Sözlüğümüzde yer alan kelimeler Türk Dil Kurumu (https://sozluk.gov.tr) web sitesinden alıntıdır.
L Harfi İle Türkçe Kelimeler ve Anlamları L : Romen rakamları dizisinde 50 sayısını gösteren işaret L demiri : Sanayide kullanılan L biçiminde bükülmüş demir çubuk la : Gam dizisinde `sol` ile `si` arasındaki ses laakal : En azından, hiç olmazsa labada : Karabuğdaygillerden, dere kıyılarında, sulak çayırlarda kendiliğinden yetişen, çok yıllık ve yaprakları sebze olarak kullanılan bir bitki, efelek (Rumex patientia) labirent : Çıkış yeri kolay bulunamayacak kadar karışık koridorları olan yapı laborant : Araştırmalarda, laboratuvar deneylerinde yardımcı olarak çalıştırılan kimse laborantlık : Laborantın işi veya mesleği laboratuvar : Ayrıştırma, birleştirme yoluyla bir sonuca ulaşmak veya teşhis koymak için çeşitli araçlar kullanılarak tıp, eczacılık, fizik, kimya gibi bilim dallarıyla ilgili araştırmaların, deneylerin yapıldığı özel donanımlı yer laboratuvar muayenesi : Bir hastalıkta tanının konması ve gereken tedavinin belirlenmesi amacıyla yapılan tahlil ve muayene
labrador : Labrador kıyılarında parlak bir türüne rastlanan, feldspatlar grubundan ve plajiyoklaz serisinden olan alüminyum, kalsiyum ve sodyum silikatı labros : Lapinanın büyük cinsi lacerem : Elbette laciverdî : Lacivert renkli laciverdimsi : Rengi laciverdi andıran, laciverde benzeyen lacivert : Koyu mavi renk lacivert pasaport : Yurt dışına çıkmak için verilen pasaport lacivertlik : Lacivert renkli olma durumu laciverttaş : İçinde düzgün bir biçimde dağılmış kükürt bulunan sodyumla alüminyum silikatın oluşturduğu değerli, lacivert renkli taş laçın : Beyaz renkli bir cins şahin
Lâçin : Çorum iline bağlı ilçelerden biri laçka : Gemi halatının gevşetilip boşa bırakılması laçkalaşma : Laçkalaşmak işi laçkalaşmak : Laçka duruma gelmek laçkalık : Laçka olma durumu laden : Ladengillerden, Akdeniz ülkelerinde yetişen, tüylü ve genellikle yapışkan yapraklı, beyaz veya pembe çiçekli, reçinesi hekimlikte kullanılan bir bitki (Cistus creticus) ladengiller : İki çeneklilerden, Akdeniz ülkelerinde yetişen, laden vb. türleri içine alan bir bitki familyası ladenli : Laden sürülmüş olan lades : Tavuğun lades kemiğini iki kişinin birer ucundan tutarak kırmasından sonra birinin bir şeyi `aklımda` veya `hatırımda` demeden ötekinden almasıyla yenik sayılması kuralına dayanan bir oyun, lades oyunu lades kemiği : Kuşlarda göğüs kemiğinin üstünde iki kanat arasında bulunan `V` biçimindeki ince kemik
lades oyunu : Lades ladeslenme : Ladeslenmek durumu ladeslenmek : Lades oyununda yenilmek ladesli : Lades oyunu oynayan Lâdik : Samsun iline bağlı ilçelerden biri ladin : Çamgillerden, 50-60 metre yüksekliğinde, düz gövdeli, kozalağı aşağıya doğru sarkık, kerestesi ve reçinesi değerli, çam türüne çok yakın bir orman ağacı (Picea) ladinî : Din dışı ladino : Musevilerin kullandığı, 15. yüzyıl İspanyolcasını temel alan ancak içinde İbranice, Türkçe, Fransızca, Yunanca, Arapça ve Portekizce kelimeler barındıran, Latin kökenli bir Hint-Avrupa dili olan İspanyolcanın bir Lehçesi laedri : Anonim laedriye : Bilinemezcilik
laf : Söz, lakırtı laf cambazı : Bir kimsenin, bir grubun duygularını kamçılayarak abartılı veya gerçek dışı sözler söyleyen kimse, demagog laf cambazlığı : Bir kimsenin, bir grubun duygularını kamçılayarak abartılı veya gerçek dışı sözler söyleyip onları kazanmaya çalışma, demagoji laf ebeliği : Laf ebesi olma durumu, dil ebeliği, söz ebeliği laf ebesi : Çok konuşan, herkese laf yetiştiren kimse, dil ebesi, söz ebesi laf kalabalığı : Üzerinde konuşulan konuyla, esasla veya sorunla ilgisi olmayan boş söz yığını laf salatası : Çeşitli konularla ilgili anlamsız, boş sözler lafazan : Geveze lafazanlık : Gevezelik lafçı : Geveze
lafçılık : Lafçı olma durumu lafız : Söz, kelime laflama : Laflamak işi laflamak : Konuşmak, sohbet etmek laforizma : Çok bilinen sözleri veya atasözlerini günün gereklerine göre değiştirme: `Akılsız başın cezasını ayaklar çeker` atasözünün `akılsız başın cezasını halklar çeker` biçimi bir laforizmadır lafügüzaf : Boş söz lafzen : Sözün gelişine, söylenişine, yapısına göre, yazılı olmayarak lafzi : Sözün söylenişine, yapısına ait, sözle ilgili laga luga : `Boş konuşmak` anlamındaki laga luga etmek (veya yapmak) deyiminde geçen bir söz lagar : Zayıf, çelimsiz
lagos : Hanigillerden, Akdeniz ve Ege'de yaşayan lezzetli bir balık, kaya hanisi, lahos lagün : Deniz kulağı lağım : Bir yerleşim merkezinde pis suların akıp gitmesi için yer altında açılmış kanal, geriz lağım çukuru : Atık suları ve pislikleri toplamak için kazılmış kapalı kuyu, foseptik lağım döşemi : Kanalizasyon lağım faresi : Kuyruğu hariç 18-25 santimetre boyunda ve 200-600 gram ağırlığında, küt burunlu, kulağı ve gözü küçük, kaba tüyleri kahverengi siyah, karın bölgesi gri beyaz arası bir renkte olan, daha çok kanalizasyon sisteminde, binaların bodrum veya alt katlarında yaşayan bir tür fare lağımcı : Pis su kanallarını açıp temizleyen işçi lağımcılık : Lağımcının yaptığı iş lağıv : Bir kuruluşun faaliyetine son verme lağvedilme : Lağvedilmek işi
lağvedilmek : Bir kuruluşun faaliyetine son verilmek lağvetme : Lağvetmek işi lağvetmek : Bir kuruluşu kaldırmak, işleyişine son vermek lağvolma : Lağvolmak işi lağvolmak : Bir kuruluşun faaliyeti sona ermek lağvolunma : Lağvolunmak işi lağvolunmak : Lağvedilmek lahana : Turpgillerden, geniş ve kalınca kat kat yaprakları olan, güz ve kış sebzesi olarak yetiştirilen ve birçok türü olan bitki, kelem (Brassica oleracea) lahana sarması : Sarma lahanamsı : Lahanayı andıran, lahanaya benzeyen, lahana gibi
lahavle : Sabrın tükendiğini belirtmek için söylenen bir söz lahika : Ek lahit : Duvarları taş veya tuğladan, üstü taş bir kapakla örtülü mezar lahmacun : Üstüne kıyma, kıyılmış soğan, maydanoz ve baharat konularak fırında pişirilen pide türü bir yiyecek lahmacuncu : Lahmacun yapan ve satan kimse lahmacunculuk : Lahmacuncunun işi veya mesleği lahos : Lagos lahuraki : Lahor'da yapılan (bir tür şal kumaşı), lahuri lahuri : Lahuraki lahut : Kutsal
lahuti : İlahi(III) lahza : Zamanın bölünemeyecek kadar kısa bir parçası, an(I) lahzada : Çabucak laik : Din işlerini devlet işlerine karıştırmayan, devlet işlerini dinden ayrı tutan laikleşme : Laikleşmek durumu laikleşmek : Laik duruma gelmek laikleştirilme : Laikleştirilmek durumu laikleştirilmek : Laik duruma getirilmek laikleştirme : Laikleştirmek işi laikleştirmek : Dinle ilgili olmayan işleri dinî görüşlerin dışında tutmak