Sözlüğümüzde yer alan kelimeler Türk Dil Kurumu (https://sozluk.gov.tr) web sitesinden alıntıdır.
D Harfi İle Türkçe Kelimeler ve Anlamları Dadacı : Dadacılık akımına bağlı olan, Dadaist Dadacılık : Savaşa ve toplumsal düzensizliğe karşı başkaldırmadan doğan bir sanat akımı, Dadaizm Dadaist : Dadacı Dadaizm : Dadacılık dadanabilme : Dadanabilmek işi dadanabilmek : Dadanma ihtimali veya imkânı bulunmak dadandırma : Dadandırmak işi dadandırmak : Dadanmasına yol açmak dadanış : Dadanma işi dadanma : Dadanmak işi
dadanmak : Tadını aldığı, hoşlandığı bir şeyi sık sık istemek dadaş : Erkek kardeş dadaşlık : Dadaş olma durumu Daday : Kastamonu iline bağlı ilçelerden biri dadı : Evlerde çocuğa bakan kimse, daye dadılı : Dadısı olan dadılık : Dadının yaptığı iş dağ : Yer kabuğunun çıkıntılı, yüksek, eğimli yamaçlarıyla çevresine hâkim ve oldukça geniş bir alana yayılan bölümü dağ adamı : Kaba saba, görgüsüz kimse, dağdan inme dağ alası : Eti kırmızı bir tür küçük alabalık (Salmo alpinus)
dağ anası : Çok iri kadın, dağlar anası dağ armudu : Ahlat (I) dağ aslanı : Puma dağ ayısı : Dağlarda yaşayan yabani ve tehlikeli ayı cinsi dağ başı : Dağın zirvesi, doruğu dağ bayır : Kır (II) dağ bilimi : Yeryüzü biçimlerini genellikle de dağların özelliklerini ve dış görünüşlerini inceleyen bilim, orografya dağ birliği : Dağ şartlarına göre eğitilmiş askerî birlik dağ çamı : Dağda yetişen bir tür çam dağ çayı : Ada çayı
dağ çayırı : Dağlık bölgelerde derin ve rutubetli toprağa sahip alanlarda gelişen doğal çayır dağ çileği : Dağda yetişen çilek, yaban çileği dağ dalak otu : Yüksekliği 5-10 santimetre olan, yere yatık ve çiçekleri soluk sarı renkli bir tür dalak otu (Teucrium montana) dağ elması : Yabani elma dağ eriği : Çakal eriği dağ eteği : Dağ yamacının alt bölümü dağ evi : Şehirlerin kirli havasından uzaklaşmak, tabiat varlıklarından ve güzelliklerinden yararlanmak için dağlık bölgelerde yapılmış ev dağ gölü : Dağlar arasındaki çukur alanlarda, akan suların birikimi ile oluşan göl dağ havası : Yüksek yerlerdeki serin ve temiz hava dağ iklimi : Sert, kuru ve soğuk havanın hâkim olduğu iklim türü
dağ isketesi : Fanta dağ ispinozu : Sırtı kara benekli, karnı beyaz, erkeğinin gerdanı portakal renginde, ağaçlık yerlerde yaşayan ispinozgillerden bir kuş (Fringilla Montifringilla) dağ kavağı : Titrek kavak dağ keçisi : Boynuzlugiller familyasından, ufak sürüler hâlinde yaşayan, çok çevik bir tür antilop, elik, yağmurca (Rupicapra tragus) dağ kestanesi : Amerika'nın sıcak bölgelerinde yetişen sert yapılı ağaç (Sloane berteriana) dağ kırlangıcı : Ebabil dağ kolu : Sıradağlardan her iki yöne doğru uzanan dağ sırtı dağ köyü : Dağlık yerlerde kurulmuş yerleşim yeri dağ lalesi : Düğün çiçeğigillerden, mor renkli, çan biçimli tüylü çiçekleri olan otsu bir bitki, anemon (Anemone vulgaris) dağ merası : Dağlar arasında hayvan otlatmaya elverişli bölge, dağ otlağı
dağ nanesi : Yüksekliği 20-50 santimetre arasında olan, sık beyaz tüylü, kuvvetli nane kokulu, çok yıllık ve otsu bir bitki (Cyclotrichium niveum) dağ oluşu : Yer kabuğunun belli yerlerinde kıvrılma, kırılma ve yükselme olayları sonucu dağların oluşunu inceleyen bilim kolu, orojeni dağ otlağı : Dağ merası dağ reyhanı : Anık (II) dağ serçesi : Serçegillerden, orman ve bahçelerde yaşayan sırtı kahverengi, karnı kül rengi ve beyaz olan bir tür serçe, ağaç serçesi (Passer montanus) dağ servisi : Sedir (II) dağ sıçanı : Kemiriciler takımının sincapgiller familyasından, postu beğenilen bir tür memeli (Marmota marmota) dağ taş : Her yer, her taraf dağ tavuğu : Çil (I) dağ topu : Katır sırtında taşınan küçük top
dağar : Ağzı yayvan, dibi dar toprak kap dağarcığı yüklü : Bilgisi çok olan, bilgili dağarcık : Meşin torba dağbaşı : Yasaların veya toplum kurallarının uygulanamadığı yer dağcı : Dağa tırmanma sporu yapan kimse, alpinist dağcıl : Dağ şartlarına ve iklimine göre yetiştirilen (bitki) dağcılık : Dağa tırmanma sporu, alpinizm dağdağa : Gürültü, patırtı, telaş, karmakarışık durum, sıkıntı dağdağalı : Gürültülü patırtılı dağdağasız : Gürültüsüz, patırtısız, sessiz ve sakin
dağdan inme : Dağ adamı dağılabilme : Dağılabilmek işi dağılabilmek : Dağılma ihtimali veya imkânı bulunmak dağılım : Dağılarak birbirinden ayrılma dağılış : Dağılma işi dağılıverme : Dağılıvermek işi dağılıvermek : Çabucak veya ansızın dağılmak dağılma : Dağılmak işi dağılmak : Toplu durumdayken ayrılıp birbirinden uzaklaşmak dağınık : Geniş bir alana yayılmış olan
dağınık gözenek : Ağaç başkesitindeki gözeneklerin dengeli düzende dağılım gösterme durumu dağınık ışık : Bir sahnenin genel olarak aydınlanmasını sağlayan veya sahnenin aydınlanma derecesini artırmakta kullanılan ışık dağınıkça : Biraz dağılmış, dağınık gibi dağınıklık : Dağınık olma durumu dağıntı : Karışık, gelişigüzel atılmış öteberi dağıtabilme : Dağıtabilmek işi dağıtabilmek : Dağıtma ihtimali veya imkânı bulunmak dağıtıcı : Mektup, gazete vb. şeyleri dolaşarak dağıtan kimse, müvezzi dağıtıcılık : Dağıtıcının yaptığı iş, distribütörlük dağıtık : Kendinden geçmiş, sarhoş
dağıtılabilme : Dağıtılabilmek işi dağıtılabilmek : Dağıtılma ihtimali veya imkânı bulunmak dağıtılış : Dağıtılma işi dağıtılıverme : Dağıtılıvermek işi dağıtılıvermek : Çabucak dağıtılmak dağıtılma : Dağıtılmak işi dağıtılmak : Dağıtma işi yapılmak, tevzi edilmek dağıtım : Dağıtma işi, tevzi dağıtım bürosu : Dağıtım işinin yapıldığı büro dağıtımcı : Dağıtım işiyle uğraşan kimse veya kuruluş