövde – beden göveri - sebze
gövermek - morarmak, yeşermek göverti - sebze göymek - yakmak göynük - yanık göyük - yanık göz - bakış, bölüm, çekmece, delik, görüş, hane, kaynak, nazar, oda göz atmak - göz gezdirmek göz doktoru - gözcü göz erimi - ufuk göz gezdirmek - göz atmak
göz hapsi - göz tutsağı göz kamaştırıcı - görkemli, muhteşem, parlak göz kırpımı - lahza göz tutsağı - göz hapsi gözaltı - nezaret gözcü - gözetmen, nokta gözdağı - tehdit gözde - aziz göze girme - gösteriş gözene - gözlük
gözenek - pencere gözetçi - bekçi gözetim - himaye, nezaret gözetlemek - gözlemek, tarassut etmek gözetme - himaye, nezaret gözetmek - bakmak, beklemek, himaye etmek, kayırmak, kollamak, korumak, kovmak, sakınmak gözetmen - gözcü gözgü - ayna gözlem - müşahede, rasat gözlem – rasat
gözlemci - müşahit gözlemek - araştırmak, beklemek, gözetlemek, incelemek, izlemek, kollamak, korumak, müşahede etmek, tarassut etmek gözlemevi - rasathane gözlemlemek - gözlemek, müşahede etmek gözlenilmeden - kazara, zıpçıktı gözletmek - oyalamak gözlük - aynek gözsüz - görme engelli gözü aç - açgözlü gözü kapalı - gözübağlı, kör körane
gözü kara - cesaretli gözü pek - cesur, yiğit gözü sulu - gevrek, nazik yürekli gözü tok - tokgözlü gözübağlı - gözü kapalı gözükme - tezahür gözyaşı - yaş grado - derece gramer - dil bilgisi grev - tatil
gri - boz, boz renk, kül rengi gril - ızgara grup - camia, deste, hizip, kol, küme, öbek, saf, set, takım, zümre gufran - bağışlama gulgule - gürültü, şamata gurbet acısı - sıkıntı gurbetlik - gurbet gurk - kuluçka gurlamak - guruldamak guru - pir
gurup etmek - batmak gurur - benlik, çalım, kasıntı, kibir, kurum, loka, tekebbür gururlanmak - kabarmak, şişmek gururlu - mağrur gussalı - acıklı gusto - beğeni gübür - çöp, süprüntü gücendirmek - incitmek, yaralamak gücenik - küskün gücenmek - burulmak, darılmak, ıkınmak, incimek, incinmek, kırılmak
gücenmiş - kırık gücük - bodur, kısa gücük ay - şubat gücün - ancak, zorla güç - ağır, bilek, can, çetin, derman, fer, hâl, hız, kudret, kuvvet, mecal, müşkül, sarp, takat, zor güç – kuvvet – zor güç kuvvet - hâl güçbeğenir - müşkülpesent güçlendirme - ihya güçlendirmek - perçinlemek
güçlenmek - yükselmek güçlenmiş - oturmuş güçleşmek - daralmak güçleştirmek - kesmek güçlü - canlı, dayanıklı, demir, diri, gürbüz, kadir, korkunç, kudretli, kuvvetli, muazzam, üstelik, yüksek güçlü – kuvvetli güçlük - engel, meşakkat, müşkül, müşkülat, pürüz, sarp, zahmet, zor güçlükle - dar, zor güçlükler - müşkülat güçsüz - âciz, çelimsiz, kof, ölü, pestil
güçsüzleşmek - tükenmek güçsüzleştirmek - tüketmek güçsüzlük - zafiyet güçten düşmüş - bitkin güdelemek - kovalamak güdü - saik güdücü - çoban, sürücü güdük - kısa güdülebilen - güdümlü güdüm - idare
güfte - söz gül - çiçek, kızılgül gül destesi - buket gül renkli - pembe güldeste - buket güldürü - komedi güldürü – komedi güldürücü - gülünç, komik, maskara, tuhaf güle güle - yakşı yol güleç - mütebessim
gülgûn - pembe güllabi - açıkgöz, kurnaz gülle - kumbara, kurşun, mermi, top mermisi güllelemek - kurşunlamak, vurmak güllü kelem - karnabahar gülme - kahkaha gülmece - mizah gülmeceli - mizahi gülmeli - mizahi gülmeyen - ciddi
gülücük - tebessüm gülük - hindi gülümseme - tebessüm gülümser - sevimli gülümseyen - mütebessim gülünç - kepaze, komik, matrak, tuhaf gülünç – komik güman - şaibe, şans, zan gümbedek - birdenbire gümbürdemek - ölmek
gümrah - zinde gümrahlık - bolluk gümrüksüz - kaçak gümüş varak - varak gümüşgöz - açgözlü, cimri gün - çağ, devir, gündüz, güneş, sıra, tarih, zaman gün batımı - gurup gün batısı - batı gün doğusu - doğu gün gülü - gelincik
gün ortası - öğle günah - cürüm, hata, sorumluluk, vebal, yazık günahkâr - fail, sanık günahlı - günahkâr günahsız - arı, masum günaydın - sabahın hayır güncek - şemsiye güncel - aktüel, mühim, şimdiki güncellik - aktüalite, aktüellik gündelik - yevmiye
gündeş - güncel gündizme - dallık, takvim gündüz - gün gündüz feneri - zenci gündüz gösterimi - matine gündüz seansı - matine güneş - gün güney - cenup güney – cenup günindi - batı, garp
günlük - jurnal günorta - öğle günortada - öğleyin günü - haset, kuma günü geçmiş - bayat günübirlik - gelişigüzel günücü - kıskanç günülemek - kıskanmak güpür - kumaş gür - bol, verimli
gürbüz - güçlü, muhkem, sağlam güre - çekingen, dinç, korkak, kuvvetli, ürkek güreşçi - pehlivan güreşçi köprüsü - köprü gürlek - çağlayan gürlük - bereket gürpedek - ansızın güruh - sürü gürüldemek - tangırdamak gürültü - hengâme, patırtı, şamata
gürültü patırtı - gürültü, kavga gürültüsüz - sütliman gütmek - izlemek, otarmak, takip etmek güven - cesaret, emniyet, güvenç, güvenme, hörgüç, itimat, kredi güven – itimat güven oyu - itimat reyi güvence - garanti, teminat güvence akçesi - depozit, depozito güvenç - güven, itimat, kıvanç güvenerek - istinaden
güveni olmak - güvenmek, inanmak güvenilen - güvenilir güvenilir - ciddi, emniyetli, itimatlı, muteber, sağlam güvenilmez - kancık güvenli - emin, emniyetli güvenlik - asayiş, emin amanlık, emniyet, emniyyet güvenme - güven güvenmek - dayanmak, inanmak, itibar etmek güvey - damat, küreken, yezne güveyi - damat
güya - sanki, sözde güz - payiz, sonbahar güz – sonbahar güzel - doğru, hoş, iyi, kalburüstü, kıvrak, körpe, leziz, yakışıklı güzellik - letafet, yumuşaklık güzellik salonu - kuaför güzergâh - gidiş yolu güzeşt - ıskonto, taviz güzeşte - geçmiş güzgü - ayna
güzide - seçkin, seçme güzün - payizde