Sözlüğümüzde yer alan kelimeler Türk Dil Kurumu (https://sozluk.gov.tr) web sitesinden alıntıdır.
H Harfi İle Türkçe Kelimeler ve Anlamları H : Hidrojen elementinin simgesi ha : İstek uyandırmak için kullanılan bir söz hab : Uyku habanera : Çok kıvrak bir Küba dansı habaset : Kötülük, alçaklık habbe : Tahıl tanesi, evin haber : Bir olay, bir olgu üzerine edinilen bilgi, salık haber ajansı : Yurt ve dünya olaylarını toplayıp yayımlayan kuruluş haber bülteni : Radyonun, televizyonun ve çeşitli haber ajanslarının günün iç ve dış olayları konusunda kamuoyunu aydınlatmak amacıyla yayımladıkları kısa metin haber bürosu : Bağlı bulundukları iletişim organlarına bölgesel ve yerel haberleri iletmekle görevli birim
haber kaynağı : Haber değeri olan bilginin alındığı kişi veya yer haber kipi : Bildirme kipi haber merkezi : Bir yayın organının haberleri derleyip toparlamak ve değerlendirmekle sorumlu ve yükümlü haber birimi haber stüdyosu : Ses düzeni, ses geçirmezlik özelliği ile radyo, televizyon vb. yayın organlarında yalnız haber okunmak için ayrılmış özel bölüm veya oda haberci : Haber getiren kimse, ulak habercilik : Habercinin yaptığı iş haberdar : Haberli, bilgili haberdarlık : Haberdar olma durumu haberleşebilme : Haberleşebilmek işi haberleşebilmek : Haberleşme ihtimali veya imkânı bulunmak
haberleşilme : Haberleşilmek işi haberleşilmek : Haberleşme işi yapılmak haberleşme : İletişim haberleşmek : Bir durumu karşılıklı olarak iletmek, karşılıklı olarak haber alıp vermek, iletişmek, muhabere etmek haberleştirme : Haberleştirmek işi haberleştirmek : Haberleşme işini yaptırmak haberli : Bir olay veya durum üzerine bilgisi olan, haberi olan haberlik : Haber durumunda olan haberlilik : Haberli olma durumu habersiz : Haberi olmayan, haber almamış, hiçbir bilgisi olmayan, bihaber
habersizce : Haber vermeden, haberi olmadan, habersiz, gizlice habersizlik : Habersiz olma durumu, bihaberlik habeş : Derisinin rengi çok koyu esmer olan (kimse) Habeşî : Etiyopyalı habip : Sevgili habis : Kötü, alçak, soysuz (kimse) habislik : Habis olma durumu habitat : Yerleşme, oturma habitus : Bitkinin yerindeki durumu, dallanması, köklerinin toprak içerisindeki dağılmasını belirten morfolojik görünüş hac : Genellikle tek tanrılı dinlerde kutsal olarak tanınan yerlerin, o dinden olanlarca yılın belli aylarında ziyaret edilmesi
hacamat : Vücudun herhangi bir yerini hafifçe çizip üzerine boynuz, bardak veya şişe oturtarak kan alma hacamat baltası : Hacamat için kullanılan kesici küçük araç hacamat şişesi : Hacamat yapmak için kullanılan, ağzı dibinden dar şişe hacamatçı : Hacamat yapan kimse hacamatçılık : Hacamatçının yaptığı iş hacamatlama : Hacamatlamak işi hacamatlamak : Hafifçe yaralamak haccetme : Haccetmek işi haccetmek : Müslümanlıkta hac zamanında Kâbe'yi ziyaret ve tavaf etmek hacet : Herhangi bir şey için gerekli olma, ihtiyaç, gereklilik, lüzum
hacet kapısı : Dua etmek veya dilekte bulunmak için gidilen türbe, mezar vb., hacet penceresi hacet penceresi : Hacet kapısı hacet tepesi : Üzerinde yapılan duanın kabul olunacağına inanılan tepe hacet yeri : Tuvalet hacı : Din buyruklarını yerine getirmek için hacca gitmiş Müslüman hacı devesi : Tek hörgüçlü deve hacı fışfış : Arap halkından olanlar için kullanılan alaylı söz hacı yağı : Gül yağından çıkarılan ağır bir esans hacıağa : Gereksiz, yersiz para harcayan taşralı zengin hacıağalık : Hacıağa olma durumu
Hacıbektaş : Nevşehir iline bağlı ilçelerden biri Hacıbektaş taşı : Balgam taşı Hacılar : Kayseri iline bağlı ilçelerden biri hacılarkuşağı : Gökkuşağı Hacılaryolu : Samanyolu hacılık : Hacı olma durumu hacısı hocası : Kim varsa, herkes, hepsi hacıyatmaz : Yere nasıl bırakılırsa bırakılsın, dibinde bulunan ağırlık sebebiyle dik bir durum alan oyuncak Hacıyolu : Samanyolu hacim : Bir cismin uzayda doldurduğu boşluk, oylum, cirim, sıygı
hacimce : Hacim bakımından hacimli : Hacmi olan, oylumlu hacimlice : Biraz hacimli, oylumluca hacimlilik : Hacimli olma durumu hacimsiz : Hacmi olmayan, oylumsuz hacimsizlik : Hacimsiz olma durumu, oylumsuzluk hacir : Kısıt Hacivat : Karagöz oyununda kendini halktan üstün görme, bilgiçlik taslama, kitap dili kullanma vb. özentileri olan kimse haciz : Bir alacağın ödenmesi için borçlunun parasına, aylığına veya malına icra dairesi tarafından el konulması hacizli : Haciz altına alınmış, mahcuz
haczetme : Haczetmek işi haczetmek : Bir alacağın ödenmesi için borçlunun geçim ve mesleğinde gerekli olan şeyler dışında kalan para, aylık veya malına icra dairesi el koymak haç : Hristiyanlığın sembolü sayılan ve birbirini dikey olarak kesen iki çizgiden oluşan biçim, istavroz, put (I), salip haçlama : Haçlamak işi haçlamak : Çarmıha germek haçlı : Haçı olan haçvari : Haça benzeyen had : Sınır, uç hadde : Madenleri tel durumuna getirmek için kullanılan ve türlü çapta delikleri olan çelik araç hadde fabrikası : Som demire çubuk, köşebent, levha, ray vb. biçimler verilen yapımevi
haddeci : Hadde işiyle uğraşan kimse haddecilik : Haddecinin yaptığı iş haddehane : Büyük yassı levhaların eritildiği, merdanelerden geçirildiği yer haddeleme : Haddelemek işi haddelemek : Madenleri haddeden geçirerek birtakım işlemler sonucu istenilen biçime getirmek haddikifaye : Yeterlik derecesi haddinden fazla : Gereğinden çok, aşırı haddizatında : Aslında hademe : Odacı hademeihayrat : Camilerde gönüllü çalışan, getir götür işlerini yapan kimse