Sözlüğümüzde yer alan kelimeler Türk Dil Kurumu (https://sozluk.gov.tr) web sitesinden alıntıdır.
K Harfi İle Türkçe Kelimeler ve Anlamları K : Potasyum elementinin simgesi kaba : Özensiz, gelişigüzel yapılmış, zevksiz, sakil, ince karşıtı kaba but : Kıç kaba düzen : Şöyle böyle, üstünkörü yapılan iş kaba et : Kıç kaba kâğıt : Bir şey sarmak için kullanılan kalın kâğıt kaba kurgu : Filme son biçimini vermek üzere seçilen çekimlerin, senaryodaki sıralanışa göre birbirine eklenerek oluşturulan ilk kurgusu kaba kuşluk : Öğleden bir iki saat önceki zaman kaba kuvvet : Bir amaca ulaşmak için zorbalık yaparak veya güç kullanarak tutulan yol kaba saba : Görgüsüz
kaba sakal : Gür ve geniş sakallı kaba sıva : İnce sıvadan önce duvarlarda bulunan pürüzleri doldurup kapatmak için yapılan sıva kaba sofu : Dinî kuralları yanlış yorumlayarak ibadet ve düşüncede aşırılığa kaçan kimse kaba su : Kireçli, içilemeyen ve sabunu köpürtmeyen su kaba tekne : Denizde seyretmeye, sefere uygun olmayan tekne kaba yapı : Bir binayı dış etkenlere karşı koruyup ayakta tutan temel, ana duvar, kiriş, çatı vb.nden oluşan asıl gövde kaba yel : Lodos kababurun : Sazangillerden, ırmak ve göllerde yaşayan, eti kılçıklı küçük bir balık (Chondrostoma nasus) kabaca : İrice, büyükçe kabadayı : Kendine özgü namus kurallarını esas alıp toplum kurallarının dışına çıkarak zorbalık yapan kimse
kabadayıca : Kabadayı gibi olan kabadayılanma : Kabadayılanmak işi kabadayılanmak : Kabadayılık etmek, kabadayı gibi davranmak kabadayılaşma : Kabadayılaşmak işi kabadayılaşmak : Kabadayı gibi davranmak, kabadayılık etmek kabadayılık : Kabadayı olma durumu Kabadüz : Ordu iline bağlı ilçelerden biri kabahat : Uygunsuz hareket, çirkin, yakışıksız davranış, suç, kusur, töhmet kabahatli : Kabahati olan, kusurlu, suçlu, töhmetli kabahatlilik : Kabahatli olma durumu
kabahatsiz : Kabahati olmayan, kusursuz, suçsuz kabahatsizlik : Kabahatsiz olma durumu kabak : Kabakgillerden, sürüngen gövdeli, sarı çiçekli, birçok türü olan bir bitki (Cucurbita) kabak çekirdeği : Bal ve sakız kabağının tohumu kabak çiçeği : Kabak bitkisinin açık turuncu renkli çiçeği kabak dolması : Sakız kabağının içi oyularak kıyma veya çeşitli sebze doldurulmasıyla yapılan bir yemek türü kabak elması : Amasya elmasının daha iri ve aşılı olanı kabak kafalı : Saçları dökülmüş, dazlak kabak kemane : Gövdesi uzunlamasına ikiye bölünen su kabağının üzerine ince bir deri gerilerek yapılan, üç teli olan, yayla çalınan bir halk çalgısı, kabak kabak tadı : Beğenilmeyen, bıkkınlık veren durum
kabak tatlısı : Soyulmuş, çekirdekleri çıkarılmış ve parmak kalınlığında kesilmiş bal kabağının ağır ateşte şekerle uzun süre pişirilmesi ve üzerine ceviz, fındık, Antep fıstığı vb. serpilmesiyle hazırlanan bir tatlı türü kabakçı : Kabak yetiştiren veya satan kimse kabakçılık : Kabakçının yaptığı iş kabakgiller : İki çeneklilerden, kabak, kavun, karpuz, hıyar vb.ni içine alan, geniş yapraklı, sürüngen ve sarılgan bir bitki familyası kabaklama : Kabaklamak işi kabaklamak : Ağaçların gençleşmesi için dallarını budamak kabaklaşma : Kabaklaşmak işi kabaklaşmak : Saçları dökülmek, dazlaklaşmak kabaklık : Karpuz veya kavunun ham olma durumu kabakulak : Tükürük bezlerinin, özellikle kulak altı bezlerinin iltihaplanmasıyla beliren bulaşıcı, salgın ve ateşli bir hastalık, kabaşiş, yazma (I)
kabakulak otu : Lohusa otu kabala : Doğaüstü varlıklarla ilişki kurma sanatı kabalacı : Kabala (I) konusunda uzmanlaşmış kimse, kabala ile uğraşan kişi kabalacılık : Kabala (I) yanlısı sanat akımı kabalak : Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı ordusunda kullanılmış olan, şapkaya benzeyen bir başlık türü kabalaşma : Kabalaşmak işi kabalaşmak : Kaba bir duruma gelmek, irileşmek kabalaştırma : Kabalaştırmak işi kabalaştırmak : Kaba bir duruma getirmek, kabalaşmasına sebep olmak kabalık : Kaba olma durumu
kabalist : Kabalacı (I) kaballama : Kaballamak işi kaballamak : Maden ocaklarında galerileri direklerle pekiştirmek kaban : Dik yokuş kabana : Genellikle otelin ana binasının dışında, plaj veya havuz kıyısında bir oda kabara : Dayanıklılık sağlamak amacıyla, ayakkabıların altına çakılan, yassı ve iri başlı demir çivi kabarabilme : Kabarabilmek işi kabarabilmek : Kabarma ihtimali bulunmak kabaralı : Kabara çakılmış olan kabarcık : İçi su, hava dolu ufak kabartı veya kürecik
kabarcıklı : Kabarcığı olan kabarcıklı düzeç : Su terazisi kabare : Çeşitli gösterilerin yapıldığı eğlence yeri kabare tiyatrosu : Genellikle güncel konuları iğneleyici, yerici, taşlayıcı biçimde ele alan skeçlerin oynandığı, monologların, şarkıların ve şiirlerin söylendiği küçük tiyatro kabareci : Kabare oynayan oyuncu kabarecilik : Kabarecinin yaptığı iş kabarık : Kabarmış olan kabarık deniz : Gelgit olayında, sular yükseldiğinde denizin durumu kabarıklık : Kabarık olma durumu, şişkinlik kabarış : Kabarma işi
kabarıverme : Kabarıvermek işi kabarıvermek : Ansızın kabarmak kabarma : Kabarmak işi kabarmak : Ağırlığı artmadan hacmi büyümek kabartabilme : Kabartabilmek işi kabartabilmek : Kabartma ihtimali veya imkânı bulunmak kabartı : Tümsek, çıkıntı, kabarmış yer kabartıcı : Kabartma maddesi, kabartma tozu kabartılı : Kabartısı olan kabartıverme : Kabartıverme işi
kabartıvermek : Çabucak kabartmak kabartma : Kabartmak işi kabartma tozu : Pasta, çörek vb. hamur işlerinde kabarmayı sağlayan toz, sodyum bikarbonat kabartmak : Kabarmasını sağlamak, kabarmasına yol açmak kabartmalı : Kabartması olan kabaşiş : Kabakulak kabataslak : Bir şeyin ayrıntılarına girmeden ana çizgilerini belirten Kabataş : Ordu iline bağlı ilçelerden biri Kâbe : Mekke'de bulunan, Müslümanlarca kıble olarak kabul edilen ve hac ibadeti yapılırken tavaf edilen kutsal yer kabız : Dışkılama sıklığının azalması veya zor ve ağrılı dışkılama, peklik, kabızlık, ishal karşıtı