Sözlüğümüzde yer alan kelimeler Türk Dil Kurumu (https://sozluk.gov.tr) web sitesinden alıntıdır.
C Harfi İle Türkçe Kelimeler ve Anlamları Ca : Kalsiyum elementinin simgesi caba : Bir şey ödemeden, para vermeden alınan şey, bedava cabadan : Bedavadan cacık : Yoğurt, ayran içine hıyar veya marul doğranarak yapılan, çoğu kez sarımsaklı, iştah açıcı yiyecek cadaloz : Çok konuşan, huysuz ve şirret (kadın) cadalozlaşma : Cadalozlaşmak işi cadalozlaşmak : Cadaloz gibi davranmak cadalozluk : Cadaloz olma durumu cadde : Ana yol cadı : Geceleri dolaşarak insanlara kötülük ettiğine inanılan hortlak
cadı kazanı : Dedikodunun, fesadın, kargaşanın çok olduğu yer cadılaşma : Cadılaşmak işi cadılaşmak : Kadın huysuzlaşmak cadılık : Cadıya yakışır davranış, huysuzluk cadısüpürgesi : Emeçleri özellikle dal uçlarındaki kabuk altında sıkı bir ağ örerek çekirdekli yemiş ağaçlarının çiçeklenmesine, dolayısıyla meyve verimine engel olan asklı mantar (Taphrina cerasi) cafcaf : Gösteriş, şatafat cafcaflı : Gösterişli, fazla şık, şatafatlı cafcaflılık : Cafcaflı olma durumu Caferi : Şiiliğin bir kolu ve bu koldan olan kimse Caferilik : Caferi olma durumu
cağ : Parmaklık, korkuluk cağ kebabı : Oltu kebabı cağlık : Dokumacılıkta, çözgü makinesinde çözgü ipliği bobinlerinin desen ve renk sırasına göre yerleştirildiği sehpa cahil : Öğrenim görmemiş, okumamış cahilane : Cahilce cahilce : Cahile yakışır bir biçimde, cahilcesine, cahilane cahilcesine : Cahilce Cahiliye Dönemi : Araplarda Müslümanlıktan önceki çağ cahiliyet : Bilgisizlik cahilleşebilme : Cahilleşebilmek işi
cahilleşebilmek : Cahilleşme ihtimali bulunmak cahilleşme : Cahilleşmek işi cahilleşmek : Cahil duruma gelmek cahillik : Bilgisizlik caiz : Din, yasa, töre vb. bakımdan işlenmesinde, yapılmasında sakınca olmayan, yapılıp işlenmesine izin verilen caize : Şairlerin kasidelerle övdükleri büyükler tarafından kendilerine verilen bahşiş caka : Gösteriş, çalım, kabadayılık, fiyaka cakacı : Caka yapmayı seven cakacılık : Cakacı olma durumu cakalanma : Caka satma
cakalanmak : Caka satmak cakalı : Cakası olan, caka ile yapılan, gösterişli cakasız : Cakası olmayan calip : Celp eden, çeken, çekici cam : Soda veya potas katılmış silisli kumun ateşte eritilmesiyle yapılan sert, saydam ve çabuk kırılır cisim cam çivisi : Yaklaşık çapları 1 milimetre, boyları 1,5-2,5 santimetre arasında değişen ince ve başsız tel çivi cam elyafı : Çok ince, bükülebilir, ısı ve ses yalıtımında kullanılan koruyucu madde, cam lifi, cam yünü cam göz : Gözü takma olan cam kanatlılar : Kurtçukları, elma, kayın, kavak, meşe ve gürgen ağaçlarına zarar veren, kanatları camsı, hortumları körelmiş kelebekler familyası cam kaya : Siyah, yeşil, kahverengi ve kırmızı renklerde olabilen, yanardağlardan püsküren lavın aniden soğumasıyla oluşan volkanik cam, obsidiyen
cam lifi : Cam elyafı cam macunu : Camı yuvasına tutturmak ve yalıtkanlık sağlamak amacı ile kullanılan bezir yağı ve üstübeç karışımı cam mozaik : Renkli taş parçaları yerine cam parçalarından yapılan mozaik cam resim : Renkli camların kesilip birbirlerine kurşun çubuklarla bağlanması ile yapılan süs veya resim cam suyu : Potas veya sodanın kuvars ile eritilmesinden elde edilen, ağacın böceklere ve ateşe direncini artıran renksiz sıvı cam yuvası : Çerçevelerde camın yerleştirilmesi için açılan yiv, camevi cam yünü : Cam elyafı camadan : Çapraz düğmeli, ipek veya sırma işlemeli bir tür kısa yelek camadanlı : Camadan giymiş olan cambaz : Yerde ve tel, at, bisiklet, ip vb. üzerinde dengeye dayanan, tehlikeli, heyecan verici gösteriler yapan kimse, akrobat
cambazhane : Cambazların oyunlarını gösterdikleri yer cambazlık : Cambazın işi veya mesleği, akrobatlık, akrobasi cambul cumbul : Çok sulu, suyu bol (yemek) camcı : Cam ticaretini veya cam takmayı meslek edinmiş kimse camcı elması : Ucundaki küçük, dönebilen elmas parçası ile camı çizerek kesmeye yarayan alet camcı macunu : Cam ile çerçeve arasındaki aralıkları kapatmakta kullanılan ve kaba üstübeçle bezir yağından yapılan hamur camcılık : Camcının yaptığı iş camekân : Göstermelik, satılık şeylerin sergilendiği camlı bölme veya yer, sergen, vitrin camekânlı : Camekânı olan (yer) camekânlı kutu : Televizyon
camekânsız : Camekânı olmayan camevi : Cam takma işleri yapılan dükkân, camcı camgöbeği : Yeşile çalan mavi renk camgöz : Deniz kıyısına yakın yaşayan, yanlarında veya sırtında beyaz lekeleri bulunan, gözü parlak olan, eti yenebilen bir tür köpek balığı (Galeius canis) camgüzeli : Evlerde süs olarak yetiştirilen, pembe, kırmızı çiçekler açan bir tür kına çiçeği (Impatiens sultanı) camız : Manda (I) cami : Müslümanların ibadet etmek için toplandıkları yer camia : Topluluk, zümre camit : Cansız camlama : Camlamak işi
camlamak : Cam geçirmek, cam takmak camlanma : Camlanmak işi camlanmak : Cam takılmak camlaşma : Camlaşmak işi camlaşmak : Cama benzer duruma gelmek camlatılma : Camlatılmak işi camlatılmak : Cam taktırılmak camlatma : Camlatmak işi camlatmak : Cam taktırmak camlı : Cam takılmış, cam geçirilmiş, camı olan
camlı köşk : Saraylarda veya bahçelerde soğuktan korunmak için camla örtülmüş oda, salon camlık : Camlı çerçeve ile bölünmüş yer camsı : Cam gibi saydam olan, cama benzeyen camsız : Camı olmayan can : İnsan ve hayvanlarda yaşamayı sağlayan ve ölümle vücuttan ayrılan madde dışı varlık can acısı : Vücudun herhangi bir yerinde duyulan şiddetli acı can alıcı : En önemli, çarpıcı can alıcılık : Can alıcı olma durumu can arkadaşı : Can dostu can bunaltısı : Aşırı üzüntü sebebiyle canın sıkılma, bunalma durumu