Sözlüğümüzde yer alan kelimeler Türk Dil Kurumu (https://sozluk.gov.tr) web sitesinden alıntıdır.
Ç Harfi İle Türkçe Kelimeler ve Anlamları çaba : Herhangi bir işi yapmak için ortaya konan güç, zorlu, sürekli çalışma, gayret, ceht, efor çabalama : Çabalamak işi çabalamak : Güç bir durumdan kurtulmaya uğraşmak çabalanma : Çabalanmak işi çabalanmak : Çabalama işi yapılmak çabalatma : Çabalatmak işi çabalatmak : Çaba göstermesini sağlamak çabalayabilme : Çabalayabilmek işi çabalayabilmek : Çabalama ihtimali veya imkânı bulunmak çabalayadurma : Çabalayadurmak işi
çabalayadurmak : Çabalamasını sürdürmek çabalayış : Çabalama işi çabasız : Çaba göstermeyen, çabalamayan (kimse) çabasızca : Çabasız bir biçimde, çabasızcasına çabasızcasına : Çabasızca çabasızlık : Çabasız olma durumu çabucacık : Çabucak çabucak : Vakit geçirmeden, kısa sürede, aceleten, acilen, alelacele, anında, bir anda, bir çırpıda, birden, bir hamlede, bir koşu, bir lahzada, bir solukta, çabucacık, çabuk, çabukça, çarçabuk, dakikasında, derakap, derhâl, hemen, hemencecik, hemencek, hızla, hızlı, hızlı hızlı, ivedilikle, lahzada, müstacelen, palas pandıras, serian, süratle, şipşak, takkadak, tez beri, tezce, tezelden, yellim yelalim çabuk : Hızlı, müstacel, yavaş karşıtı çabukça : Çabucak
çabuklaşabilme : Çabuklaşabilmek işi çabuklaşabilmek : Çabuklaşma ihtimali veya imkânı bulunmak çabuklaşma : Çabuklaşmak işi, aceleleşme çabuklaşmak : Çabukluk kazanmak, hızlanmak, aceleleşmek çabuklaştırabilme : Çabuklaştırabilmek işi çabuklaştırabilmek : Çabuklaştırma ihtimali veya imkânı bulunmak çabuklaştırılabilme : Çabuklaştırılabilmek işi çabuklaştırılabilmek : Çabuklaştırılma ihtimali veya imkânı bulunmak çabuklaştırılma : Çabuklaştırılmak işi çabuklaştırılmak : Çabuklaşma işi yaptırılmak
çabuklaştırma : Çabuklaştırmak işi, tacil, aceleleştirme çabuklaştırmak : Bir işin yapılmasını hızlandırmak, aceleleştirmek, tesri etmek çabukluk : Çabuk olma durumu, hız, sürat çaça : Ticaret gemilerinde eski ve usta gemici çaça balığı : Hamsigillerden küçük bir balık (Clupea sprattus) çaçaça : Meksika'dan yayılmış, hareketli, modern bir dans çaçalık : Çaçanın işi çaçaron : Geveze çaçaronca : Çaçarona yakışır (davranış) çaçaronluk : Çaçaron olma durumu
çadır : Keçe, deri, kıl dokuma, sık dokunmuş kalın bez veya plastik maddelerden yapılarak direklerle tutturulan, taşınabilir barınak, çerge, oba, otağ çadır ağırşağı : Çadırın direk başlığı çadır bezi : Pamuk veya ketenden dokunmuş kalın, sık bir bez türü çadır çanağı : Çadır direğinin ucunda, çadır bezini tutmaya yarayan oyuk ağaç çadır çatı : Orta noktadan başlayarak dört tarafa bakan yüzeyi bulunan ve kare piramit biçimindeki çatı çadır çiçeği : Nilüfergillerden, Çin ve Amerika ırmaklarında yetişen, büyük yapraklı, pembe ve beyaz çiçekli bir bitki (Euryaleferox) çadır devlet : Göçebe boy ve aşiretlerden oluşan devlet çadır direği : Çadırın düzgün ve gergin kurularak çökmemesini sağlayan orta direk çadır kent : Olağanüstü durumlarda afet bölgelerinde kurulan çadırlardan oluşan geçici yerleşim yeri çadır tiyatrosu : Oyunlarını ve diğer gösterilerini çok büyük bir çadır içinde halka sunan gezici tiyatro veya gösteri grubu
çadırcı : Çadır diken veya satan kimse çadırcılık : Çadırcının yaptığı iş çadırlı : Çadırı olan çadırlı ordugâh : Çadırlarda barındırılan askerî güç çadıruşağı : Maydanozgillerden, öz suyu hekimlikte kullanılan bir bitki (Dorema ammoniacum) çağ : Zaman dilimi, vakit çağ dışı : Çağın gerektirdiği şartların gerisinde kalmış, çağdaş olmayan, köhne çağ dışılık : Çağ dışı olma durumu çağa : Çocuk, bebek çağanoz : Kabukluların ön ayaklılar alt takımından, eti için avlanan, pavuryaya benzer küçük su hayvanı (Carcinus)
çağcıl : Çağdaş çağcıllaşma : Çağdaşlaşma çağcıllaşmak : Çağdaşlaşmak çağcıllaştırma : Çağdaşlaştırma çağcıllaştırmak : Çağdaşlaştırmak çağcıllık : Çağdaşlık çağdaş : Aynı çağda yaşayan, çağcıl, asri, muasır çağdaşlaşabilme : Çağdaşlaşabilmek işi çağdaşlaşabilmek : Çağdaşlaşma ihtimali veya imkânı bulunmak çağdaşlaşma : Çağdaşlaşmak işi, çağcıllaşma, modernleşme, asrileşme, muasırlaşma, modernizasyon
çağdaşlaşmak : Çağın tutumuna, anlayışına, gereklerine uymak, çağdaş duruma gelmek, çağcıllaşmak, modernleşmek, asrileşmek, muasırlaşmak çağdaşlaştırabilme : Çağdaşlaştırabilmek işi çağdaşlaştırabilmek : Çağdaşlaştırma ihtimali veya imkânı bulunmak çağdaşlaştırılabilme : Çağdaşlaştırılabilmek işi çağdaşlaştırılabilmek : Çağdaşlaştırılma ihtimali veya imkânı bulunmak çağdaşlaştırılma : Çağdaşlaştırılmak işi çağdaşlaştırılmak : Çağdaşlaşması sağlanmak çağdaşlaştırma : Çağdaşlaştırmak işi, çağcıllaştırma, modernleştirme, asrileştirme, muasırlaştırma çağdaşlaştırmak : Çağdaşlaşmasına yol açmak, çağcıllaştırmak, modernleştirmek, asrileştirmek, muasırlaştırmak çağdaşlık : Çağdaş olma durumu, çağcıllık, modernlik, asrilik, muasırlık, modernizm
çağıl çağıl : Çağıldayarak çağıldama : Çağıldamak işi çağıldamak : Sular akarken taşlara, kayalara çarparak `çağıl çağıl` ses çıkarmak çağıldayış : Çağıldama işi çağıltı : Suyun, akarken taşlara, kayalara çarparak çıkardığı sesin adı çağıltılı : Çağıltısı olan çağırabilme : Çağırabilmek işi çağırabilmek : Çağırma ihtimali veya imkânı bulunmak çağırım : Çağırma işi çağırış : Çağırma işi
çağırıverme : Çağırıvermek işi çağırıvermek : Çabucak veya ansızın çağırmak çağırma : Çağırmak işi çağırmak : Birinin gelmesini kendisine yüksek sesle söylemek, seslenmek çağırtabilme : Çağırtabilmek işi çağırtabilmek : Çağırtma ihtimali veya imkânı bulunmak çağırtı : Çağırma sesi çağırtılma : Çağırtılmak işi çağırtılmak : Çağırtma işine konu olmak çağırtkan : Ötüşüyle kendi türünden olan kuşların çevresine toplanması için avcıların yararlandığı kuş, çığırtkan