Sözlüğümüzde yer alan kelimeler Türk Dil Kurumu (https://sozluk.gov.tr) web sitesinden alıntıdır.
S Harfi İle Türkçe Kelimeler ve Anlamları S : Kükürt elementinin simgesi saadet : Mutluluk saadet asrı : Asrısaadet saadet zinciri : Bir dizi mutluluk saadethane : Yüksek rütbeli kimselerin evi saadetle : `Güle güle` anlamında kullanılan bir esenleme sözü saadetli : Mutlu saadetlilik : Saadetli olma durumu saadetsiz : Mutsuz saadetsizlik : Mutsuzluk
saat : Bir günlük sürenin yirmi dörtte birine eşit, altmış dakikalık zaman dilimi, zaman parçası saat açısı : Bir gök cisminin boylamının gözlemcinin boylamına göre kutupta yaptığı açı saat ayarı : Vaktin ve saatin düzenli akışını sağlamak amacıyla yapılan ayar saat başı : Her saatin ilk dakikası saat camı : Saat kadranı ve rakamlarını dış etkilerden koruyan özel yapılmış cam saat cebi : Saat konulmak üzere pantolonlara, özellikle yeleklere yapılan cep saat çiçeği : Çarkıfelek saat dairesi : Bir yıldızdan ve göğün kutuplarından geçen büyük daire saat dilimi : Greenwich başlangıç boylamından itibaren yeryüzünü yirmi dört parçaya ayıran, 150 dakikalık bölümlerden her biri saat farkı : Dünya'nın dönüşünden ve meridyen farklılığından oluşan zaman aralığı
saat kulesi : Genellikle şehrin merkezinde yer alan, üzerinde saat bulunan kule saatçi : Saat yapan, onaran veya satan kimse saatçilik : Saatçinin işi saati saatine : Tam vaktinde saatinde : Önceden belirlenen, düşünülen vakitte saatine : Bir saat için saatlerce : Uzun süre saatli : Saati olan, saati bulunan saatli bomba : İstenilen saatte patlaması önceden ayarlanmış bomba saatlik : Belli bir saat süresince yapılan veya olan
saba : Sabah yeli saba rüzgârı : Sabah yeli sababuselik : Klasik Türk müziğinde bir birleşik makam sabah : Sabah ezanı sabah akşam : Her vakit, daima, sürekli, devamlı sabah ezanı : Sabah namazının vaktinin geldiğini bildirmek için okunan ezan sabah kahvaltısı : Sabah vakti yenilen yemek sabah keyfi : Sabahleyin geç kalkma, yatak keyfi yapma sabah koşusu : Sabahleyin spor amacıyla yapılan koşu sabah namazı : Sabah vakti kılınan namaz
sabah sabah : Sabahın uygunsuz bir zamanında sabah vakti : Sabahleyin sabah yeli : Sabahleyin gün doğusundan esen hafif ve yumuşak yel, esin, saba, saba rüzgârı sabaha : Yarın sabah sabaha doğru : Sabaha karşı sabaha karşı : Gecenin sabaha yakın zamanında, sabaha doğru sabahçı : Nöbeti sabaha doğru olan veya sabaha rastlayan kimse sabahçı kahvesi : Sabaha kadar açık kalan kahve sabahçılık : Sabahçı olma durumu sabahın körü : Sabahın erken saati
sabahın köründe : Sabahın erken saatlerinde sabahki : Sabah olan, sabah yapılan sabahlama : Sabahlamak işi sabahlamak : Bir yerde sabaha kadar kalmak sabahları : Sabah vaktinde sabahlatma : Sabahlatmak işi sabahlatmak : Sabahlama işini yaptırmak sabahlayabilme : Sabahlayabilmek işi sabahlayabilmek : Sabahlama ihtimali veya imkânı bulunmak sabahlayış : Sabahlama işi
sabahleyin : Günün başlangıcı, günün ilk saatleri, sabah, sabah vakti, horoz vakti sabahlık : Sabahları yataktan kalkınca geçici olarak giyilen üstlük sabahtan : Sabahleyin sabahyıldızı : Afrika'da yetişen sert ve kaba dokulu, turuncu sarı renkli ağaç (Nauclea didemichii) saban : Çift süren hayvanların koşulduğu demir uçlu tarım aracı saban balığı : Dev köpek balığıgillerden, boyu 5 metre kadar olabilen, kuyruğu sabana benzer bir köpek balığı, deniztilkisi (Alopias vulpes) saban demiri : Sabanın toprağı yarmaya yarayan taban kısmına takılan demir saban kemiği : Burun boşluklarını birbirinden ayıran çeperi arkasında bulunan ince uzun kemik saban kulağı : Sabanın toprağa giren kısmının iki yanında bulunan ve toprağı yollara dökmeye yarayan parça, kulak (I) sabankıran : Kayışkıran
sabık : Geçen, önceki, eski sabıka : Geçmiş bulunan şey, geçmiş bulunan olay sabıka kaydı : Adli sicilden verilen bilgiye göre bir kimsenin sabıka durumunu gösteren yazı sabıkalı : Sabıkası olan sabıkalılık : Sabıkalı olma durumu sabıkasız : Sabıkası olmayan sabıkasızlık : Sabıkasız olma durumu sabır : Acı, yoksulluk, haksızlık vb. üzücü durumlar karşısında ses çıkarmadan onların geçmesini bekleme erdemi, dayanç sabır taşı : Çok sabırlı kimse sabırla : Sabrederek, sabır göstererek
sabırlı : Sabır gösteren, katlanan, sabreden sabırlılık : Sabırlı olma durumu sabırsız : Sabır göstermeyen, sabrı olmayan sabırsızca : Sabırsız bir biçimde sabırsızlandırma : Sabırsızlandırmak işi sabırsızlandırmak : Sabırsızlanma işini yaptırmak sabırsızlanış : Sabırsızlanma işi sabırsızlanma : Sabırsızlanmak işi sabırsızlanmak : Sabırlı davranmamak, sabır göstermemek sabırsızlık : Sabır göstermeme, sabırlı davranmama, sabırsız olma durumu
sabi : Küçük çocuk sabit : Yerinden oynamayan, yerini değiştirmeyen, durağan sabit fikir : Saplantı sabit fikirli : Saplantılı sabit fikirlilik : Sabit fikirli olma durumu sabit kalem : Kopya kalemi sabit kur : Döviz paritesinin alış ve satış değerlerinin serbest piyasa kurallarına göre Merkez Bankasının müdahalesiyle belirlenmesi sabit polinom : Sıfırdan farklı bir gerçek sayıdan oluşan polinom sabite : Bir formülde geçen ve önceden belirlenmiş bulunan değişmez nicelik sabitkadem : Süreklilik gösteren