Sözlüğümüzde yer alan kelimeler Türk Dil Kurumu (https://sozluk.gov.tr) web sitesinden alıntıdır.
T Harfi İle Türkçe Kelimeler ve Anlamları T : Trityum elementinin simgesi T cetveli : Bir kenarını çizim yapılan yüzeyin kenarına dayayıp diğer kenarıyla birbirine paralel yatay çizgiler çizmeye yarayan T biçimindeki cetvel ta : Dek, değin, kadar, beri vb. edatlarla birlikte kullanılarak bir fiilin, bir hareketin, bir yerin, bir şeyin başladığı veya sona erdiği noktayı, zaman ve uzaklık bakımından abartmalı bir biçimde anlatan bir söz taaccüp : Şaşma taaddüt : Çoğalma, sayısı artma taaffün : Kokuşma, pis kokma taahhüt : Bir şey yapmayı üstüne alma, üstlenme taahhütlü : Taahhüt edilmiş, üstlenilmiş olan taahhütlü mektup : Kayba uğramadan yerine ulaştırılması posta idaresi tarafından kayda alınarak üstlenilmiş olan mektup taahhütname : Bir şeyi yapmayı üstüne aldığını bildiren yazılı kâğıt
taalluk : İlgisi olma, ilgisi bulunma, ilgi, ilinti taallukat : Hısımlar, yakınlar taam : Yemek, yiyecek taammüden : Kasten taammüm : Yayılma, genelleşme taammüt : Bir işi veya suçu bile bile, tasarlayarak yapma taannüt : Direnme, ayak direme, inat etme, direnim taarruz : Saldırı taassup : Bağnazlık taaşşuk : Karşılıklı âşık olma
taat : Allah'ın buyruklarını yerine getirme, ibadet etme taayyün : Belli olma, ortaya çıkma, belirme taayyüş : Yaşama, geçinme tab : Mizaç, huy, tabiat, karakter taba : Kuru tütün yaprağını andıran kızılımsı kahverengi, tütün rengi tabaat : Basımcılık tababet : Tıp tabak : Yiyecek koymaya yarar, az derin ve yayvan kap tabaka : Katman tabakalama : Tabakalamak işi
tabakalamak : Tabaka durumuna getirmek tabakalanma : Tabakaların birbiri üstüne veya birbiri ardınca sıralanışı tabakalanmak : Tabakalar durumuna gelmek tabakalı : Tabakası olan, katmanlı tabakasız : Tabakası olmayan tabakçı : Tabak yapan veya satan kimse tabakçılık : Tabakçı olma durumu tabakhane : Hayvan postunu kullanılacak duruma getirme işleminin yapıldığı yer, sepi yeri tabaklama : Tabaklamak işi tabaklamak : Hayvan postlarını kullanılabilecek duruma getirmek amacıyla değişik kimyasal maddelerle işlemek, terbiye etmek
tabaklanma : Tabaklanmak işi tabaklanmak : Hayvan postları çeşitli kimyasal maddelerle işlenmek, terbiye edilmek tabaklı : Tabağı olan tabaklık : Tabak koymaya yarayan ve üst üste birkaç kattan oluşan raf tabaksız : Tabağı olmayan taban : Ayağın alt yüzü, aya taban basma : Güreşçinin bir ayağının tabanıyla hasmının ayağına basıp eliyle çenesinden veya omuzlarından tutarak çevirmesi taban düzeyi : Bir akarsuyun, aşındırma ile erişebileceği en alçak yer taban fiyatı : Bir mala resmî kuruluşlarca konulan fiyatın en alt sınırı, en düşük satış bedeli taban halısı : Tabana serilen büyük halı
taban lağımı : Eğimli bir cevher yatağının tabanındaki tabakalar içinde ve cevher yatağı doğrultusuna paralel olarak sürülen lağım türü tabanca : Kısa, hafif, cepte veya belde taşınan ateşli silah tabanca boyası : Tabanca ile yapılan boya tabanca cilası : Tabanca ile püskürterek yapılan cila tabancalı : Tabancası olan tabancasız : Tabancası olmayan tabanı yarık : Korkak, güven vermeyen (kimse) tabanlı : Tabanı olan tabanlık : Üzerine rayların yerleştirildiği, yere enine konulmuş demir veya ağaç parçaların her biri, travers tabansız : Tabanı olmayan
tabansızlık : Tabansız olma durumu tabanvay : Yayan tabasbus : Yaltaklık tabela : Üzerinde tanıtıcı, belirtici bir yazı, açıklama, işaret veya resim bulunan, tahta veya sac parçası, levha tabela bahis : At yarışlarında üzerine bahis konulan koşuda ilk dört sırayı paylaşan atları sıralı veya sırasız olarak doğru tahmin etme biçiminde oynanan oyun tabelacı : Tabela yazan kimse tabelacılık : Tabelacının işi tabelalı : Tabelası olan tabelasız : Tabelası olmayan tabetme : Tabetmek işi
tabetmek : Basmak tabi : Bağımlı tabiat : Doğa tabiat bilgisi : Okullarda doğa ile ilgili bilgileri içine alan dersin adı tabiat bilimleri : Doğa bilimleri tabiatıyla : Doğal bir biçimde, tabii olarak tabiatlı : Herhangi bir yaradılışta, huyda olan tabiatlılık : Tabiatlı olma durumu tabiatsız : Çirkin ve kaba şeylerden tedirgin olmayan, zevksiz (kimse) tabiatsızlık : Tabiatsız olma durumu
tabiatüstü : Doğaüstü tabiatüstücü : Doğaüstücü tabiatüstücülük : Doğaüstücülük tabii : Doğada olan, doğada bulunan tabii afet : Doğal afet tabii hukuk : İnsanın doğuştan sahip olduğuna inanılan haklarını ele alan hukuk tabiileşme : Tabiileşmek işi tabiileşmek : Tabii duruma gelmek tabiileştirme : Tabiileştirmek işi tabiileştirmek : Doğal duruma getirmek
tabiilik : Doğal olma durumu tabiiyet : Bir şeye veya bir kimseye bağlı olma, bağımlılık tabiiyetli : Herhangi bir ülkenin uyruğunda olan, uyruklu tabiiyetsiz : Herhangi bir ülkenin uyruğu olmayan, uyruksuz tabiiyetsizlik : Tabiiyetsiz olma durumu, uyruksuzluk tabildot : Seçmesiz yemek, alakart karşıtı tabilik : Tabi (I) olma durumu tabip : Hekim tabiplik : Hekimlik, doktorluk tabir : Rüya yorma, yorumlama